..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Ebru




25 Şubat 2003
Daha Güçlü Bir Ülke İçin  
Ebru
Düşünsenize; yediden yetmişyediye, çöpçüsünden memuruna, öğretmenine, doktorundan siyasetçisine, vekiline, öğrencisinden avukatına, işçisine işsizine kadar herkes bu bilince sahip olsaydı Türkiye şimdi çok daha iyi bir durumda olmaz mıydı?


:CGAF:
Komşunuz Ali Bey, bütün kış elektrikli sobayla ısındı, odun kömüre bu yıl hiç para vermek zorunda kalmadı. Çaylarınızı yudumlarken laf arasında sordunuz Ali Bey'e:

-"Yahu komşu, sen bu kış hiç soba yakmadın. Elektrikli soba ısıtıyor mu bari evi?"
Ali Bey, yanıtladı:
-"Üç odada da elektrikli soba var. Sabah yediden akşam dokuza dek yakıyoruz, hamam gibi oluyor ev."
-"Peki komşu, fatura yüksek gelmiyor mu?"
-"Bu ay fatura yirmi milyon geldi komşu. Sobalar için kaçak kullanıyoruz:"

Sobalar için kaçak kullanmak... Bu yanıt sizi çok şaşırtıyor. Üstelik Ali Bey'in maddi durumunun da çok iyi olduğunu herkes biliyor. Bu davranışı herkesten beklerdiniz ama Ali Bey'in, sohbetlerde daima ben gerekirse bu vatan için canımı veririm, diyen Ali Bey'in bunu yapacağını tahmin edemezdiniz. Demek aylardır "kaçak" kullanıyordu ha! Hayret! Üstelik bunu saklama ihtiyacı da duymuyor Ali Bey.. Yeri gelince yaptığı bu zekice işi övünerek de anlatıyor!

-"Bir çay daha içer misin komşuuu?"
-"Sağ olasın Ali Bey, benim yapacak işlerim var." deyip hızla uzaklaşıyorsunuz komşunuzdan.. Duyduklarınızın üstünüzde bıraktığı şaşkınlıkla yola atıyorsunuz kendinizi... Yağmurlu bir hava var şehirde..Okula giden çocuklara takılıyor gözleriniz..Kızınız da okuluna gidiyordur şu an. Koşarak gitse de yavrucak ıslanmasa diyorsunuz...



Bugün yolunuz yine bazı işlemler için bir devlet dairesine düşecek. Demek sıkıntılı tavrınızın sebebi bu.. İçeride uzun bir kuyruk var, beklemeniz gerekecek anlaşılan. Herkes bu bekleyişten sıkılmış görünüyor. Odayı sigara dumanı sarmış, gözleriniz yanıyor, öksürüyorsunuz hafifçe... Kalabalığın mırıltılarının arasından karşılıklı çay içen iki çalışanın kahkahaları yükseliyor... Biri şişman sayılır, ceketinin düğmelerini zorla iliklemiş... Diğeri uzun boylu, zayıf... Saçları daha yeni kırlaşmaya başlamış.. Kuyrukta bekleşirken ister istemez bu iki memurun sohbetlerine kulak kabartıyorsunuz.


Bir diğer memursa odadaki kuyruğa aldırış etmeksizin bir yandan ağır aksak önündeki evrakları karıştırıyor, diğer yandan da telefonda Kayseri'deki amcasının oğlu Mehmet'le tam otuz dakikadır sohbet ediyor. Mübarekler sanki vazife başında değiller de kahveye vakit öldürmeye gelmişler. İnsanın yüzüne bir bakışları var ki dövecekler sanırsınız.

Az sonra sarışın, ufak tefek, gözlüklü bir memur gelip telefondaki arkadaşını uyarıyor. Telefon görüşmesine istemeye istemeye son veren memur suratını asarak kuyruktakilerle ilgilenmeye başlıyor. Neyse ki görevini aksatanları ikaz edecek sorumluluğa sahip birileri var...

Acaba bu adamlar maaşlarını hal ettiklerine inanıyorlar mı? Dahası, devletin bir kurumunu bu sorumsuz davranışlarıyla lekelediklerinin farkında değiller mi? Kişisel görüşmeni evinde yapsana kardeşim! Yarım saattir konuşuyorsun..

Onlar da sizce, Ali Bey'e benzemiyorlar mı?

Onlar da, Ali Bey de "devletin malı deniz, yemeyen domuz" zihniyetiyle hareket ediyor... ve en ufak bir vicdan azabı duymaksızın sergiledikleri bu davranışların, düşünemeyen, ilkel varlıklara has olduğunu fark edemiyorlar. Ali Bey, hiç okula gitmemiş; göreve saygısızlık eden memurlarsa diplomalı cahil..

Saatlerce süren bir bekleyişin ardından nihayet işlerinizi bitirip evinize vardığınızda üçüncü sınıfa giden kızınız Ayşe kapıda karşılıyor sizi.

-"Babacım, öğretmenim bana bugün davranış notu olarak pekiyi verdi." diyor.
-"Aferin sana kızım..."
-"Babacım, ben bugün okuldan çıkarken arkadaşlarımın açık bıraktığı lambaların ve muslukların hepsini kapattım. Öğretmenim de bana çok doğru bir şey yaptın, keşke herkes senin gibi olsa, dedi. Bana pekiyi vermiş. Yarın da sınıfta bir konuşma yapıp herkese suları gereksiz yere akıtmayın, elektriği gereksizse kullanmayın, devletimizin bütçesine zarar vermeyin diyeceğim."

Bir yanda kaçak elektrik kullananlar, mesai saatini telefonda muhabbet ederek doldurmaya çalışanlar, görevini aksatanlar, devlet hazinesinden kendi cebine aktarmalar yapanlar, banka hortumlayanlar; diğer yanda devletime neden zarar vereyim ki diyerek küçücük bir ampulün bile gereksiz yere kullanılmasını istemeyen bir ilkokul öğrencisi...

Bir ülke gücünü bireylerin o ülkeyi korumasından, ona zarar vermemesinden ve ona zarar verenleri engellemesinden, ülkesini kalkındırmak için küçük de olsa bir şeyler yapmasından alır. Bir ülke gücünü bireylerin duyarlılığından, çalışkanlığından, sorumluluğundan ve dürüstlüğünden alır. Düşünsenize; yediden yetmişyediye, çöpçüsünden memuruna, öğretmenine, doktorundan siyasetçisine, vekiline, öğrencisinden avukatına, işçisine işsizine kadar herkes bu bilince sahip olsaydı Türkiye şimdi çok daha iyi bir durumda olmaz mıydı?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Arkadaşa Mektup
Çanakkale Ruhu
Bu Mektup Size
Ben Artık Yokum
Seni En Sona Saklamıştım
Cemile'nin En Mutlu Günü
Her Gün Gördüğümüz Biri: Ferdi
Hemen Gel
Şah
Vurulurduk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hâlâ Korkuyorsun [Şiir]
Güneşe Sevdalı Kar Tanesinin Hikayesi [Şiir]
Sevgilinim [Şiir]
Umudun Bahçesinde Hırsız var [Şiir]
Yaz-Boz [Şiir]
Ardımdan Ağlayamazsın... [Şiir]
Yanımda Kal [Şiir]
Hasretle [Şiir]
Ben Ölürsem Aşk, Sen De Ölürsün [Şiir]
Penceredeki Mum Işığı [Şiir]


Ebru kimdir?

. .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ebru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.