"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
En iyisi sabah kahvaltısında tereyağlı ve ballı kızarmış ekmek dilimlerinden başlayalım. Yanında da iki bardak taze sıkılmış portakal suyu iyi gider... Ben sıkmıyorum ha portakalları sakın yanlış anlamayın, portakallar hayattan sıkıldıkları için portakal sıkma makinesine yanaşıp hadi bizi ez sık, suyumuzu çıkar diyorlar, o da sıkıyor kabuklarına kadar... Şaka tabi canım, hemen anladınız... Ya da durun durun, pastırmalı yumurta da eklesem mi bunlara... Çok pahalı olsa da pastırma, ne yapalım tünelden önce ki son çıkış gibi, bu da diyetten önceki son mide zevki... Ne zamandır da yemiyorum ha! Üç yumurta mı kırsam, dört yumurta mı kırsam üstüne, bilemedim? Şu yanda ki pastahanenin de çok güzel patatesli poğaçaları var, iki üç tane de ondan kaptırsam... Yarın diyetisyen Hanıma söylesem bunları beni topa tutar herhalde... Öğlende de şöyle bir buçuk porsiyon tereyağlı İskender kaptırsam, of ki offf! Bu gün kaptırdım kaptırdım, yoksa bir daha o lokantaların önünden bile geçemem billahi... Geçsem bile ancak kokularını burnuma çekerim... Sonrada arsız kediler gibi yalanır dururum... Tereyağlı İskenderin peşine kaymaklı bir ekmek kadayıfı süper gider billahi... Hiç de sevmem ya, istemem yan cebime koysunlar... İki porsiyon yesem çok mu olur? Olsun, yarın diyete giriyorum ya, hepsini veririm alim Allah... Akşam yemeğine Allah kerim de akşama da bir güzellikler düşünmeliyim... Şöyle tavuklu, patates püreli, pilavlı bir şey olsa hiç de fena olmaz... Biraz da baklava alayım o meşhur baklavacıdan. Biraz dediysek eeeeeh işte yarım kilo, bilemedin bir kilo, yine bilemedin iki kilo kadar, zaten dişimin kovuğuna gitmez billahi... Yarın son günüm ama, belki de bunları uzun bir zaman yiyemeyeceğim ya, siz de bana hak verin biraz... Ha bu arada yürüyüş de yapmam lazım tabi ki diyet ile beraber... Artık sonrasında beş kilo mu veririm, on kilo mu, orası belli olmaz... Çok heyecanlıyım çoook... Yarın diyetisyenin kapısındayım. Öğleden önce 11.00 de randevum da sabahın sekizinde damlalayım diyetisyenimin kapısına... Yoksa, yedi buçukta mı gitsem? Yok beee on bir de ki randevuya sekiz de niye gideyim ki? Neler söylüyorum be yahu? Bana diyeceklerini biliyorum. Yağlardan uzak dur, ekmeği kes, kibrit kutusu kadar beyaz peynir, kibrit kutusundan biraz küçük kaşar peynir, üç tane zeytin, bol bol boş çorba iç... Söyleyecekleri bunlar... Oyyyy oy ki oy! Gitsem de şu kiloları bir dehlesem... Sonrasında da ''Yar saçların lüle lüle kilolar size güle güle.'' türküsünü söylerim herhalde...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |