..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar > suat engin yılmz




20 Nisan 2015
Yılmaz Güneyin Hapishane Hayatı  
Çirkin kralın yaşamı ve dramı

suat engin yılmz


Yılmaz Güney hapishanelere konuk olmuş birisi , Radikal kararlar alan bir insan Adrenali her zaman yüksek bir insan


:BEIG:
Yılmaz güneyin hapishane hayatı


ASIL HAPISANE, INSANIN KAFASINDA
YARATTIGI HAPISANEDIR.
HAYATI SINIRLAYAN HAPISANE ODUR KI.
ILK FIRSATTA YIKILMALIDIR. DÜNYA´YI DAHA
IYI KAVRAYABILMEK ICIN.
YILMAZ GÜNEY

Yılmaz Güney (Yılmaz Pütün, 1 Nisan 1937; Yenice, Karataş, Adana - 9 Eylül 1984, Paris), Zaza ve Kürt asıllıTürk sinema oyuncusu, yönetmen, senarist ve yazardır. Özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır. Sinema öncesi
Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverekli ve annesi Vartoludur. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.
Sinemaya başlaması
Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.
Cezaevi ve firari yılları
Yılmaz Güney, 1972 yılında "devrimcilere yardım ve yataklık yaptığı" gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikayesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.[5]
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı[6]. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi. Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'na gömüldü
Yılmaz güneyin diye biri ölmüş…!
Yıl 1984 Akdeniz de bir Türk denizaltı gemisi seyir halinde idi . bir den gemi komutanı bu akşam Libya televizyonunda yılmaz güneyin yol filmi gösterildi dedi .
O yıllarda Yol filminin Türkiye de yayınlanması yasaktı . çok geçmeden anlaşıldı ki yılmaz güney vefat etmişti , filmin senaristi yılmaz güneydi o yüzden televizyonlarda bu filmi gösteriliyordu.
Yıl 1980 idi Bursa , Gemlik ilçesi limanına bir ağaç tekne demirlemişti. Bu tekne Adalet Bakanlığı , ceza tevkif evleri genel müdürlüğüne bağlı İmralı açık cezaevinin bir teknesiydi ve malzeme almak için gemliğe gelmişti gemideki tayfalardan biride yılmaz güneydi .
o yıllarda yılmaz güney İmralı yarı açık cezaevinde cezasını çekmekteydi hakim sefa mutluyu öldürmüş ve 19 yıl ceza almıştı.
Yılmaz güney devlet otoritesine karşı bir adamdı .
Bir film çekimi için memleketi Adanaya gitmişti . Akşam saatlerıydi , hava yeni yeni kararıyordu, yılmaz da film ekibi ile bir lokantaya daha doğrusu içkili bir restorana gitmişlerdi yılmaz yerinde duramuyordu çok alkol almıştı silah atmak istedi
Türk milletinin karakteristik bir özelliğidir silah atmak düğünlerde ben çocukken de köyümüzde düğünler olurdu herkes havaya ateş açardı 1980 öncesi yıllarda bu aslında bir güç gösterisiydi bak benim silahım var evet sakinim ama gerektiğinde^^ bunu kullanabilirim^^ dercesine insanlar havaya ateş ederlerdi.
Yılmaz da bu aynı alt kültürle büyümüş bir insandı oda sevincini gücünü göstermek için silaha sarıldı oysaki filmleriyle gücünü göstermeye başlamıştı ama bu ona yetmiyordu
Gece ilerliyordu yılmaz alkol alıyordu silah atmak istiyordu ama bir engel vardı oda o gece orada olan hakim sefa mutlu .
hakim beyde yılmazın taşkın hallerini görmüş ve silah atmasın tutuklularım demişti bir kez oda hakimliğinin bulunduğu yerde silah atılmasıyla rencide olacağını ve insanların hakime bak hakime yanında silah atıldı hiçbir şey yapamadı denileceğini bildiği için istemiyordu ama yılmaz coşmuştu bir kere
Yılmazın o an kavrayamadığı bir şey vardı havaya silah atmak başka şey , insana silah atmak başka bir şey …
İnsana silah atmanın müeyyidesi çok daha ağırda ama o daha önce kendini mahkum eden hakimlerden zaten rahatsızdı yoksa filmlerinde insan sevgisinden bahseden bu sinemacının bir insanı kasten , hiç bir sebep yokken öldürmesi hem de kamuya açık bir alanda , hem de yargı erkinin en güçlü üyesi bir hakimi hedef seçmesi düpedüz delilikti …
Ama yılmaz hiç tereddüt etmedi , silahını çekti ve hakimi vurdu .
Her şey ortadaydı olay aynen böyle olmuştu.
Yılmaz vurmuştu ama yılmazı kurtarmak lazımdı o bir başrol yıldızı idi vuran bir figüran olsa neyse suç birine verilirdi
Yılmaz da öyle yapmaya çalıştı ve suçu amcasının oğluna vermeye çalıştı veya o üzerine almak istedi ama olmadı
Eğer vurulan kariyer sahibi bir insan olmasa bu olay yılmazın amcasının oğluna kalırdı ama olmadı .
Bu ara ilavesiz söylüyorum Türkiye de işlenen cinayetlerin en az yüzde ellisinin inanın failleri değil suçu üzerine alanlar cezaevinde yatıyor özellikle doğuda işlenen olaylarda , ve aile içi işlenen olaylarda asıl fail ortaya çıkmıyor , bu olayda da çıkmazdı ama Yılmaz öylesine göz önünde suçu işlemişti ki her şey ayan beyan görünüyordu takkenin düşmesine gerek yoktu zaten kel her yerden görünüyordu.
Yılmaz 19 yıla mahkum olmuştu , İmralı açık cezaevine gönderilmişti. Burada yılmazın hayatı bir cezaevi hayatı değildi adanın batı tarafına doğru 4. Köy mevkisinde bir ev yapılmıştı yılmaz orada kalıyordu denize nazır evin üç dört odası vardı yılmaz burada 3-4 mahkumla birlikte kalıyordu ve masrafları kendisi karşılıyordu
Daha sonra kendisine Cannes da ödül getirecek olan yol filminin senaryosunu da bu köyde kaleme aldı . sürü filminin senaryosunu da İmralı adasında yazdı
Yılmaz adada fakir mahkumlardan kendine bir çevre oluşturmuştu , etrafında çoğunlukla roman yani Çingene mahkumlar vardı onlara yardım ediyordu ayakkabı alıyordu, palto alıyordu para veriyordu .Özellikle zavallı mahkumlar için Yılmaz gibi bir mahkumla ceza yatmak çok büyük bir nimetti.
Adada bir isyan çıkıyor. 1981 yılı
Adada mahkumlar bir isyan çıkartıyorlar , cezaevi müdürlüğü isyanı bastıramıyor , ikna çalışmaları sonuç vermiyor, ne söylense mahkumlar kabul etmiyor .
Bu arada birilerinin aklına bir şey geliyor oda yılmazı getirip mahkumları susturma fikri…
Adada savcının kullandığı jeeple gidilerek yılmaz getiriliyor ve mahkûmlara bir konuşma yapması ve isyanı sonlandırması konusunda yardımı isteniyor.
Yılmaz kabul ediyor ve mahkumlara şöle diyor kısaca: Arkadaşlar dağılın , devlete karşı gelinmez …
Bu cümle mahkumların dağılmasına ve isyanı sonlandırmalarına yetiyor . Aynen şöyle diyor : Arkadaşlar dağılın , devlete karşı gelinmez
Yılmaz adadaki günlerini böyle geçiriyor , onu herkes seviyor hem mahkumlar hem devlet …
Hayatta ne mevkide , ne kariyerde olursak olalım , yaptıklarımız ve yapacaklarımız bizim geleceğimizi belirler , hep güzel şeyler yaparsınız ama bir gün öylesine büyük bir hata yaparsınız ki tüm güzellikler bir anda yok olup gider, silinir .
Fakat , Yılmazın hayatını okuduğumda bende uyanan düşünce , iyi şeyleri olan ama yanlış davranışları da olan bir adam.
Fakat en büyük özelliği , kötü anlarını bile olumlu değerlendirmiş bir insan örneğin cezaevinde sürü ve yol senaryoları ve aldığı hatırı sayılır bir ödül .
O Türk sinemasının taçsız kralı , hapishaneleri mesken tutmuş bir adam , kısacası her şeyini hapishanede kaybetmiş ve her şeyini hapishanelerde kazanmış bir yıldız.
Suat engin yılmz
Nisan- 2015









Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat ve sanatçılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şair Sabahattin Alinin Hapishane Hayatı

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hafız İsmail Coşar
Büyük Oğlum Anıl Cemal Yılmazın Yarıyıl İzni
Nelson Mandelanın Hapishane Hayatı
Viktimiloji - Mağdur Bilimi
Nazım Hikmetin Cezaevi Hayatı
Kozmopilitaniz, Gecekondular , Büyükşehirlerde Yükselen Suç Grafikleri,cezaevine Yansımaları
Başbakan Menderesin Hapishane Hayatı
Türkiye Ceza İnfaz Kurumları Duygusal ve Durumsal Analizi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Değiştir... Gücün Yetiyorsa [Şiir]
Zaman [Şiir]
Paralel Olamamalar, Dik Duramamalar [Şiir]
Ama Sen Benim Karımsın [Şiir]
Değerli Varlığımız [Şiir]
Bakışlar - Yüz [Şiir]
Ah Kadınlar [Şiir]
Mahpushane [Şiir]
Eller [Şiir]
Beyaz Giymak Mesele Değil, Mesele Kar Gibi Beyaz Bir Yüreğe Sahip Olabilmek [Şiir]


suat engin yılmz kimdir?

1963 ten beri dünyada bir yer işgal ediyorum


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © suat engin yılmz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.