Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
İş için gelmiştim yaşadığın şehre... Kaldığım otel senin çalıştığın oteldi! Bilemezdim ki bana hayatımın aşkını verecek olduğunu o bir gecelik konaklamanın... "size nasıl yardım edebilirim?" dediğinde "benim ol!" sözleri çıkıvermişti ağzımdan hiç düşünmeden! Gülümsemiştin, hatta azıcık da yüzün kızarmıştı bu zamansız iltifattan... Öyle güzeldin ki! Öyle göz alıcı bir hoşluğun vardı ki! Yüzük aramak için baktığım parmağının boş olmasına çok şaşırmıştım bu yüzden; çevrendeki erkekler nasıl fark edememişti seni! O akşam ısrarlarıma dayanamayıp iş çıkışında bir şeyler içmeye gelmiştin benimle. Çok çalışıyordun aslında ama bundan yakınmıyordun! Hayatı seviyordun! O yoğun çalışmanın seni özgür kıldığından bahsediyordun ilk biranı içerken. Yaşamından pek bahsetmiyordun; gelecekten, hayallerden bahsetmek daha çok ilgini çekiyordu. Bu yıl biriktirdiğin parayla çıkacağın Paris tatilinden bahsettin uzun uzun... Öyle güzel tarif ediyordun ki Paris' i, defalarca gitmiş olmama rağmen göremediğim köşeleri çıkıyordu her cümlende karşıma. O şehrin hayaliydi seni bir yıl boyunca çalıştıran. Bense her istediğimde gidebilmeme rağmen senin kadar güzel hayal edemiyordum o şehri. Belki de elimin altında olması yüzünden. Gitmek için zorluk çekmemiştim, istediğim an hatta o akşam orda olabilirdim. Sen ise büyük bir amaç olarak görüyordun bu seyehati! Yaptığın her şey zevkliydi senin için. Hatta o anda içtiğin biranın güzelliklerini bile 10 dakikada anlatmıştın bana. Bende olmayan şey vardı sende; yaşama sevinci. Ben hayatı önüme konduğu haliyle hazmederken, sen önüne nasıl gelmesini istiyorsan öyle yaşıyordun! Bu yüzden seviyordun hayatı; savaşabiliyordun onunla, istediklerini elde etmek için direnebiliyordun. Ben her zaman istediğimi elde etmiştim! Çocukluğumdan beri çoğu insanın gıpta ile baktığı bir hayat yaşamıştım. Ama seninle konuştukça fark ediyordum aslında ne kadar boş geçtiğini 33 yılın... Sense sadece 22 yıldır sürdürmene rağmen bu savaşı, galiptin benden çok daha fazla... Tatile birlikte gidelim demek istedim sana o an! Ama biliyordum ki kabul etmezdin... Anlattıkça yüzünde güller açıyordu şiirlerdeki gibi. Senin gibi birini daha önce hiç görmemiştim! Bir insan bu kadar güzel mi hayal ederdi yaşamı! O hayalleri ben sana verebilirdim ama sen bir şey istemedin benden... Sadece bir kaç saatini verdin bana... Hayatımın en güzel saatleriydi onlar!.. Biralar ardı arkasına devrilirken "en sevdiğim şarkı bu" diye sevinçle ayağa fırlamıştın. Dans ediyordun aslında dans pisti bile olmayan o barda. O kadar güzeldin ki, hareketlerin o kadar ustacaydı ki sanki eğitimliydin... Beni de kandırdın, kaldırdın seninle birlikte dansa. Beline sarıldığım onlarca kadın bana o 3 dakikalık şarkıda yaşadıklarımı veremedi... İnsanlar ne der diye düşünmüyordun, ne istiyorsan onu yapıyordun. Bende seninle bir oldum, düşünmedim... Şarkı bitti, arkasından çalan her şarkıda daha sıkı sarıldım sana. Hayatımın sonuna kadar seni istediğimi fark ettim o an! Yerlerimize döndüğümüzde soluk soluğa kalmıştın. Bir süre konuşmayıp sadece oturduk; susuşunda bile bir zariflik, incelik vardı... Bıktırmıyordun insanı, sıkmıyordun hiç... Elini tuttum, yüzünü kaldırıp gözlerime baktın. Daha sıkı sarıldım eline, kayıp gitmesin hiç diye. "çıkalım artık" dedin, çıktık o bardan... Sokaklarda dolaşmaya başladık, istemedin arabaya binmek "yürüyelim" dedin. Yürümenin bu kadar güzel olduğunu seninle anladım, sen öğrettin bana aslında salaş görünen yerlerin birer hikayesi olduğunu... Her köşe başında başka bir yaşam çıkıyordu karşımıza; sokak çocukları, müşteri arayan kadınlar, dükkanını kapatan iş yeri sahipleri... Her şeyi sanki ilk defa görüyormuş gibi inceliyordun, bir yandan da anlatıyordun bana hayallerini... İşini seviyordun ama hayalindeki yaşam başkaydı. İnsanlara yardım etmeyi seviyordun, birinin yaşamını değiştirebilecek olmayı... Küçük bir otel-pansiyon sahibi olmak istiyordun ileride. Aşıklar kaçamak yapsın, uzun süredir evli olanlar birbirlerine yeniden aşık olsun istiyordun senin sayende. O kadar güzeldi ki anlattığın otelin havası; o gece orda kalabilmeyi istedim, seninle! Bir anda sustun "bak aklıma ne geldi, sana bir şey göstericem" dedin. Arabaya geri dönüp yola koyulduk. Pek konuşmadık arabada, sen susunca ben de sustum; camdan dışarıyı seyrettin. Yaşamın boyunca gördüğün sokakları sanki ilk defa görüyormuş gibi seyrettin yol boyunca... Denize aşıktın, "sahilden gidelim" dedin, "yol uzar biraz ama" demeyi de ihmal etmedin. Her durumda yanındakini de düşünüyordun, sen çok tatlıydın aslında ama farkında değildin... Her hareketin sanki sıradanmış gibiydi, halbuki değildin sen sıradan, gördüğüm en sıradışı kızdın!.. Ben fark ettim ve bu hayatımın en büyük aşkını yaşattı bana... Sahilden içeri girdik ve tırmanmaya başladı yol. Sonunda geldik istediğin yere. Arabadan indiğimde hayatımda gördüğüm en güzel manzara vardı karşımda; sen yanımdaydın çünkü... Şehrin en yüksek yerlerinden birinde denize bakan bir tepeydi gittiğimiz yer. Karşı yaka ve adalar ayaklarımızın altında gibiydi; sanki atlasak ordan aşağıya , denize dalıverecektik seninle... Arabaya gidip müzik açtın, "en sevdiğim kanal" dedin... Bende çok severdim o kanalı ama senin gibi her şarkıyı hissederek dinlememiştim hiç. Sen herşeyi farklı yaşamama neden oluyordun! Ertesi gün gireceğm toplantılar, sinir savaşları gelmedi bile aklıma, hazırlamam gereken dosyalar. Sen vardın yanımda ve gözümün önünde olmasına rağmen daha önce göremediğim bir hayat gösteriyordun bana.. Yanıma gelip arabaya yaslandın, sarıldım sana... Sanki ilk defa bir kızla başbaşa kalmış gibi heyecandan terliyordum soğuk soğuk... Sanki yıllardır sarılmışım sana gibi hissediyordum, sende yadırgamadın sarılışımı, sana yakınlığımı... "beklediğim an buydu" diye geçti içimden; "beklediğim kadın bu"... Hafifçe saçlarını okşadım dünyanın en güzel şarkıları bizim için çalarken... Saçların, tenin yumuşacıktı, kayıyordu parmaklarımın arasından pürüzsüzce... Çalan şarkıya eşlik ediyordun ve ben daha fazla dayanamayıp öpüverdim seni, dudakların da yumuşacıktı, sıcacıktı için gibi... Sanki içimden bir şeyler kopuyordu seni öperken, daha fazla yakın olmayı istiyordum sana... Başını kaldırdın o an dudaklarımdan ayrılarak ve gözlerime baktın; deldi geçti ruhumu gözlerin, o gözlerindeki ışık... Sen çok güzeldin ve ben aşık olmuştum sana!.. Utandın, hafiften yanakların kızardı... Sende soluk soluğa kalmıştın o öpücük yüzünden!.. Tekrar yaslandın bana ve seyretmeye devam ettik o çok sevdiğin denizi birlikte... "teşekkür ederim" dedin, ben neden olduğunu anlayamadım; asıl teşekkür etmesi gereken bendim sana, hayatımın en hoş saatlerini geçiriyordum seninle... Sabaha kadar manzarayı seyrettik birlikte... Uyudun kollarımda, sanki evindeymiş gibi rahatça. Hiç yadırgamadık birbirimizi... Bedenim hep seni beklemişti sanki... Sarılıp okşamak için!... Güneş hafifçe süzülmeye başlamışken gökyüzünde gözlerini açtın... Bütün gece seni seyretmiştim ve doğan güneşten daha güzeldi gözlerin... "işe gitmem gerekiyor" dedin. Çıktık tekrar yola... Otele döndük birlikte, sen işinin başına dönecektin. Yanımdan ayrılırken "elveda" dedi bana gözlerin... Konuşmadık hiç, sözler gereksiz geldi o anda, anlamı olmayan boş kelimeler söylemedik birbirimize... Odama çıkıp eşyalarımı topladım ve aşağı indiğimde seni aradım. Senden ayrılamayacağımı anlamıştım, seni bırakamazdım arkamda... İstediğin neyse onu yaşayacaktık, soracaktım sana... Ama seni göremedim resepsiyonda, sordum ordaki çalışanlara "tanımıyoruz" dediler. Çok şaşırdım "olamaz, dün akşam burda çalışıyordu, adı Senem" dedim, ısrar ettim ama aldığım cevap değişmedi, tanımıyordu kimse seni... Kaybolmuştun! Aniden geldiğin gibi gitmiştin! Yoksa ben sadece hayal mi etmiştim? Hayal miydi dün gece kollarımda uyuyan kadın? Bana hayallerini anlatan kadın? Nerdeydin? Neden yok olmuştun? Arabama binip havalimanına doğru yol almaya başladım. Şok olmuştum seni bulamamaktan dolayı. Bir anda fikrimi değiştirip akşam gittiğimiz bara doğru çevirdim direksiyonu; hayal değildin sen, onlar görmüştü seni... Daha yeni açılıyordu bar, barmene gidip sordum. "dün gece gelmediniz, görmedim sizi efendim" dedi adam. Ve ben o anda yıkıldım; rüya mıydı gördüklerim? Başım önümde arabaya döndüm, olanlara inanamayarak! Kapıyı açarken kırmızı bir şey fark ettim arabanın içinde; eğilip aldım onu. Bir fulardı, dün boynunda gördüğüm fular... Sen hayal değildin demek ki, bu da kanıtıydı işte... Ben hayal etmemiştim seni, yanımdaydın dün gece... Ama şimdi nereye kaybolmuştun? Uçağa binip evime geri döndüm; o bildik yaşamıma. Toplantılara girdim, anlaşmalar imzaladım, arkadaşlarımla dışarı çıkmaya devam ettim. Aynı yaşam devam etti anlayacağın... Seni ilk gördüğüm andan beri hayatıma kimse girmedi! Tanıyanlar çok şaşırıyor bu halime; ne de olsa çapkındım ben senden önce... Ama anlatamıyorum onlara aşık olduğumu, seni bulduğumu 1 sene önce... Seni tanıdıktan sonra diğer kadınlara bakamıyor bile insan. Senin gibi içten değil hiç biri, samimi, sevgi dolu, yaşam dolu... Şu anda beni götürdüğün tepedeyim ve bunları yazıyorum sana. Manzara hiç değişmemiş 1 yılda, hala o akşamki gibi. Ama sen yoksun! Nerdesin? Seni çok özlüyorum! Aradım her yerde ama hala bulamadım izini... Umudum tükenmedi hiç, senden öğrendim umut etmeyi!.. Biliyorum ki bir gün karşıma çıkacaksın yine; belki başka bir şehirde ama göreceğim seni tekrar, biliyorum!.. O sabah gözlerin bana "elveda" demedi! Aşk bu kadar çabuk gitmemeli hayatımdan bunca yıl bekledikten sonra!.. Değil 1 yıl onlarca yıl daha bekleyeceğim seni, tekrar sana sarılabilmek ve gülüşünü görebilmek için. Yarın sabah Paris' e gidiyorum. Ordaki sokaklarda dolaşıp seni hayal edeceğim. Notre Dame' ın kamburunu tekrar göreceğim, bu sefer senin gözlerinle... Heykellere bakacağım, belki bir cafede bir şeyler içeceğim.. Sen ne hayal edip bana anlattıysan onları yapacağım... Paris' te seni bekliyor olacağım... Senin Evren' in... *** Bir arkadaşımın yaşadığı bu olayın üstünden tam 6 yıl geçti. O hala bekliyor aşkını!.. Her şeyi bırakarak Paris' e yerleşti. Yaşamını ve bekleyişini orada sürdürüyor. Senede bir kere "hayatımın kadını" dediği kızla tanıştığı şehre geliyor ve etrafa sormaya devam ediyor onu. Özel dedektif bile tuttu bir kaç kere belki izini bulurlar diye. Ama o kız yok hiç bir yerde... Görüşmeye devam ediyoruz ve her gün sokakları dolaştığını söylüyor. Her gün ayrı bir müzeye gidip bakınıyormuş etrafa... Herkes hayatında bir kere böyle biriyle tanışır. Bu belki 33 yaşında gelir insanın başına belki de 66 yaşında; ama gelir bir gün mutlaka. Önemli olan o anı yaşayabilmektir. Onlar yaşamışlar arkadaşımın anlattığına göre. Her birimizin böyle biriyle tanışabilmesi dileğiyle... hamiş: tamamen hayal ürünü olan bu yazı kimsenin başından geçmemiştir... Seda İlke KILIÇ 26.01.2004 - 12:49 İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seda İlke KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |