Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
geliyor. Önce sesin adamdan geldiğinden şüphe ettik. Yanından geçerken şüpheye yer kalmamıştı. Ses o adamındı. Eşim hayret dedi. Ne ses var adamda. Normal dedim. Bu küçücük Foça geçmişte iki ses sanatkarı çıkarmıştı. Demek ki bu kentin ya havasından, ya da suyundan bu haslet. İzmir Radyosu ilk kurulduğunda açtığı ses yarışmasını kazananlar arasında iki Foçalı vardı. Biri İbrahim Karagöz. Diğeri ise Kozbeylili Fahri Kavala. İkisi de çok çabuk sivrilmişler ve aranan sanatçılar olmuşlardı. Umulmayan şöhret insanı her zaman kötü etkiler. Bu kötü etkilenmeye direnemeyenler ise bir yıldız kayar gibi bulundukları yerlerden kayıp giderler. Bu iki sanatçı şöhret basamaklrında yükseleceklerine mevkilerini kullanarak başka işlere yöneldiler. İbrahim Karagöz sekse düşkünlüğü yüzünden kaybetti. Fahri Kavala ise babadan kalma bir araziye turistik otel yapacağım diye çıktı yola. Devletten aldığı kredileri çarçur ederek silinip gitti. Şans yüzlerine gülmüştü ama, ayaklarına gelen fırsatı iyi değerlendirememişlerdi. Bazıları doğuştan şanslı olurlar. Deniz tutkusu başlamadan önce en değersiz araziler, denize sıfır olan arazilerdi. Bu arazi sahiplerinden biri paraya sıkışınca tarlasını satmaya karar verir. Komşum bu araziyi satın alır ama, araziyi kardeşinin çocukları üzerine tapulatır. Araziye bir kez bile gitmez. Her yıl vergisini ödemekle yetinir. Bundan kardeşinin çocuklarının haberi bile olmamıştı. Ölümünden sonra evrakları arasında kardeşinin çocuklarının üzerine aldığı arazinin tapusu bulunur. Bir süre sonra kardeşinin çocukları bu araziyi ummadıkları bir bedelle satarlar ve Muğla Dalyan'da boğaz kenarında satın aldıkları bir arazide otuz beş odalı bir apart otel inşa ederek turizmciliğe başlarlar. Şansı yakaladığında şansı en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Fransızların ünlü yazarı Pitigirlli ise şans diye bir şey olmadığını savlar. Bunu da bir öyküsünde şöyle kanıtlamaya çalışır. İki adam şans üzerine tartışıyorlardı. Şans diye bir şeyin olamayacağını savlayan kişi elindeki sıgara paketini pencereden dışarıya atar. Aşağıdan geçen bir paketi yerden alır ve penceredekilere seslenir. Bu paket sizden düştü der. Paketi atan sende kalsın diye işaret eder ve arkadaşına döner. Bak şimdi ben bu adamı üç beş saniye yolundan alıkoydum. Bu adam belki bir otabüs kazasına uğrayacaktı ama onu üç beş saniye oyalamış olmam onu böyle bir felaketten kurtardı. Ya da bu adam kazaya uğramayacaktı ama onu oyalamam kazaya neden olacaktır. Hadi söyle bakalım bu şans mı? Yoksa rastlantı mı? Dünyada hukukçu olupta hukuğu alayları ve hicivleriyle yerin dibine batıran başka bir hukukçu olmadığından bütün yazar ve hukukçular birleşirler. İşte bunlardan iki özet örnek. Cezaevinde gardiyan bağırıı. Antonne, Antonne. Bir ne bağırıyorsun deyince gardiyan, mahkemen var der ve beraberce mahkemeye giderler. Hakim sorar. Antonne sen misin? Benim der. Sen bir adam öldürmüşsün doğru mu? Belki doğrudur efendim. İnkar etmene gerek yok. Bu konuda şahitler var. Şahitlere sorar Arnold'u öldüren bu adam değil mi? Şahitler kesinlikle evet efendim o derler. Tekrar Antonne'ye sorar. O adamı niçin öldürdün. Canım sıkılıyordu. Can sıkıntımı gidermek için birini öldürmeye karar verdim. Karşıma çıkan ilk kişiyi öldürdüm. Mahkeme karar için celseye ara verir. Duruşma yeniden başladığında mahkeme reisi kararı açıklar. Suçu sabit görüldüğünden idamına karar verildi. Zanlıya sorar, bir diyeceğin var mı? Sanık var der. Ben şu aşamaya kadar Antonne'ye vekalet ediyordum. Antonne çağrıldığında tuvaletteydi. Sanık sandalyesi boş kalmasın diye ona vekalet ettim. İşin içine idam girdiğinden vekalete devam edemeyeceğim. Herkes şok olur. Şahitler yalancı şahitlikten tyutuklanır ve Antonne beraat eder. Bir öyküsü de yine özetle şöyle. Adam hasta yatağında yanındakilere bana acele bir noter çağırın der. İsteği yerine getirilir. Gelen notere yaz der. On yıl önce öldürülen Hermes'i ben öldürdüm. Onun kaatili olduğu zannedilen Alberto on yıldır benim yerime cezaevinde günahsız olarak yatıyor. Ruhumu temizlemek için bu itirafı yapıyorum. Hemen işlemler yapılır ve Alberto serbest bırakılır. Parlementodaki solcular isyan ederler. Bu adam on yıl günahsız olarak cezaevinde yatmıştır. Onu on bin frank ile ödüllendirmeliyiz. Alberto parlementoya davet edilerek ödülü vermek isterler ama Alberto bu ödülü kabul etmez. Eğer adalet istiyorsanız bana on yıllık bir bono verin. On yılı aşmamak kaydıyla dilediğim gibi suç işleyebileyim. Büyük tartışmalar sonucunda bono kabul ediler. Bu olay yüzünden ülkesinde çok popüler olur. İşlemleri için adliyeye gittiğinde hakimin sanığa bas bas bağırdığını işitince dönüp bakar. Şişman hakim ağzından köpükler fışkırtarak bağırmasını sürdürür. İnsan üç gün aç kalmakla hırsızlık yapar mı? Sana üç ay hapis cezası veriyorum. Hakimin adını aklına iyice yerleştirir. Kralın kızı doğum gününü kutlamak için büyük bir parti düzenler. Partiye Alberto'yu da davet eder. Alberto katılırım ama bir şartla. Hakim Bruno'yu da partiye davet edersen. İsteği kabul edilir. Partide kralın kızıyla bol bol dans eder. Bu arada daha iyi arkadaşlık yapmak üzere komşu bir ülkede kaçamak yapmaya karar verirler. Yorulduklarında kız yerine gider. Alberto da hakim Bruno'nun yanına gider. İçtilkleri şarabın mükemmelliği üzerine söyleşirler. Alberto, bu şaraplar iyi ama, benim mahzenimdeki şaraplarla kıyaslanamaz. İsterseniz buradan çıktıktan sonra benim eve gidelim. Size şarap kolleksiyonumu göstereyim der. Hakim kabul ader. Davet sona erince doğruca Alberto'nun evine giderler. Mahzene inerler. Alberto hjızla mahzenden çıkıp kapıyı hakimin üzerine kapatıp kilitler. Ertesi gün yurt dışında kıralın kızıyla buluşup üç gün aşk yaşarlar. Dönüşü yine ayrı ayrı yaparlar. Trenin yemek salonunda yemeğini yemekte olan koca göbekli adamın yanına çok güzel bir kadın yanaşır. Büyük bir cilveyle siz konsolossunuz. Yanınızda götürdükleriniz denetlenmez. Benim şu çantamı eşyalarınız arasında gümrükten geçirirseniz beni çok memnun edersiniz der. Adam emriniz olur der ve kadını yemeğe davet eder. Yolculuk bititğinde gümrük kontrolleri başlar. Adamın bir kese tütünün değerinden çok daha fazla gümrük vergisi isterler.Adam itiraz edince gümrükçü adamın belindeki tütün torbasını çekip alır ve arkasındaki yığına atar. Sırada genç bir anne var. Gümrükçünün keskin gözleri çocuğun ayağındaki ayakkabıları görür. Bu ayakkabılar yeni. Vergisini öde der. Kadın verginin çok olduğunu söyleyinmce çocuğun ayağından ayakkabıları çeker alır ve yığına atar. Sıra konsolosa gelmiştir. Gümrükçü önünde saygıyla eğilir ve geçiniz efendim der. Alberto sırasından çıkar. Konsolosun elindeki çantayı kapıp gümrükçünün kafasına indirir. Kapığı açılan çantanın içindeki çok değerli eşyalar saçılır. Konsolos bas bas bağırır. Bu bir skandaldır. Ülkeme hakarettir. Ülkem adına ülkenizi protesto edeceğim der ama hiç bir şey yapmaz. Gümrük kontrolundan sonra gazete bayiinden bir gazete alır. Tam sayfa bir haber. Üç günden beri kayıp olan Hakim Bruno'nun cesedi göl kenarında bulundu. Adli tıp cesedin Hakim Brunaya ait olduğunu kesin olarak tesbit etti. Altta küçük bir haberde kendisinin yapılan seçimlerde millet vekili seçildiği yaıyordu. Karakola gidip bulunan cesedin Hakim Bruno'ya ait olamayacağını söyledi. Zira o benim mahzenimde üç gün aç kalmakla hırsızlık yapılıp yapılmayacağının stajını görüyor. Yani benim mahzenimde hapiste. Komser öfkeyle bağırır kendisine.Bay Alberto ne hakla bir hakimi mahzenine hapsedersin diye. Alberto bana bay diye değil, milletvekili diye hitap edeceksin der. Komser afedersiniz unutmuşum der. Parlementoda yeni bir tartışma başlar. Alberto'nun yargılanması için dokunulmazlığı kaldırılsın mı? Solcular bu öneriye sert birşekilde karşı koyarlar. Tartışmalar uzayınca Alberto söz alır. Tartışmanıza gerek yok. Şu anda millet vekilliğinden istifa ediyorum. Yargı yolunu istifasıyla açar. Yargılanır ve beraat eder. Suç diye yaptığı her işlem beraatla sonuçlanır ve hiç bir zaman bonosundan gün kaybetmez. Bu öykülerin yazarı hiç bir şekilde şansı kabul etmemektedir. Ne dersiniz? Şans var mı? Yoksa her şey bir rastlantı mı? Yine de tüm okuyucularıma şans diliyorum. İster şanslar, ister rastlantılar hep yüzünüze gülsün. Özcan Nevres ozcannevres@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |