Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Usun bir kendiliğinden gidişi ve özlenişi.akıllara zarar bir foseptik argümanı.yazdığım yerde bir kuyuyum ben ve yalnızlığı çekerim içime ve bundan sana ne? Özlemmisin ve koyu grinin içinde koyun gibi kurban edilmeyi mi bekliyorsun? Kar yağıyor.. Önerme, Mevsimleri dışarı at.derhal bir ızgaraya at soğumuş hayallerini.evet,bütün kamiller lumpendir.bunu kamile sordum ve kabul etti.kuzgun karanlığında yıka beyaz günlerini. Kararsın özlemler.yeni bir hippi kuşağı doğursun gözlerin.sözlerin dansa kalksın. Dut ağacı, Ağaca çıkıp yemek kabını mabını o vazgeçişlerin.atlamak,kemikler kırılırcasına düşler aleminden sonsuza.burdan bir beyaz atlı geçti,heybesi boştu.hayat boştu.vazgeçiş kendi imlasına koştu.hastane köşesinde bir eczacıydı sunay adlı bir çakal.çakal ve ispiyon kokuyordu uzuvları.türevleri hayat dışı belirtilerdeydi. Makas, ağacı kesince soluk almalar hızlanıyordu.heyecan... Göndere bayrak çeken milliyetçiler, Kendileri bir kaşar peyniri kadar saftır milli serzenişlerin.ofsayta düşmüş sait abinin halı sahada oynaması daha mantıklıydı şüphesiz! Bu beynin senin kamil, öyle bir milli duruş satıyor ki sanırsın uzayı fethettik.halbuki ithal malı düşlerde çişimizi pazarlıyoruz.ucube iç çekişler sadece,komik! Zaman şamana gebeydi artık.ortalık beklentiden geçilmiyordu.. Top oynuyor zaman, Yürü git be sunay kardeşim.o maçakızını sana veremem.onu emperyal güçlerin tırnağı konumunda olup ,kıçını rüzgara vermiş bir karovale istedi.verdim gitti.tozlu bulutları çek içine.öksür,öksür.herkes gibi bir parça ikim gavadısın sen de.inkar mı edeceksin toplara falso verdiğinde avut olduğunu. Gocuk giymiş ilkbahar.kış çoktan terledi.batak içinde kalırken çatıldı eylemlerimiz.sudan pahalı bir zamandık.. sunay adlı biri, Tek geçerim o atı dedi sait ve ilk ayaktan takla oldu.uçurumun kenarında eşek duygusallığı fink atıyordu.bir beşer can eczane raflarından ilaç ayıklıyordu.düşlerim çürüyordu.sunay poz atıyordu.ilk maaşımı alıyordum. Hasta varoluşum hastane köşelerine perçinleniyor.sunay bal yerken boğuluyor,masasında ölü bulunuyordu.komiser cevat olayı araştırıyorken kamil tuvalette otuzbir çekiyordu.. Tuğ,otağ,tayga,düşün, Kurduğum edebiyat akını tuzağa düştü kamil.benim kaldığım hiçbir yer pasaport sormuyor artık.ehliyetsizliğimin bilincindeyim.bilinç yüklüyüm.ruhum kılıçlar üretiyor yeni adalar fethediyorum.duygu adacıkları.içinde sevişiyor ama boşalamıyorum. Ban bir şiir yaz sait.az sonra öleceğim.sunayın yanına gidip hoşkin oynayacağım.. İnşaata topu kaçmış adam, Zamandan bahsederiz hep.o ise bizden hiç bahsetmez,siler geçer izlerimizi..orada birini gördüm sarhoştu ve yağmur çiseliyordu.zaman izlerini siliyordu.düşlerini oracığa bırakıveriyordu su gibi.zaman sarıydı,çıyan gibiydi,haindi. Bir coğrafyadan kan sızısı düştü genlerimize.genleştik ve havaya dağıldık.adımıza bildiriler okundu.hesapta izlerimizi arıyorduk.arınmaya çalışıyorduk.zamanın bizi alıp sulandırması fazla sürmedi. Sürüden ayrılan sürmeli bir koyunduk kamil! Plajda hatunları keserken sarhoş oluyordum, Ne zamandan beridir hastasınız bayım.faturalarınız birikmiş.borçlarınız namaza durmuş.ödlek bir koku geliyor sizden.hayalleriniz bozulmuş.kurgusal bir hadisede hüznünüz yaralanmış.nereye bakacaksınız artık. Yaşam otu yetiştirmeli,özünüzü gübrelemelisiniz.bak kamil ağanın saati durmuş bile.tabii ne sanıyorsun! Lavuk özlemleriniz kaç kadeh daha içebilir? O rüzgar,o senin rüzgarın, suratına kum attı.o güzel,mayolu kadınlar kayboldu.artık boğulmanın vaktidir sait.anla beni! Erken öten horoz, Anlasan beni.bu sabah erken kalkmalı ve bir ruh rüzgarlığı satın almalıyım güneşten.seni derin varoluşumdan izlemeliyim.izlenim edinmeliyim umutsuzluklardan buralara sızıp. Bu ne gam.ömrümüz saman,ham,yamyam..sam yeli rötuşlarını kapamaya gitti.dönem içi karın eksiye düştü.sermayen yağmur,borcun çamur benim yere çakılmış dostum. Elveda biraderim mavi, Buradan sarhoş denizkızları geçti.orgazma kokan düşlerini gördüm.bir sunumun cinselliği kaç mesafe katederdi.yalnızdık sunay,kamil,sait ve ben.ve ben,suphi.zaman bizi çuvallamıştı.kuş avlıyordu ruhumuzun derinlikleinde bir grilik.dut ağacından bir sazdık,akordumuz bozuk.gök gaz çıkarıyordu.mavi grileşiyordu.cinsellik ve dinsellik sapkınlıkları reklam arasına giriyor ve düşlerimiz mezarlıklara koşuyordu. Reddedilmiş benlik özgürlüğe doğru varoluyordu.mecburduk,izlenim edinmiştik.tek alacak kalemimiz buydu. Hoppala paşam! Denize bir taş atam! ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim çok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |