|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
1 Aralık 2003
Aşkın Ömrü 300 Yıldır
Yeşim
Frederic Beigbeder yalan diyooo!!! Siz siz olun umudunuzu kaybetmeyin... |
|
Hayatta karşımıza çıkarılıp, klişeleştirilmeye çalıştırılıp bize yutturulmaya çalışan şeylere garezim var.
E zaten basmakalıp yaşıyoruz, bize verilen rollere bürünüyoruz, bizden istenildiği gibi davranıyoruz. Bırakın da bari duygularımızı istediğimiz gibi yaşayalım!
Frederic Beigbeder’in hiçbir kitabını okumadım, okumayacağım da. Neden mi? Çünkü kitapçıya her girdiğimde onun o gri üzerine cart kırmızı yazılı kapağı olan kitabını en çok satanlar arasında görmek asabımı bozuyor.
Kitabı okumamasına okumadım (!) ama hayatımda ilk kez okumadığım bir şey hakkında yorum yapma densizliğinde bulunmadan da edemeyeceğim doğrusu. Hatam olursa affola....
“Aşkın Ömrü 3 Yıldır” diyor Beigbeder.
Ve bunu zaten şu materyalist, günden güne değerlerin kaybedildiği dünyada feleğini şaşırmış, zaman zaman tek avuntusu aşk olan bizlerin bilinç altına bunu bir güzel kazıyor.
“Bak sevgilim, tamam kabul ediyorum: seni gördüğümde heyecanlanıyorum heyecanlanmasına, elim ayağıma da dolaşıyor, hep yanında olmak da istiyorum, böyle gözlerine dalmak istiyorum melul melul....ama aşkın ömrü zaten 3 yıl, o yüzden hiç başlamasak daha iyi ikimiz için de...! ” mi diyelim yani?
Aşk nedir onu bir sorgulayalım önce! Aşk, yaşanırken sonu olmayacağı düşünülen, fütursuzca yaşanan, biteceğinden korkulan, hep sürmesi umudedilen, belki de gerçekte varolmayan değil midir? Aşk aslında bir ihtiyaç değil midir? Aşk taşlaşmış yüreklerimizde bir umut değil midir?
O zaman “Aşkın Ömrü 3 Yıldır” da neyin nesi? Yediğimiz konservelere, içtiğimiz meyve sularına miat biçtiğimiz az gelmiş de, sıra aşka mı gelmiş?
Diyorum ki siz siz olun böyle safsatalara inanmayın! Böyle kitapları da çok satanlar arasına sokmayın...
Ben de ben olayım, oturup “Aşkın Ömrü 300 Yıldır” diye bir kitap yazayım, hem güzel birşeyler empoze edeyim, hem de basmakalıp duygulara hitapta eksik kalmayayım.
:: maalesef... |
Gönderen: Yusuf Ziya / İstanbul/Türkiye
|
11 Eylül 2005 |
|
| katılamıyorum yazdıklarınıza. kitabı okudum. yazarın diğer kitaplarını da. en çok 3900'ü sevmiştim (şimdi adı 9900 olabilir:)))
aşkın ömrü üç yıldır... derken, "olmalıdır" demiyor yazar; "maalesef üç yıldır" diyor. ki bu bence önemli bir ayrım.
bilmem okusanız katılır mısınız bana... |
:: Aşka aşık olamaz mıyız ? |
Gönderen: Görkem İnanç Özdemir / Sakarya/Türkiye
|
29 Mayıs 2004 |
|
| "Aşka Dair Monolog" yazınızın son paragrafında "Yaşadıkça aşkı arıyacaksın..." diye devam eden sözlerde belirttiğiniz gibi Aşk daima olacak.Gün gelecek Aşktan nefret edecez,gün gelecek Aşka aşık olacaz.Kısacası Aşk bazen yüreğimizde uyuyan bir dev olacak,bazen ise o uyuyan dev uyanacak.Belki ileride efsane olacak ama o hiçbir zaman ölmeyecek.asırlarca devam edecek... Saygılar... |
:: Halloooo..., korkmayin ! |
Gönderen: Murat Kayali / Krefeld/Almanya
|
7 Mart 2004 |
|
|
Kitabi okumus birisi olarak size sunu söyleyebilirim; !Hallooo..; korkmayin!"
Bosuna dememisler, isim baska-cisim baska diye.
Ironi denen bir olay var ve yazar bu kitabina bu ismi vererek,askin tükenilirliginin sorgulamasini yapiyor ve ayrica bence cok iyi bir sekilde dikkat cekerek kitaba uzanmanizi ve merak etmenizi sagliyor.Üzülecek kadar ciddiye almamalisiniz.
Ben sizin "askin ömrü 300 yildir" sözünüzü de asarak, ASKIN ÖMRÜ INSANLIK KADAR diyorum.
Frederic kim, sen kimsin, ben kimim?
Aska ömür bicmek bizim ne haddimize!
Saygi ve sevgilerimle
Murat Kayali |
:: Aşk düşmanı Beigbeder .) |
Gönderen: Gökçehan Daçe / Atlantis
|
21 Ocak 2004 |
|
| "Aşk aslında bir ihtiyaç değil midir"
Evet en temelde bu düşünceye kesinlikle katılıyorum ve yazı hakkında da olumlu düşüncelere sahibim. Ancak, Beigbeder'in günah keçisi seçilmesi tebessüm etmeme neden oldu.
"Aşkın Ömrü Üç Yıldır", benim keyifle okuduğum, kendi düşüncelerimle çok fazla örtüşmese de, zaman zaman paralellikler bulduğum bir kitaptı.
Bu noktadan yola çıkarak, kitabi ve Beigbeder'in düşüncelerini daha fazla tanıyarak yola çıkmanızı arzu ederdim.
Sonuçta Aşk, ister üç, ister üçyüz yıl sürsün, toplumsal bir olgu değildir ki... Sadece toplumsal terminolojideki ismi bu. Herkes aynı acıyı çekemeyeceği gibi, Aşkın semptomları da herkeste farklı olacaktır. Beigbederi de, kendi Aşkına üç yıl miat biçtiği için suçlayamayız. Ayrıca, romanın finalinde üç yıl takıntısının çürüdüğüne kendisi de tanıklık ediyor. Belki bu başlığı atarken, daha fazla okunma kaygısı ile insanlardaki Aşk hassasiyetini istismar etmek bile istemiş olabilir. Ve bence sırf bu yüzden, onu Aşk düşmanı ya da çok okunanlar listesinin haksız bir kiracısı olarak görmemeliyiz. En azından, Aşk üzerine güzel düşüncelerinizi okumama neden olan da, yine Beigbeder'in adı geçen eseridir. Bence esas eleştirmemiz gerekenler, Aşk'ı hak etmeden telaffuz eden ve Aşk diye, gecelik yaşam psikozlarından ve beklentilerinden bahsedenler olmalı. Çünkü O hak etmeyi gerektirir. Çünkü O, hak etsek bile "planlı, programlı gelmez kapımıza, O en sevdiğimiz, en apansız mutsuzluğumuzdur bizim. Gittiğinde ise her hücremiz sızlar ve böyle bir değişimi hangi insan tasarlar..." "Öyle ya, Aşk taşlaşmış yüreklerimizde bir umut değil midir?" her zaman? Ayn Rand'ın Spassky'ye yazdığı mektubu,Aşk'a uyarlayarak son veriyorum düşüncelerime; Herkes farklı oynuyor aslına bakarsanız bu oyunu, bir proleterin Aşk sancısı da farklı bir sızıdır, bir burjuvanınki de...
Saygılarımla
|
:: Beigbeder hiç aşık olmuş mu? |
Gönderen: Ömür İsfendiyaroğlu / İstanbul
|
4 Aralık 2003 |
|
| Aşk... Zaten yıllar boyu insanların zihnini kurcalayan bir kavram. Belki de Beigbeder biraz daha fazla satabilme kaygılarıyla kitabına böyle bir başlık seçmiş ve bildiğim kadarı ile de oldukça başarılı olmuş. Beigbeder'in Aşk'a 3 yıllık bir ömür biçmesine bende karşıyım.Bay Beigbeder bizim bu konudaki fikrimizi duymuş olsa hiç takmıyacağının da farkındayım ama biz bu kitabı okuyup etkisi altına girenler veya girmek üzere olanlar için bir uyarı olarak kabul edelim.
Ne diyeyim eline diline kalemine sağlık.Aşk'ı anlamayanlara onu kalıplara sokmaya çalışanlara ulaşır umarım bu satırların.
Aşk'ı uzatmak, yaşatmak kendi ellerimizde.
AŞK dolu günler dileklerimle... |
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Okuyucularımı şaşırtmak ve yüzeysel olmayan tarzda düşünmeye yönlendirmek en büyük hedefim. Güneşin muhteşem batışı, kuş, böcek tasvirleri, sevgi pıtırcıkları bana göre değil… Güneş gökyüzünde, kuşlar ağaç dallarında zaten yeterince güzel… Ben dünya üzerindeki en karmaşık şeyi insan psikolojisini eşelemekten ve bunu yazılarıma aksettirmekten büyük keyif alıyorum. Üzerinde çok fazla yazılmış, çizilmiş, fazla tartışılmış konular bana göre değil. Yazarken edebiyat yapma kaygım yok. Soyut olan düşüncelerimi, karakterler vasıtasıyla somutlaştırmak amacım. Yazdıklarımı anlaşılması zor bulanlar var. . . Çünkü ben yazarken kendi hayal gücümü ya da kurgu yeteneğimi ispatlamak adına yazmıyorum; -kendi hayalgücüm bana yetiyor, fazla bile geliyor! -Okuyucuya hayal gücünü zorlatmayı hedef alıyorum. "Eğer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altına şöyle yazsaydı ona nasıl değer verebilirdik ?: 'Hanımefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladığı bir sır var' bu izleyiciyi gerçeğe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasını istemiyorum" (Stanley Kubrick)
Etkilendiği Yazarlar:
Ayn Rand, Dostoyevski, Sarah Kane, Annem, Bent, Smoke City, Beyoğlu, desteğini hep hissettiren İzzet Harun Akçay
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|