Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
Ellerim mor salkım çiçekli ağacın kalbini avuçlarımın içine almış, benim ise kalbim ağacın kabuklarından gövdesine, gövdesinden köklerine, köklerinden dallarına oradan çiçeklerin eflatun renginde tik tak atıyordu sevgili günlüğüm✍🏻 Evet evet Datça’dan Aquarally’e gidişimden bahsediyorum. Daha bu gidişimiz yani oohoooo daha Turgut hocamızı görüşümüz, Okan Bey, İlker Bey, çok kıymetli Necati abimiz, Beyazıt Bey, Can ve denizde Hülya ablasını geride bırakmayan durup bekleyen Emre Beyden bahsedeceğiz. Yani inanır mısın sevgili günlüğüm bir kitap yazabilirim Aquarally anılarıyla dolu. Yüz sayfayı kesin doldururuz da; ne zaman biter yazı dizisi bilmiyorum. Yalnız kalamıyorum yazmak için. Allah kimseyi yalnız bırakmasın inşAllah orası da ayrı konu. Gel gelelim günlük kısa yazılırmış; kim demişse desin valla beni ilgilendirmez. Diyenin anıları kısaysa buyursun kısa yazsın. Benim hep uzun oldu ve de uzun olacak. Gün geçtikçe gelişmekteyiz şükürler olsun. İki bin ise kelime bilgimiz, beş katıyla çarpacağız; on katına çıkaracağız. Buyursun onlar kısa yazsın günlüklerini bizim kalemimiz uzuuunnn uzadıya yazar. Kalem neyi nasıl isterse doğrusu odur diye düşünüyorum. Kimi zaman yaz desende kalem kıpırdamıyor kağıt öylece bekliyor, başıma defalarca geldi oradan biliyorum, açıklasınlar bunu madem günlüğün kurallarını koyanlar! Kaleme tutkuyla bağlı olanlar anlar ne demek istediğimi. Duygu varya duygu konuşacağı zamanı tasarlıyor o biliyor. Tak diye onikiden vuruyor. Nasibimizse alırız hissemizi kağıt üzerinde oynayan kalemlerden. Aksi taktirde aman da boşver gerisi gerisidir zaten. Her hangi bir iddiamız yok kendimizi, kendimize yazıyoruz hepsi bu. Hadi anılara doğru yola çıkalım bakalım sevgili günlüğüm✍🏻 İki kalp birlikteyken yanımızdan sağlı, sollu insanlar ve bacaklarıma sürünen bir kediyi de hissettim usulca geçerken. Vakti geldiğinde açıldı gözlerim usulünce. Ne kadar zaman geçti aradan bilemiyorum ağaca sarılalı beri… Kalpler karşılıklı çarparken zaman erir arada. Birden ayaklarıma ilişti gözlerim ve sorularda zihnime indi uygulamalı bir bir… Ayaklarıma baktım; birden gözlerim telaşla açıldı. Ayaklarımı o âna kadar hiç görmemiş, hiç tanımamış hiç bilmemiş, üzerinde gitmek istediğim yere götürmemişler gibi yabancısı olduğum bir bakışla kısa ve oldukça derin süreli şaşkınlık yaşadım. Ne zaman büyüdü ayaklarım? Ne zaman otuz sekiz numara ayakkabı giyer oldum ki ben? Ağaçları sara, kucaklaya, sarıla ben hangi ara büyüdüm sevgili günlüğüm✍🏻? Babam hayatta iken hep çocuktu ayaklarım. Küçüktü ayakkabı numaralarım ne kadar büyüsemde ve birgün Babacığımın elleri sarıldı toprağa ve benim ayakkabı numaram ayaklarımı bağrına basa basa büyümüş farkında olmadan olmuş tüm bunlar... Datça’da mor salkım çiçekli ağaca avuç içlerimle sarılmış iken, ayakkabı numaram dank etti ki otuz sekiz numara.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |