Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Kapısında bir bira firmasının reklamı olan ufak bir meyhane. Şöyle kapıdan bir kafamı uzatayım bakayım, içeride neler var? Baktım içeride bir iki eleman temizlik yapıyor. Kapısı da çok ilginç gaydırlı guydurlu, yani Amerika’da ki Kovboy Filmlerinin kapısı gibi gıcırtılı... Hele bir de yağlamadılarsa bayılırım o kapının gıcırtısını dinlemeye... Şöyle bir ittirdim gıcırtılı kapıyı ’’Ne yapıyorsun ne var ne yok?’’ dedim, o da bana ’’Gacıııır gucuuuur gacır gucur.’’ diye cevap verdi, ama ben anlamıştım. O bana ’’İyiyiiim iyiyiiiiim sen nasılsın.’’ dedi. Bizim aramızda, siz pek anlamasanız da... İçeride ki temizlik yapan işçiler, benimle hiç ilgilenmediler, tek kelime etmediler. Ne yapalım ben de zaten onlara seslenmedim, Gacır Gucur ile sohbete devam. Yine sorayım bakayım ’’Nasıl bu sıralar işler, biralar, rakılar, şaraplar, hepsi pahalandı?’’ Sesi çıkmadı ama, bunun bana cevap vermesi için biraz dürtüklemek lazım, durur muyum, dürtükledim. ’’ Gacııııır gacıııııır gacır, gacıııııııır.’’ hemen tercüme edelim ’’Eh işte eh işte, pahalı her şey, azalıyor müşterilerimiz.’’ Bu arada içeride temizlik yapan arkadaşlarında dikkatini çektim, kapı ile yaptığım sohbeti görünce birisi, diğerine, ’’Baksana şurada ki adam kafayı yemiş galiba abi.’’ dedi... Ben de duyuyorum, Gacır Gucur yapan da duyuyor. ’’Sen ne diyorsun?’’ dedim buna, kapıya dönerek ’’ Gacııııııııııır Gacıııııııııııır hatta gacııııııııııır ve de bir daha gacııııııır.’’ dedi, onlar anlamaz ama ben hemen anlamıştım ’’Bunlar hep böyle ağabey durmadan dedikodu yaparlar, arada beni de çok hızlı hareket ettirirler, evde karılarına, çocuklarına kızarlar, beni hızla açar kaparlar, boş ver ben alışığım sen de takma kafana.’’ dedi... Bir arkadaşımla buluşup Kitap Fuarına gideceğiz, ayrılık vakti gelmişti ’’Gacır Gucur, çok takma kafana bu sarhoşları da ayıkları da.’’ dedim. O da bana yine ’’ gacırrrrrrrrrrrrrr gacırrrrrrrrrrrr hem de gucurrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr.’’ diyerek, sonra ekledi, ’’Yine de sabrediyorum her şeye bakarsın bir gün sökerler de beni belki bir sobada yakarlar hem de bir işe yaramış olurum.’’ dedi... Gitmem lazımdı ’’Hadi bana eyvallah kendine dikkat et.’’ dedim... Ne desin, tabi ki el atınca hafifçe ’’Kısa bir gacır ve gucur.’’ Haaa, o da ’’Güle güle dostum.’’ dedi... Kafayı mı yemiştim de bir bar kapısı ile sohbet etmiştim? Yok beeeeeeeeeeeeee! Çok da sert ve ters yapmıyor bana. Aslında biraz yağlasalardı, sesi çıkmazdı, bu kadar rahat konuşamazdık onunla... İyi ki yağlamamışlar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |