"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Faşizmi sadece şiddet ve baskı olarak addetmek bizi gayretkar çabalarımızdan uzağa götürür. Faşizm sadece eylemdeki baskı-şiddet olamaz. Bu dışa yansıyan şiddet, baskı ve totoliter tavrın-duruşun yaslandığı zemini, düşünsel yapıyı kavrayamadan, insanlar arasındaki yaşam farklılıklarını ve bunların hayat içersindeki beraberliğini- ayrışımını(çatışmasını) anlayabilmek oldukça güçleşir. Evet, farkındayım çok iddialı beyanatlar bu yazdıklarım. Asla unutulmamalıdır ki, dünya hayatının farklılıklar üzerine kurulacağı gerçeği bir realitedir. Öyle ya da böyle bir inanca sahip olanlar (yaşamını bir inançta tartıp değerlendiren insanlar) yaşamın bu farklılığının olması gerektiğine-olabileceğine inandıkları müddetçe, çatışmanın bir unsuru olmaktan çıkarlar. Belki çatışmaya maruz kalabilir ama asla çatışma üreten kişiler olmaktan çıkarlar. Çatışma üreten merkezlerin bir müridi olmaktan da uzağa düşerler... Biraz netleştirmeye çalışayım sözlerimi. İnsan denen ve farklı yoğrulmalar sonucu insan oluşunu tamamlama istikametindeki insan varlığı, beğeni- beklenti-duruş-kabullendiği kavram (kavram ki düşüncemize yön verip dili yöneten bir şeydir...) evet kavramlar gereği diğer insanlardan hatta beraber aynı anlamda buluştuğu kişilerden dahi ayrışır. Sonuç olarak her insan sayısı kadar farklı yaşamlar, farklı beklentiler, farklı 'yaşam dönüştürme çabaları-duruşları ' olur. Ve bu farklılıklar dünya hayatının tek ama tek varoluş sebebidir. Zira fotokopi ile çoğaltılan insanlar olmadığımız gibi, bu farklılıklarımızla hayatın daha yaşanılır olmasına da, tüm çatışmalarımıza rağmen hizmet etmiş oluruz... ... Uzun sözün kısası, kendimiz dışındaki insanları, tercih ettikleri yaşama biçimi sebebiyle kınamak, yermek, zaman zaman aşağılamak, bir tehdit unsuru olarak görmek, yaşam biçimlerini dönüştürmeye çabalamak, toplum dışına itmek (üniversitelerden atmak gibi, hem ideolojik halay çekenleri, hem de başörtüsü takanları...) evet tüm bunlar bir faşist düşünce sonucudur ve bu düşüncenin ülkemizi, dünyamızı, hayatlarımızı getirdiği nokta bellidir... ... Şunu da unutmayalım ki, tüm otoriter-baskıcı egemen ideolojilerin varlık nedeni ve hayata tutunma gerekçeleri o düşüncelere olan ilgidir. Yani halklardan gelen destek ve taleptir. ... Tercihimizi ortaya koyacağız. Rengimizi belli edeceğiz. Kimler bir dayatma ile düşünsel ve baskıcı bir faşist düşünce zemininde hayatını idame ediyor, kimler ise etmiyor. ... İnsan oluş kadar insan kalış da ağır bedeller istiyor bizden. Bu bedeli önce vicdanlarımızdaki esareti kırarak sonra da insan oluşumuzu onurlandıracak bir duruşa ererek kavuşacağız... ... Ama kalplari-vicdanları mühürlü insan için de söylenecek çok fazla kelam yoktur...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mustafa evci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |