Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Haydi canım siz de! Her şey normal. Yine her zaman olduğu gibi abartıyorsunuz. Size de yaranılmıyor ki… Süreli şikayet… Sürekli şikayet… Çarpılacaksınız haberiniz yok. Çarpıldığınıza yanmam da arada kurunun yanında yaş da gider, ona yanarım. Hiç mi düşünmezsiniz, ya ezan Türkçe olsaydı? Ya bu kadar cami ve imam hatip açılmamış olsaydı? Daha mı iyi olacaktı? Bütün bu güzelliklerin yanında sürekli şikayet etmeniz hiç hoş değil. Söylemiş olayım da sonra uyarmadın demeyin. Yakında kendi uçağımız, kendi arabamızı yapacağız inşallah. Bu güzelliklere engel olmak mı istiyorsunuz? Ne yaptığınızın farkında değil misiniz? Sarımsağın kilosu otuz liraymış… Soğan beş liraymış… İyi ya daha az yersin, ağzın kokmaz. Kabzımallar seni düşünüyor haberin yok. Patlıcan ve salatalık bu kadar pahalı mı olurmuş? Ya ne olacaktı? Size mi soracaklar kaça satacaklarını? Hem bana göre patlıcan ve salatalık şer’en pek caiz yiyecekler değil. Yaz sebzelerinin yanına yaklaşılmıyormuş. Yaklaşma sen de. Ya ezan Türkçe olsaydı. Unuttun mu o karanlık günleri? Bu bile seni mutlu etmeye yetmiyor da dünyalık yaz sebzeleri mi mutlu edecek? Pes yani… İnanan biriyseniz yaz sebzelerinin yazın yeneceğini bilmeniz gerekirdi. Siz de kışın yemeyiverin yaz sebzelerini. Ne kadar da nazik canınız var ya… Yok efendim kış sebzeleri de el yakıyormuş. Bir kusur bulacaksınız belli… İki yüz lira harcamadan pazardan çıkılmıyormuş da. Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz diyen Hadisi Şerife de kulak asmaz mısınız? Ben mi kurguladım bugünleri? Siz kurguladınız. Üstelik fikrinizin değiştiğini de sanmıyorum. Zaten emin olun değiştirmenizi de istemiyorum. Her şey güllük gülistanlık efendiler. Kimse hayatından şikayet etmeye kalkmasın. Yemezler. Herkesin yüzü gülüyor. Hatta gülmekle kalmıyor, aynı herkes yaşadığı dönemin artılarını ballandıra ballandıra anlatıyor. Hem de her yerde. Ben dinlemekten bıktım. Haşa şikayet için demiyorum. Sadece o kadar güzellik var ki, vatandaş anlatmaya başlayınca bitmek bilmiyor. Dolayısıyla işimden geri kalabiliyorum. Yoksa elhamdülillah elbette ben de inanıyor ve güveniyorum. Ne çarşıda ne pazarda pahalılıktan eser yok. Ya siz pahalılık görmemişsiniz ya da dalga geçiyorsunuz. Pahalılığın olduğu bir belde de alışveriş merkezleri dolup taşmaz. Ekonomik krizlerin olduğu söylendiği bir coğrafyada benzin istasyonlarında araç kuyrukları oluşmaz. Pahalılığın ya da haşa huzurdan ekonomik krizin olduğu bir zaman ya da mekanda vatandaş şikayet etmek yerine aklına ve duygularına reset atar. Daha nasıl anlatayım bilmem ki. Dünden bugüne böyle bir şeyin esamisini bile duymadığıma göre pahalılıktan ekonomik krizden dem vurmak, huzur ve mutluluğumuz üzerine oynamak isteyen şer güçlerin ekmeğine yağ sürer. Benden demesi…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © serdar adem işler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |