"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Kalbim ağrıyor,daralıyorum. Tesellisiz bir acı çekiyorum. İlaçlar faydasız unutmaya. Şarkılar da... Her şarkı seni anlatmakta. Dinleyemiyorum. Sokaklara atıyorum kendimi. Ne evim, ne sokaklar, ne de vücudum sığabileceğim kadar büyük değil. Ne insanlar aralarında kaybolabileceğim kadar kalabalık, ne de hayallerim beni alıp sürükleyemeyecek kadar güçsüz değil. Ayaklarım her günkü gibi ihanet adımları atıyor senin ayak izlerin üzerinde Karla karışık bir yağmur başlıyor; tıpkı o günkü gibi, gene o çay bahçemizde oturuyorum. Aynı garson geliyor, gene, ’kapalı yerimiz var; burada ıslanmayın,’ diyor. Salak! Seni burada bırakıp gitmeyeceğimi tahmin edemiyor. Ona, aynı bardaklarla iki çay getirmesini söylüyorum, getiriyor. Senin bardağındaki dudak izlerini öpüyorum... Bir kız geliyor yanıma, arkadaş olmamızı istiyor, ’içindeki acıları söküp atmak için’ diyerek; ’yaşadığım acılardan kurtulmak istemiyorum,’ diyorum ona, kaçıyorum. Sana benzediğini sandığım bir kız arkadaşım vardı, bundan bir süre evvel. Denedim. Olmadı. Koyamadım senin yerine; bir daha denememek üzere kapattım o sayfayı. Seni düşünerek yaşamak istiyorum, öyle yaşlanmak... Annem oturtuyor dizlerinin önüne, nasihat ediyor, ölenle ölünmeyeceğine dair. Koyuyorum yüzümü, gözyaşlarımı dolduruyorum kucağına, saçlarımı okşuyor, senin okşadığın gibi; hani derdim ya sana, ’tıpkı annem gibi okşuyorsun’ diye, işte öyle... Bilmiyor seni, sensiz yaşayamayacak kadar çok sevdiğimi. Seni anlatmak istiyorum ona, doğru dürüst dinlemiyor bile, abuk subuk nasihatlerini sürdürerek, ’böyle yaşlanılamıyacağını,’ söylüyor. Kızıyorum. ’Lütfen, beni yalnız bırak anne," diyorum; küserek gidiyor. Kalbim ağrıyor. Daralıyorum. Sen yoksun ya, canım yanıyor. Uyuyamıyorum. Uykusuz açan sabahlara güneş doğmasın istiyorum. Her gündüz geceye dönüşsün. Gerçi, ne gündüzlerde, ne gecelerde ölmek daha kolay değil ama, hiç değilse geceler daha yakın ölüme. Ne yeşil, ne mavi, doğanın tüm renkleri karanlık. Bir damla deniz olmuşum, kaybolmuşum, sırtımda büyütüyorum denizi, taşıyamıyorum. Hayatın sonu bu... Seninle yaşadıklarımızın izleri olmasa, çoktan terk edeceğim bu şehri ya, senden sonra bir de onlardan uzak kalmayı istemiyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |