Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir.
-Cervantes |
|
||||||||||
|
. Zira günlük yazılarda günlük olayları değerlendirip hemen yazarsınız ve yazma işini bitiriverirsiniz. Oysa haftalık yazı yazmak için yaşanan olayları çok ince bir elekten geçirip yazmak gerekir. Nedir bunlar? Genelde gözden kaçan, önemsiz görünen bazı gelişmeleri yakalayıp onları hak ettikleri platforma taşımak haftalık yazıların temel taşıdır. Yıllardan beri gençlerimiz globalleşen bir dünyanın kaymağını yemenin peşinde. Tüm dünya tam bir birleşim sürecine girecek. Hudutlar kalkacak ve dileyen dilediği diyara gidip keyfince yerleşecek. Ülkeye demiyorum. Zira bütünlenmiş, sınır çizgileri silinmiş bir dünyada elbette ki ülke olmaz. Ülkelerin toprakları dünya devletinin bir parçası, yani diyarı olacaktır. Pasaport yok. Silahlara harcanan paralar kalkınmaya yönlendirilmiş olacağından her bireyin evinin önünde bir araba. Gelirler eşit dağılacağından her birey refah içerisinde yüzecek. Ne güzel bir ütopya değil mi? Madalyonun öbür yüzüne bakan bile yok. Globalleşecek dünyada kahvehane kültürünün olmayacağını, bu kültürün, daha doğrusu kültürsüzlüğün yaşatılamayacağını öğrenmeleri gerekir. Sahiplenmek zorunluğunda olacakları kültür ise çalışma, hem de çok çalışma olacaktır. Globalleşecek dünyanın amansız savunucuları nedense harıl harıl silahlanan ülkeleri görmezlikten geliyorlar. Bu ülkeler kimin için silahlanıyorlar diye bir düşünce akıllarının kenarından bile geçmiyor. Globalleşme hayranı ülke gençlerinde askerlik kadar gereksiz bir kavram ve kurum yok. Daha kötüsü vatan kavramı giderek yok oluyor. Bu nedenle savaşa hayır sloganlarıyla hep öne çıkıyorlar. Savaşa hayır ama hangi savaşa? Çevremizdeki tüm komşu ülkelerin hiç biriyle dostane ilişkilerimiz yok. Komşu ülkelerin bize karşı silahlanmalarını görmemek için kör olmak gerekir. Dün Kardak kayalıklarına sahiplenmeye kalkışanlara karşı, Ege’de sıkışıp kalmamak için olası bir savaşa hayır diyebilir miydik? Aynı durumla yine karşılaşsak Ege’deki haklarımızı korumak için savaşmayacak mıyız? Yunanistan’ın silahlandırması yasak olduğu halde adaları silah deposuna çevirmesini, Irak’ın onca silahı komşularına iyilik için satın aldığını ve ürettiğini düşünmek olası mı? Oysa vatan kavramı çok önemlidir. İnsanların üzerinde yaşadıkları toprak uğruna canlarını ve kanlarını feda etmekten kaçınmaları durumunda o topraklar kendilerine vatan olur mu? Vatan sevgisiyle birlikte çalışma kültürümüzü de çalışkanlık olarak pekiştirmemiz gerekir. Kurtuluş savaşından önce Ege’de yaşayan Rum’lar zeytinlik yetiştirecekleri alanlara önce bağ dikerlerdi. Zira bağ en geç iki, deliden yetiştiriliyorsa üç yıl içinde ürün vermeye başlar. Beşinci yılda ürün vermenin doruğuna çıkar. Verimlilik ömrü yirmi, yirmi beş yıldır. Zeytin ise ancak en verimli dönemine yirmi yıl sonra girer. Önce bağ dikip ardından zeytin dikmelerindeki amaç tarladan bağcılıkla yararlanmaktı. Tarlayı yirmi yıl gelirsiz bırakmamak içindi. Çalışkanlıklarının yanında bilinçli tarım yapmaları onları Ege’nin en zengin insanları olmalarını sağlamıştı. Ne yazık ki bizim kahvehane kültürümüz bu güzel uygulamayı yok saymamıza neden olmuştu. O tür tarımı hiçbir zaman örnek alamadık. İşte bu nedenle bizim ülkemiz fakir kalmıştır. Fakirlikten kurtuluşun tek umarı olarak yabancı ülkelerde çalışmayı belledik. Tembelliğimiz ve hazıra konmacılığımız yüzünden ne yer altı servetlerimize ne yer üstü zenginliklerimize gereken değeri veremedik. Fakirlikten kurtulmak için tek yolun, bu ülkenin tüm zenginliklerinin tümüne sahip olmayı ve onları en verimli şekilde işletmekten geçtiğini bir türlü öğrenemedik. Bunu öğrendiğimiz gün bırakın yurt dışında iş aramayı, yabancı işçi çalıştıran bir ülke oluruz. Amerika, Avrupalı dostlarıyla yetiştirdiği Irak canavarını şimdi kendi eliyle yok etmeye çalışıyor. Zira İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra yetiştirdiği canavarın kendisine de zarar verdiğini görmüştür. Bu canavar daha da gelişirse önce çevresine, sonra da kendisine saldıracağını geç de olsa keşfetmiştir. Hele Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kapanın elinde kalan nükleer silahların terör örgütlerinin eline geçmiş olabileceği korkusu Amerika için kabus olmuştur. Bu terör örgütlerine İslami Cihat adına başta Irak olmak üzere bir çok İslam ülkesinin destek verdiğini bilmektedir. Bu nedenle ilk olarak kendi eliyle yetiştirdiği canavarı yok edecek ki, sıra diğerlerine de gelsin. Bu nedenle dileyen dilediği kadar bağırsın savaşa hayır diye. Amerika Irak’a saldıracaktır. Bu savaşı hiçbir güç durduramaz. Bakmayın siz Almanya, Fransa ve Belçika’ya. Onlar savaş sonrası için İslam ülkelerine şirin görünme çabasındalar. Ne yapalım? Biz karşı çıktık ama Amerika bizi dinlemedi. Peki sizin Irak’a sattığınız silah ve kimyasal silah teknolojisiyle o canavarın yaratılmasında hiç mi katkınız olmadı? Bu savaş kaçınılmaz bir savaştır. Katılmak, ya da katılmamakla neler kazanıp, neler kaybedeceğimizin çok iyi hesaplanması gerekir. Sınırdaşımız Kürt’lerin korkmadan, utanmadan, sıkılmadan dağıttıkları haritalarda vatanımızın topraklarının ne kadarında gözleri olduğu açıkça ortadadır. Bu durumda savaşa nasıl hayır diyebiliriz? Bu topraklar bin yıldır Türk’lerindir. Yani bizimdir. Gerektiğinde bu topraklar için savaşacağız. Bu topraklar uğruna kanımız da, canımız da feda olsun. Özcan Nevres 25 Şubat 2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |