Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
Bu geçtiğimiz yolları hiç hatırlayamıyorum ben...sadece deniz seviyesinden hayli yükseldiğimizi hissediyorum, kulaklarım uğulduyor...işte tam bu an çok tanıdık! Hayalimde hep o koskocaman portakal:güneş...biz; ben, annem, babam ve Bal ailesi.. sessiz, hüzünlü uğurluyoruz güneşi, o dağların arasında kaybolmaya yüz tutmuşken... Kollarımız öyle çok yoruluyor ki el sallamaktan...güneşi uğurluyoruz hep birlikte...çıt çıkmıyor kimseden...ben çok küçüğüm...hem el sallıyor, hem de diğer ellerin sahiplerini izliyorum...herkes çok hüzünlü ve çok yanlız...güneş de yalnız batıyor sonunda... “hadi bakalımmm...yarın sabah görüşmek üzere” diyorlar güneş dosta...ve herkes işinin başına, ben hala dağların içine batmış portakalla haşır neşirim...hüzün bana yaşamımın o döneminde bulaşmış olmalı...portakal hüznü...portakal yanlızlığı ve hep uğurlamak, kollarım kopana dek uğurlamak... Huriye, Bal ailesinin zeytin, şeftali, incir ağaçlarının bakımıyla uğraşan ailenin büyük kızı...benden sadece bir yaş büyük ama boyu çok uzun...bir de benden bir yaş küçük kızkardeşi var...Seda...çok sinirli bir şirin köylü...bağdaş kurarak oturuyoruz üçümüz zeytinlerin altında, toprağın üstünde...Seda kızınca, oturduğu yerden bir karış havaya zıplayabiliyor, hem de hala oturuyorken...çok özel bir yetenek bence...sırf onu zıplatabilmek için Huriyeyle planlar yapıp, Seda’nın asabını bozuyoruz. Seda zıp zıp... O gün Bal ailesi ahtapotlu pilav yapıyorlar..akşam yemeği için...şaraplar dağdan inen ince nehrin içine soğumaya bırakılmış...annem incir ağacının incirlerini tadıyor...babam, ağacın tepesinde, anneme incir topluyor...ve ben ahtapot sevmem..ve ben akşam yemeğini nasıl atlatırımın planlarını Huriye’den yardım alarak yapıyorum. Huriye beni akşam yemeğine davet edecek ve ben çok nazik olan bu daveti tabii ki severek kabulleneceğim ve yaşasın semizotu! Bu kadar...ve büyüdük. Ben güneşi uğurlamaya devam ediyorum...Huriye ve Seda evlenmişler, ikişer çocukları olmuş... Bu yollar beni Huriye ile Seda’nın ailesine götürüyor şimdi. Zeytinyağına ekmek banacağız sanırım...ben kendimi onlara hatırlatmaya çalışacağım, hatırlamayacaklar...ben semizotu filan diyeceğim, hatırlamayacaklar...ben Seda’nın zıp zıp halleri diyeceğim, gülecekler...ama beni hatırlamayacaklar... Birden kapıları çalınacak...aşağı köyden gelen ziyaretçiler olacak...ben şehir çocuğuna çok çok çok değer verecekler...kendi bahçelerinden elma ikram edecekler ve ev yapımı şaraplarından tatmamı isteyecekler...ben içimden “burada sizinle kalabilir miyim?” diyeceğim...sonra bana köyü gezdirecekler...bir sürü japon turist göreceğim... adım başı “meyva şarabı bulunur” tabelası, adım başı “adaçayı, dağ kekiği, safran” ... Elimde kameram, aklımda portakal ve yorgun kollar, pansiyon oluvermiş şirin şirin evler ve yağmur başlayacak...ıslanacağız. İstanbul’un uzaklarda olması beni çok mutlu edecek. Huriye İstanbullu olmuş...bana telefonunu verecek annesi...hergün aramak isteyeceğim ama çok korkacağım...ya beni tanımazsa...ya bağdaş kurup oturamazsak...Huriye’yi aramayı hep erteleyeceğim... 27-02-2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |