"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Dün işten çıkıp evinize doğru giderken rastladınız ona. Arkanızdan bir çocuk ince, kısık sesiyle seslendi: "Simit vereyim mi?" Önce günün yorgunluğunu atmak için evinize bir an evvel ulaşmak istediniz ve hızlandırdınız adımlarınızı. Dönüp arkanıza bakmaya niyetiniz yoktu.Hava da kararmak üzereydi ve yumuşacık bir kar yağıyordu çıplak sokaklara. Çocuk, bir kez daha seslendi ardınız sıra: "Simitler taze. Bi tane vereyim mi?" Dönüp simitçi çocuğun yüzüne baktınız. Kirlenmiş bir yüz, sırtında yamalı bir ceket, hayatın renksizliğini vurgularcasına solmuş bir kazak, aşınıp eskimiş ayakkabılar muhtemelen bir kaç numara büyük... Etrafında hızla dönüp duran dünyanın acımasızlığına karşı mücadele vermeye küçük yaşta başlayan, gereğinden erken büyümüş bir çocuk duruyor karşınızda. Eve ekmek götürmek, kardeşlerine bakmak gibi büyük sorumlulukları sırtlanan bu çocuğun umutla ve acıyla ışıldayan kömür karası gözlerine bakıyorsunuz. Evet, sizin de belki aşağı yukarı bu yaşlarda bir çocuğunuz var. Kendi çocuğunuzun bu çocuktan çok daha şanslı olduğunu, fakat bunun farkına varamadığını düşünüyorsunuz. Aslında simit almaya niyetiniz yok. Açıkta satılan şeyleri asla yemezsiniz ama, yüreğiniz ister istemez cız ediyor. Ver bakalım, diyorsunuz, iki simit.. Birdenbire aydınlanıyor çocuğun yüzü...En sonunda simit alan birileri çıkıyor çünkü... Simitleri alırken çocuğun saçlarını okşayıp soruyorsunuz: -" Adın ne bakalım senin?" Çocuk yanıtlıyor: -"Ferdi.." -"Kaç yaşındasın Ferdi?" -"On bir..." Evet, doğru tahmin etmişsiniz. Bu çocuk sizin çocuğunuzla yaşıt. Simit parasını uzatıp şöyle diyorsunuz: -"hmmm...Okula gidiyor musun peki?" Ferdi, gözlerini yere indiriveriyor. Güçlükle duyulan, incecik bir sesle, hayır, diyor... Okula hiç gitmedim.. Çocuğunuza karne hediyesi olarak bir bilgisayar alacağınızı hatırlıyorsunuz. Paranın üstünü uzatıyor size Ferdi, soğuktan donmuş minicik elleriyle... Kalsın, diyorsunuz. Ferdi sertçe karşı çıkıyor:" Olmaz, bu para sizin..Alın.." Kalsın evladım, diye ısrar etseniz de Ferdi almıyor paranın üstünü. -"Baban ne iş yapıyor delikanlı?" -"İşsiz.. Hem ben ona artık baba demiyorum, o kötü biri.. Bizi dövüyor..." -"Kardeşin var mı?" -"Var.. Beş tane..İkisi benden büyük." -"Okula gidiyorlar mı?" -"Biri gidiyordu, bıraktı... Çalışıyo'lar benim gibi..." Karşı kaldırımda mendil, kalem, çakmak satan on beş, on altı yaşlarındaki çocuğu işaret ediyor Ferdi.. "Aha bak, o benim ağabeyim.." Ferdi'nin on beş yaşındaki hali demek bu olacak diye iç geçiriyorsunuz abisine bakarken. -"Hadi, Ferdi al şu parayı.. Bana abinden beş paket mendil kap gel.." ...ve hiç ihtiyacınız olmadığı halde aldığınız simitler ve mendillerle evinize doğru ilerlerken, hızlanıyor kar. Daha çok üşüyor Ferdi.. ve siz, Ferdi'ye yardım edememiş olmanın ezikliği ile evinize dönüyorsunuz. Dalgınsınız... Hiçbir akşam olmadığınız kadar düşünceli görünüyorsunuz. Soruyor eşiniz: "Yolunda gitmeyen bir şey mi var?" Evet, diyorsunuz ve Ferdi'yi anlatıyorsunuz. İçim hiç rahat değil, diyorsunuz. Ferdi'ye yardım edebilmek için bir şeyler yapmam gerek... Acaba geri dönsem onu hâlâ yerinde bulabilir miyim? Boş ver, diyor eşiniz. Hayatında hiç sorun yokmuş gibi kendine uğraşacak şey arama... Kendi hayatınla ilgilen.. Elinden ne gelir ki? Hayır, diyorsunuz.. En azından düşünmeliyim, bu çocuk için ne yapabileceğimi araştırmalıyım.. Tamam, maddi durumum pek iyi değil.. Ailesine bu anlamda yardım edemem.. Ya da çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayamam.. Fakat bu tür ailelelerin çocuklarına yardım edebilecek dernekler, en azından çocuğa yardım edebilmek için bu dernekleri bir araştırsam... Yine sertçe karşı çıkıyor eşiniz. Bırak da bu işi başkaları düşünsün... Bize ne elin çocuğundan? Bu cümle aklınıza takılıveriyor. "Bize ne elin çocuğundan?" Eşiniz bu tür satıcı çocukların kendilerini acındırmak için uydurdukları türlü yalanları, sokakta edindikleri kötü alışkanlıkları anlatırken siz, vicdanınızı rahatlatmaya çalışıyorsunuz. En azından paranın üstünü almamak için ısrar ettim, diyorsunuz. Hem abisinden de bir şeyler aldım ihtiyacım olmadığı halde.. Ama nafile.. Kendi çocuğunuzun gözlerine baktığınız her an Ferdi'nin bakışlarını hatırlayacaksınız, soğuktan donmuş minicik ellerini.. Sıcacık evlerinizde kahvenizi yudumladığınız akşamlarda, dışarıda bir yerlerde üşüyen Ferdiler için bir şey yapıyor olmanın verdiği bir suçluluk duygusu taşıyacaksınız içinizde. Ferdi'den daha kötü durumda olanlar da var, diyeceksiniz. ailesi, evi olmayan çocuklar da var... önce ufak tefek hırsızlıklar yapan ya da kötü örneklerce yapması teşvik edilen, sonra bu kötü örneklerin maşası durumuna düşen, kullanılan ve harcanan çocuklar... Zamanla sigarayla, tinerle, uyuşturucuyla tanışan... Zamanla üç kuruş para karşılığı adam bıçaklayan, hatta kiralık katillik yapan.. Zamanla kendine diğerlerine sunulan imkanlar sunulmadığını düşündüğü için, sokaklarda kalem satıp kendi parasını kazanmaya çalışırken kimi insanlar tarafından tartaklandığı ve üstünün başının kötü görünümünden dolayı hor görüldüğü için nefret etmeyi öğrenen çocuklar... Bir zamanlar polis olmayı hayal ederken, genç yaşta suç işleyip polisten kaçarak yaşamaya başlayan... Toplumun kanayan yaraları.. Erken büyümek zorunda kalanlar.. Ne olacak Ferdi'ye? Paranın üstünü alması için ısrar etmenize rağmen hak etmediği bir parayı kabul etmeyen Ferdi, on yıl sonra da bu kadar dürüst ve onurlu olacak mı? Hızla kirlenen ve kirleten bir dünyada, acaba Ferdi, temiz kalmayı başaracak mı? Hayalleri gerçek olacak mı? Okula gidebilecek mi örneğin? Ne olacak Ferdi'ye? On yıl sonra ne hale gelecek? Simit satmaya devam mı edecek, yoksa, ne bileyim, çıraklık filan mı yapmaya başlayacak? İnşaatlara malzeme mi taşıyacak? Ya da daha kötüsü, bu dürüstlüğünü yitirip zamanla "yasadışı" mı olacak? Ferdi'ye ne olacağını söyleyeyim. Her sabah Ferdi'den onlarca simit, kalem, mendil almaya devam etseniz bile sonun sokağa karışıp gitmesini engelleyemeyeceksiniz. Ferdi, kendini itip kakan, dükkanlarının önünden kovan insanlara önce anlam veremeyecek; sonra onlardan nefret etmeye başlayacak. Her sabah çocuklar okula giderken ve Ferdi o güzelim mavi önlüğü giyemezken eskiden umut vaadeden hayat, yavaş yavaş Ferdi'nin gözünde çirkinleşmeye başlayacak. Parkta çikolata yiyen çocuktan da, kendisine çikolata yeme imkanı vermeyen hayattan da nefret etmeye başlayacak Ferdi.. Boyacılık yaptığı zaman boyacı kutusunu kıran komşu mahalleli çocukla kavga etti diye, bir de babasından dayak yiyecek. Çok eskiden baba dediği,babasının da ucuz bir figüran olduğunu bir kez daha anlayacak Ferdi..Evden kaçacak belki...ve kendi kendisini koruyup kollamanın yollarını sokaktan öğrenecek. Ferdi'ye ne mi olacak? O, topluma yararlı bir birey, ülkesini kalkındırabilecek aydın bir beyin olabilecekken hepimizin gözleri önünde harcanıp gidecek eğer siz, "Bana ne elin çocuğundan?" zihniyetiyle düşünmeye devam ederseniz... Eğer siz bu çocukla anası babası ilgilenmiyor da ben mi ilgileneyim, derseniz.. Eğer siz Ferdi'nin sizin de çocuğunuz olduğunu anlayamazsanız uygun ortamlarda ülkesine ve kendine çok şey kazandırabilecek bir çocuk daha yitecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ebru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |