..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > seyfullah ÇALIŞKAN




12 Ekim 2003
Akşamlar Çoçukları Büyütür  
seyfullah ÇALIŞKAN
Elimde değildi büyüdüm. Zengin olamadım, büyük adam olamadım. Bütün düşlerimi attım. Yerine seni koydum. Soma Treni yolcularını döküyordu istasyona. Makasçı Niyazi Son düdüğünü çaldı. Sen gittin. Çocukluğum bakakaldı ardından ağlayarak...


:BFJF:
 

AKŞAMLAR ÇOCUKLARI  BÜYÜTÜR
En güzel günlerim çocukluğumun tozlu sokak aralarında saklıdır. Bütün yoksul çocuklar gibi yaşadıklarımdan bin kat fazla özlem biriktirirdim. Pantolonlarım, gömleklerim, ayakkabılarım her gün biraz daha küçülürdü.  Bahçedeki tahta kapının önüne geçip boyumu ölçerdim. Yazın başından beri iki  parmak daha uzamış boyum. Yine de bütün ağaçlar, bütün duvarlar ve babam benden çok büyük. Çok ekmek yiyorum ama yine de büyüyemiyorum. Ah bir büyüsem, okulumu bitirsem, çalışmaya başlasam. O zaman köpeklerden korkmam. Çok güçlü olurum. Bünyamin Dayı’ların Karabaş’ın kafasının pekmezini akıtırım. Yanıma bile yaklaşamaz. Daha dün sabah bakkala giderken kovaladı beni. Alacağı olsun, defteri dürülecek nasılsa...
Büyüklerin çok parası olur. Benim de çok param olacak. O zaman canım istediği kadar gazoz içerim. Atladığım gibi Ramis’in Minibüsüne doğru Manisa’ya... Manisa bizim köye benzemez. Geçen yıl  abimle  Mesir’e gitmiştim. Her taraf sokak, her taraf ev, dükkan, araba dolu. Çocuklar hep kaybolurmuş. Abimin elini hiç bırakmadım. Canın köfte mi istedi? Yirmi tane lokanta yan yana. Kapılarına birer adam koymuşlar. Neredeyse yalvarıyorlar , gel bizde ye diye.  Parkları var, salıncakları, kaydırakları var. Öyle çok sallandım ki midem bulandı. Ama bir daha nerede bulacağım. Yine de inmek istemedim. Sallandım, bulutlara gittim geldim, Abimin sabrı tükeninceye kadar.”Yeter artık: Hadi gel de gidelim,” deyinceye kadar.
Dere boyunda söğütler suya eğildiğinde, kavaklar göğü deldiğinde ben de büyüdüğümü anladım. Salıncaktan bulutlara uçtuğumdan beri kaç yıl geçti bilmiyorum. Kaç kez altın sarısına döndü üzümler? Kaç kez ova göz alabildiğince kar gibi pamuk açtı? Kaç pantolon eskittim, kaç çift  kara lastik ? Kaç kez zeytinden düştüm? Hatırımda kalmadı. Saymayı unuttum belki de. Büyüdüğümü iki gün önce anladım. İlk  kez konuşmaktan bu kadar çok korktum. İlk kez birinin yüzüne bakmaktan... Giysilerim fiyakalı olsun istedim. İlk kez bir sokak beni böyle yalvar yakar çağırıyordu. Gitmek istemediğim halde, ilk kez kendime söz geçiremiyorum. Şimdiye kadar umursamadığım yüzüme baktım aynada uzun uzun. Gözlerime, saçlarıma, ellerime baktım. Çok ama çok yakışıklı olmak istedim. Ve çok beğenilmek. İçimde hiç dinmeden deli bir yağmur yağıyor. Nedensiz yere ağlamak istiyorum. Çok sevdiğim karpuzun bile o eski tadı kalmadı. Geceler şimdi neden daha uzun? Anlayamıyorum.
Ben büyünce zengin olacaktım. Canımın çektiği kadar gazoz içecektim. Oysa şimdi canım gazoz içmek istemiyor. Okulun biteceği de yok. Birini bitiriyorsun diğeri başlıyor. Boyumu ölçmeyi de bıraktım. Aksekili’nin bahçesindeki şeftaliler huzura kavuştu. Eskisi gibi duvarın üstünden koparıp koparıp gömleğimin içine doldurmuyorum. “Gel şeftali al” diyorlar. Şeftali yemek istemiyorum. Yağmurdan sonra sokakta biriken sularda gezmeyi de... Bana  bu kasaba , evim ve sokaklar artık dar geliyor. Hiçbir şeyin eski tadı, neşesi, rengi yok artık.
Büyümek istemiyorum. Gözlerinin içinde aklımı kaybetmeyi de. Saçımı elli defa ıslatıp ıslatıp taradım.  İnadına kirpi dikeni gibi dimdik duruyorlar. Baksana... Ne kadar utansam da pantolonumun dizindeki yama sokaklara ben buradayım diye haykırmaya devam ediyor. Seni sevmek istemiyorum. Nasıl ittiysen, tut elimden kurtar beni. Çıkar beni bu sevdanın içinden. Yolumu kaybettim. Sevmek kim? Çocuk bakışlarım duruyor gözlerimde. Senin yüzünden sokaktaki oyunlara karışamaz oldum. Daha çok erken. Büyütme beni olur mu?
Seninle konuşmak istiyorum. Ah bir gelsen... Akşama doğru Tahir’in bakkalına gel. İki sakız bahanen olsun. Söyleyeceklerimi aklıma yazdım. İğde ağacının altında seni bekleyeceğim. Bakkala gelemiyorsan, Horoz Mehmet’in evinin arkasına gel. Dere kenarına... İki kesik ıslık çalarım. Sakın unutma. İki ıslık, sen ve ben. Sazlar salınır rüzgarla akşama bakarak. Senin için çocukluğumu kurban ettim. Konuşmak için akşama doğru...
Kan ter içinde gelen sen miydin? Sözlerim mi eridi kar gibi? Pehlivan Dayı’nın bahçe duvarında iki kumru ötüyordu. Eğer ayaklarının izi olmasaydı bir rüya gördüm sanacaktım. Sen akşam oldun. Dereden kırmızılar aktı içime. Dere, akşam, kırmızı ve kumru; hepsi sendin. Geldin... Elimde değildi büyüdüm. Zengin olamadım, büyük adam olamadım. Bütün düşlerimi attım. Yerine seni koydum. Soma Treni yolcularını döküyordu istasyona. Makasçı Niyazi Son düdüğünü çaldı. Sen gittin. Çocukluğum bakakaldı ardından ağlayarak...
Güller Beni Anlar
Eylül 2001 Seyfullah



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Başka Türlü Bir Şey
Canan
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır
Zaman Sen Yalansın
Nisan"ın Şuçu
Bahar, Badem, Çocuk
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar
Mevsim Türlüsü 2
Bir Fırtına Tuttu Bizi
Delikanlıyı Bozan Yazılar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Tabanca [Öykü]
Saman Altından Aşk Yürürse [Öykü]
Rakı Şişesine Ejderha Olduk [Öykü]
Gökçeada 3 [Öykü]
Ben İşin Kitabını Yazmıştım [Öykü]
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe [Öykü]
Nataşa, Mavra ve Rakı [Öykü]
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki [Öykü]
Güvercinli Yazı - 1 [Öykü]
Emekleye Emekleye Emekli [Öykü]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.