Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın... |
|
||||||||||
|
olmaması gerekir diyor. Nedense bu ülkede devleti ve devrimleri korumakla görevli zinde güçlerin varlığını göz ardı etmeye çalışıyor. Bu gün karalanmaya çalışılan 27 mayıs ihtilali, sıradan bir ihtilal değil kelimenin tam anlamıyla bir devrimdir. O devrim ülkemize dünyanın en modern ve ilerici anayasasını kazandırmıştı. Yıllardır budana budana bitirilemedi. 1960 ihtilali nasıl yadırganır aklım ermiyor. Zira o ihtilal ordu ve halk el ele sloganlarıyla gerçekleştirilmişti. Darbe öncesi halk demirkırat ve halkçılar diye iki kampa bölünmüşlerdi. Köylerde ve mahallelerde demokratların ve halkçıların kahveleri ayrıydı. Kazara biri karşı partinin kahvehanesine girse ona düşman gözüyle bakılırdı. Tepedeki kadroların birbirleriyle inatlaşması yüzünden ülke korkunç bir kardeş kavgasına doğru sürükleniyordu. O günün başbakanı devlet yönetimindeki aczinin ceremesini CHP lilere yüklemeye çalışıyordu. Muhalefet lideri Milli Şef İsmet İnönü’yü muhalefet yapmaktan alıkoymak için gezileri engelleniyor, taşlanıyor ve öldürülmek isteniyordu. Ülke korkunç bir ekonomik krizin içinde boğuluyordu. Tek parti döneminin stoktaki altınları ve Marşal planı gereği gelen paralar mirasyedi savurganlığıyla tüketilmişti. Dış borçlarınmaya borçlarını ödeyemeyen ülkemize dış dünyanın tüm kredi muslukları kapatılmıştı. Çiftçi sabanının aşınan burnuna ekletecek bir parça demiri bile bulamıyordu. Ucuz ve kredili diye satın alınan modası geçmiş traktörler ve ekipmanları parça yokluğundan çalıştırılamıyordu. Bolluk zamanı bol bol ithal edilen pilli radyolar pil yokluğundan susmuşlardı. Vatan cephesine her gün katılan binlerce kişiyle ilgili yalanları ancak elektrikli radyoları olanlar dinliyorlardı. Buna rağmen radyo istasyonları sabah yayınına vatan cephesine iltihaklarla başlıyor ve aynı yalanlarla gece yarısına kadar iltihak listelerinin okunması sürdürülüyordu. Gençler tek bir yumruk halinde Demokrat Parti iktidarına karşı bayrak açmışlardı. Ordu toplantı yapan gençlerin dağıtılması için verilen emirleri uygulamıyordu. Gençler dağılmaları için meydanlara sürülen tankların üzerine çıkıp ordu gençlik el ele diye sloganlar atıyorlardı. Başbakan Menderes hayatına mal olan şu sözleriyle işi iyice çığırından çıkarmıştı. Subayların tümünü azleder orduyu astsubaylarla yönetirim. Bu arada Amerika ile ikili bir anlaşma gündeme gelmişti. Türkiye’de silahsız, bil vasıta bir harekete karşı Amerikan askerlerinden yardım istenilebilecektir. Dahası Milli Şef İsmet İnönü’yü kast ederek gerekirse idam sehpalarını kurarız sözlerine İsmet paşadan çok sert bir yanıt gelmişti. Sehpalar kurulur ama, hangi tarafa işleyeceğini kimse kestiremez. İktidar çok hızlı bir tempoyla kendi mezarını kazmaya devam ediyordu. Sonunda sehpalar iktidar mensupları için kuruldu. Ülkenin nasıl bir kaosa sürüklendiğini görebilen aydınlar bu nedenle yirmi yedi mayıs sabahı askerleri sevgiyle bağırlarına bastılar. Büyük lider İsmet İnönü, kendisi için sehpalar kurma hevesinde olanların idam edilmelerini önlemek için çok çaba harcadı ama çabası boşa çıktı. Keşke testi kırılmadan yol gösterenlere değer verselerdi ve bu idamlar yaşanmasaydı. Menderes akıbetinin ne olacağını sezmişti. Bu nedenle istifa etmek istedi ama, Bayar’ın dere geçirilirken at değiştirilmez uyarısıyla istifa kararını değiştirdi. Keşke değiştirmeseydi ve sonu idam sehpasında olmasaydı. Keşke Demokrat Parti iktidarı seçimle yıkılsaydı. İrticayı körükleyerek iktidara gelmenin avantaj olmadığını öğrenirler ve din siyasete bu denli karıştırılmazdı. Ama olmadı. Sonunda ordu kardeş kavgasını önlemek amacıyla yönetime el koydu. Dünya Ay’dan sonra Merih’i keşfetmiş ve uzayın daha derinlerinde araştırmalarını sürdürürken, biz halen türbanla, tarikatçılıkla uğraşıyoruz. Oysa bu ülkenin sorunu işsizlik, açlık ve yokluk. Bu gerçeklerin üzerine gerektiği gibi eğilinir ve çözüme kavuşturulursa, elbette darbe olmaz. Geçmişte Demirkıratlarla CHP lilerin kavgası vardı ve 27 mayıs darbesine neden oldu.. Şimdilerde dinci kadrolaşmalarla ülke huzuru bozulmak isteniyor. Yazık oluyor bu ülkeye, hem de çok yazık. Özcan Nevres
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |