İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Solda Erdal İnönü liderliğinde yeni bir parti beklentisi yaşanırken, İnönü’nün beklenmeyen açıklaması tüm uyuşukların beklentisini alt üst etti. Sol bu günkü duruma uyuşukluğu yüzünden düştü. Bitmiş görünen 1950 lerin CHP sini köy, köy mezra, mezra gezerek iktidar adaylığına taşıyan Kasım Gülek’ten bu yana, kelimenin tam anlamıyla gerektiği gibi çalışana rastladınız mı? Örneğin Halkçı Parti ilçe başkanlığım sırasında, millet vekili adayları ve daha sonra milletvekili olanlar çalışmaktansa Sayın Bülent Ecevit’i bir kurtarıcı olarak beklemeyi yeğliyorlardı. Bu beklenti yüzünden Halkçı Parti beklenen yükselişi başaramadı. Daha sonra umut olan birleşmeler de solu küçültmekten başka bir işe yaramamıştı. Televizyonda Mümtaz Soysal hocamızı dinliyorum. Her ne kadar söyledikleri yeni değilse de, yeni kuracakları partinin devleti küçültmeye karşı olduğunu açıkça söylemesi bende yeni parti için umut uyandırdı. Oldum olası bu küçülme işini mirasyedi hayırsız evlada benzetirim. Her şeyini satıp savuran, satacak bir şeyi kalmayınca sefilleri oynayan miras yediler. Devlet miras yedi hovardalığıyla her şeyi elden çıkardıktan sonra neyi bulup neyi satacak? Bu güne kadar özelleştirme ve küçülme adına satılanlardan ne elde edildi. Satılanlarla ne kadar borç ödendi ve ne kadar düze çıkmamızı sağladı. Halen beterin beteri bir borç batağının içerisinde debelenip duruyoruz. Süt Endüstrisi Kurumu satıldı da ne oldu. Geçmişte o kurum sayesinde insanlarımız günlük taze süt satın alıp tüketebiliyorlardı. Tanınmış marka bir sütün litre fiyatı bir milyona dayandı. Dar gelirli hijyen diye bu sütü nasıl alır da çocuklarına içirebilir? O süt kurumunu alanlar, kurumu kaça aldıklarını ve yalnızca Menemen’deki kuruma ait arsayı kaça sattıklarını açıklasınlar. O arsadan elde ettikleri gelir devlete ödediklerinden az mı, çok mu? Hortumlanan, içi boşaltılan bankalar içi doldurulduktan sonra satın alacak alıcıyı bekliyor. Bu nasıl iştir aklım almıyor. Bu bankaların içi kimin parasıyla dolduruluyor. Ülke insanımızın ödediği vergilere yazık değil mi? Mümtaz Soysal biz zarar eden hiçbir kurumu satmayacağız. O kurumları iyileştirip kar eder duruma getireceğiz diyor. Bir zamanlar en kaliteli kumaşları üreten ve ünlü İngiliz kumaşlarının en büyük rakibi Hereke’nin bu gün adı sanı unutulmuş durumda. Nazilli Basma Sanayi de unutulmadı mı? Beykoz Kundura da unutulmadı mı? Unutulan, yok edilen değerlerimiz yüzünden işsiz sayısı sekiz milyonu aşmadı mı? Bilinen, görünen işsiz sayısı bu. Ya gizli işsizlerin sayısı ne kadar? Esnafımızın, sanatkarımızın büyük bölümü artık gizli işsiz sınıfına giriyor. Üretemiyor, satamıyor. Dükkanının kirasını ödeyemeyenler kepenk indiriyor. Üretemeyen, satamayan bir insanı nasıl iş sahibi olarak tanımlaya bilirsiniz? Yapılan anketlerde hiçbir parti yüzde on barajını aşamıyor. Arada bir çatlak bir ses yükseliyor. Biz bir anket yaptık Ak Parti yada SP yüzde yirminin üstünde oy aldı diyor. Mutlaka o anketi Fatih’te yapmışlardır. Ülke genelinde değil. Güvenilir bir ankette hiçbir parti yüzde ona ulaşamazken kararsızların ve hiçbir partiye oy vermeyeceğim diyenlerin toplamı yüzde kırk yedi. Görünen o ki en büyük parti kararsızların ve oy vermem diyenlerin partisi. Sol içine düştüğü ataletten ve neme lazımcılıktan kurtulmalıdır. Altı oktaki ilkelerin tümü yine bayrak olmalıdır. Masa başında ahkam keserek değil, kahve, kahve, köy, köy en küçük yerleşim birimlerine kadar ulaşıp altı oktaki ilkelerin yoksulluktan kurtuluş olduğunun bireylere anlatılması gerekir. Kasım Gülek’in yaptığı gibi. İnsanlar televizyonlardan, radyolardan her şeyi öğreniyorları tembelliğinize kılıf yapmayınız. Eğer insanlar her şeyi biliyor diyorsanız seçim zamanı meydanlara ve kahvehanelere niye koşuyorsunuz? Solda yeni bir parti kurulursa, kuranların ışığı, yol göstereni, Kasım Gülek’in genel sekreterliğindeki çalışmaları olmalıdır. Eğer lüks koltuklara kurulup oy verecekleri ayağınıza bekleyecekseniz boş verin parti kurmayı. Nasıl olsa yüzde birlikler gibi bir süre ayakta kalmayı başarsanız bile yıkılıp yok olmaya mahkum olacaksınız. Solu toplayacak bir parti vitrinine gerek yok. Vitrinler seyirliktir. Solu ülke genelinde bire bir çalışmalarla toparlayacak bir partiye gerek var. Halen fakirliğini yazgı olarak kabullenenlere fakirliğin yazgı olmadığını anlayabileceği şekilde anlatmak gerekir. Çiftçi neden para kazanamıyor. Ürettiklerimizi neden dış ülkelere satamıyoruz. Üreticinin elinden iki yüz bin liraya alınan sütü neden bir milyona yakın satın alıyoruz. Bunları televizyonlardan değil karşılıklı konuşarak anlatmalıyız. Solu toparlamayı hedeflediğini söyleyen Sayın Mümtaz Soysal’a ve ekibine başarılar dilerim. Umarım umutlarımız bir daha yıkılmaz. Özcan NEVRES 10 Aralık 2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |