..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herşeye imgelem karar verir. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > pınar




11 Ağustos 2012
Yalnızlığa Doymuş Çocukluk  
pınar
çocukluktan kalan yaşanmışlıkların, kişilerin üstünde yaptığı baskıların neticesi, toplumun öngördüğü yaşam şeklinin dışına çıkıldığında, herkes istemediği bir son hazırlamaya mahkum.


:BJEH:
YALNIZLIĞA DOYMUŞ ÇOCUKLUK

Bize öğretilenler paradoksunda, olması gerektiğine inandığımız, yalnızlığa doymuş çocukluk…. Yasaklarla, ayıplarla büyütülmüş annenin, yalnızlığa doymuş çocuklarıydık. Hatta, dikte edilerek büyütülmüş bireylerin, yalnızlığa doymuş çocuklarıydık diyebiliriz. Her koşula, her duruma, zaman, mekan tanımadan ayak uydurmak adına yetiştirilmiş çocuklardık.

Bir çocuk neden yalnızlığa doyardı? Çünkü toplumun yasakları sayesinde, toplumun doğru saydıklarına karşı çıkamadığından, büyürken dile getiremediklerini, yalnızlığının eşliğinde, sadece kendi iç dünyasıyla paylaştığı sırları olurdu.

Radyo çağının, çay partilerinin ön yüzü olarak büyüyen bir devrin kapanıp, televizyon çağının açıldığı dönemin çocuğu olmayı şikayetsiz kabul etmiştik. Benimkisi öyle bir çocukluktu ki, devir daim olmaya mahkum, hayatların devamıydı. Dışarda ki insanlar, zamanın belirlediği gelişmelere ayak uydurmaya çalıştıkça, bizim evde kafalar hep aynı kalmıştı. Nasıl bunu becerdiklerini hiç anlayamamıştım.

Büyükannemi düşündüğümde, kızlarını seçim hakkı olmadan büyütmüş, okumak isteyen kızlarına sus payı vermiş, ataerkil yapıda evine ve kocasına sorgusuz, sualsiz (aynı kendisi gibi) salt hizmet edecek kızlar yetiştirmiş kadının torunuydum. Böyle bir anne modelinin, yalnızlığa doymuş çocuğuydum……

Yalnızlığa doymuş çocukların anneleri, kendi anneleri tarafından tuhaf bir eğitim sistemiyle büyütülmüşlerdir. Mesela, bir kız çocuğu asla herkesin içinde canım sıkılıyor diyemezdi çünkü bu koca istiyorum anlamına gelirdi, kız çocukları kahve isterse kızlıkları bozulurdu ve bu yüzden büyükleri kahve içerken canları çekerse çok ayıp bir kavramdı ya da terlikler ters asla dönemezdi hemen düzeltmek gerekirdi yoksa evden ölü çıkacak anlamına gelirdi. Bunun gibi örnekleri çoğaltabilirim.

Sen şimdi içinden geçirebilirsin ya sevgilin olsaydı tepkileri ne olurdu diye? Valla benim yalnızlığa doymuş çocukluğumun yetiştirilme tarzında, sokakta bir erkekle konuşursan orda burada görülüp, yan yana vakit geçirirsen orospuluğa yatkınlığın vardır, birde delikanlıyla el elle tutuşmuşsan, kesin seninle yatacaktır ve artık orospusundur……
***
Şimdi sen, Canan’ı öldürdün namusunu temizledin sanıyorsun, öyle sessizce beni dinliyorsun ya, aslında sen bir bok temizlemedin. Sizin gibilerin beyni orospu ve kirli, önce kendinizi temizleyin. Öyle şoka girer cesede baka kalırsın işte. Babam gibi, dedem gibi sorgusuz infaz sizin işiniz. Neyse, polise haber verdim. Beraberce senle bekleyeceğiz artık. Olsun ben anlatırım, sende şoktan sadece dinlersin. Aslında sana göre Cana’nın suç ortağıyım ama şoktan öyle cesede baka kaldın, beni vurmayı unuttun salak!!!!
***
İşte bende, böyle kıt düşünen toplumun yetiştirdiği kadınlarından birinin kızı olarak büyümüştüm. Onlardan hep farklıydım. Yani annemden ve iki ablamdan. Tabi ki düşüncelerimi dile getiremediğimden, beynimde ki fırtınaları içimdeki sesle sadece paylaştığımdan, yalnızlığa doymuş çocuk oluvermiştim.

İki ablam okumayıp, babamın izniyle ev kızı olmuş, babamın istedikleri ile regl olmalarından iki yıl sonra evlendirilmişlerdi. Annem asla ses çıkarmayıp, kendisine öğretilen kocan hep haklıdır zihniyeti altında sus payını kullanmıştı. Ben farklıydım, iki ablamın aksine ruhen ve fiziksel olarak aileme ait değildim. Tüm maaile bunun farkındaydı, beni hastanede karıştırdıklarını düşünmekten, kendilerini alıkoyamamışlardı. Biliyor musun bende hep aynını düşünmüştüm. Kendi ruhumu, bedenimi ilk keşfettiğimden beri, farkımı biliyordum. Üstüme kitlenen kapılara, yediğim dayaklara rağmen, başa çıkamayacaklarını anlayınca, üniversiteye gideceğimi anlamışlardı ama tek şartla; akşam yemekleri dahil dedemle babamın gözüne gözükmeyecektim ki, bence en güzel cezaydı.

Üniversiteye girdiğimde, o içimdeki sesin susmasına gerek kalmamış, her türlü ayrımcılığa karşı olduğum derneğe üye olmuştum. Derneğin başkan yardımcısı Cem’in bana ilgisinin farkındaydım ama ilgi alanıma girmemişti. Kendi cinsel kimliğimin farkında değildim ya da o yaşlarda farkında olmak istemeyecek kadar karışık bir psikolojide olabilirim.
***
Canan öyle yerde kanlar içinde yatıyor, sen suskun belki anlattıklarımdan dolayı kendini sorgulamaya ve kendini affetmemeye şimdiden başladın. Canan’ın kanlar içinde yatan bedenine yakışmayacak şekilde, soğuyan tenini çok ruhsuz buluyorum. Çantamı uzatırsan eğer O’na kırmızı rujumdan sürmek istiyorum. Polisler gelmeden yapmalıyım ki, cesedi böyle torbalamasınlar.

Bak ne güzel oldu görüyor musun? Canan kırmızı severdi. Tabi sen biliyor muydun bilmem. Seni ilgisiz koca olarak bana hep anlatıyordu. Onun derinliklerine inmeyen koca ve onu yargısız infaza sürükleyen koca. Yok ama bana öyle alttan alta bakma kan kırmızısı gözlerinle. Kaç yıllık kapı komşusuyduk , üstelik kocamın da en yakın arkadaşısın.
Neyse laflayalım, polisler gelene kadar. Biliyor musun benim annemde kırmızı ojeyi, ruju pek severdi ama süremezdi. Yasaktı….
***
Annemin tek eğlencesi altın günleri olmuştu. Bende okuldan henüz gelmiştim. Mutfakta gelen misafirlere yapılan çörekten börekten otlanırken, annem mutfağa girmişti. Çay doldururken kırmızı ojeleri gözüme çarpmasıyla, gözlerimin fal taşı gibi açıldığını annem farkına varıp, gülümsedi. Babam ve dedem işten gelmeden çıkaracağını söylemişti. Bizim ev için şeytan boş durmamış, annem o hengamede ojeleri çıkartmayı unutmuştu. Dokuz yaşında olmuş olsam da, Hacı Arif’in torunu olarak, kırmızının evde yasak olduğunu bildiğim gibi, yasaklar uygulanmadığında babam ve dedemin hışmını sağlı sollu olduğunu iyi bilirdim. Nasıl bilmezdim ki, yalnızlığa doymuş çocukluğum bu sayede oluşmuştu.
Babamla dedem eve geldiği gibi kırmızıyı fark ettiler. Annem, dedemle babam arasında duvardan duvara halı misali gibi olmuştu. En sonunda baygın düşüp, fazla darbeden haftalarca yataklara düşmüştü. Çünkü dedemle babama göre kırmızı demek sıcaklık, şehvet, çekici, uyarıcı anlamındaydı. Onlara göre, bu rengi seven kadınlar baştan çıkmaya hazır kadın cinsiydi. Dervişin zikri neyse fikri öyle derler ya veya aynada kişi kendini nasıl görüyorsa herkesi öyle görüyordur sözü de doğru. Bence kendileri birçok kadını baştan çıkarıp, ne salak fantazilerle yatıp kalkıyorlardı ve herkesi kendi gibi biliyorlardı.
Sanki evde bir tek kırmızı yasaktı. Kaş aldırmak, ojenin her çeşidini sürmek, pantolon giyinmek, sokakta karşı cinsinle selamlaşmak, saç boyatmak, tırnak uzatmak, bunun gibi birçok kadına özgür kılınan her şey yasaktı. Toplumun yasaklarına böyle kişisel yasaklar eklenince de, senin gibi dedem gibi babam gibi adamlar ancak yargısız infaz yaparlar zaten.

Şimdi sen bana öyle ters ters bakıyorsun ya, alttan alttan anlamsızca…Şu yargısız infazı kendi şekline şemaline da ekledin ya, sen on üniversite bitirsen, yalnızlığa doymuş çocukluğumun mimarı babam ile dedemden ne farkın olduğunu düşünüyorum.

Böyle kuralların içinde, aşk yasak kelimeydi. Bizim ev ahalisi için, aşk cinsellikle paralel giden bir oluşum olmuştu. Ben ise hepsinden farklıydım, aykırıydım. Bu yüzden bana karşı koyuşları, ikna yöntemlerinde beni yok saymaları kendi açılarından tatmin edici olmayınca, dedem ile babamın sağlı sollu girişimlerinden annem gibi payımı almaya başlamıştım. Ama fayda etmemişti işte. Üniversiteye gitmemem için eve hapis ettiler olmadı, dövdüler kar etmedi. En sonunda ev içinde dışlanmış, yalnızlığa doymuş çocukluğumla baş başa bırakmışlardı beni.

Hani demiştim ya sana, üniversitenin ilk yıllarında, derneğe üye olmuştum, Cem o derneğin başkanıydı diye. İşte benim hayatımın dönüm noktası o evreymiş te haberim yokmuş. Üniversitenin ilk yarısıydı, Cem “CİNSEL, DİNSEL AYRIM” temalı yürüyüş yapılacağını bildirmişti. Ben dahil dernekteki herkese görev dağılım yapılmıştı. Cem’in gözdesi olarak, yanında yer almıştım.

Cem’in gözdesi olacağımı aylar önceden anladığım an, Cem’e bacaklarımı açmaktan, yalnızlığa doymuş çocukluğumda cinsellik kavramının kısıtlaması içinde nerdeyse aseksüel yaşarken, neden ve niçin sorularını göz ardı ederek yaşamıştık. Ben aşktan öte, Cem ise aşk doluyken yatağımızı paylaşmıştık. Cem o günden sonra, en yakın arkadaşım, dostum, sırdaşım, sevdiğim adam olmuştu. Yalnızlığa doymuş çocukluğumun tek vazgeçilmezi halini almıştı.

Neyse, yürüyüşün yapıldığı güne gelecek olursak. Benim ön saflarda yer almamın neticesinde Cem’in ve benimde içimde bulunduğumuz bir grup polis tarafından tekme, tokat toparlanıp, nezarethaneye atılmıştık. Babama telefon açtıklarında, yargısız infaz sorumluluğu içinde odamı talan etmişti. Eve geldiğimde odamı tanıyamamıştım. Babam, beni tokat manyağı yapacağı günlüğüme ulaşmıştı. Cinsel kimliğimin içeriğini bulamadığımdan, buna rağmen Cem ile ne hissettiğimi bilmeden, bacaklarımı açtığıma kadar her ayrıntıyı okumuştu. Açık seçik her şey orda yazılmıştı.
Babam karakoldan eve kadar sürükleyerek getirmişti. Sol kolumda ezilmeler olmuştu. Yine eve hapsedilmiştim. Artık babamın veya dedemin bulduğu biriyle de evlendiremezlerdi, bu yüzden ilk düşündükleri Cem’i bulup, beni ona sorgusuz sualsiz yamayıp, namuslarını kurtarmak olmuştu.

Bir hafta sonra, Cem bizim eve getirilmişti. Nereye geldiğini ve ne için getirildiğini bilmeden, salonda kör dövüşçü gibi oturtulmuştu. Beni karşısına çıkardıklarında, saçlarım dedemin makasıyla gelişi güzel erkek gibi kesilmiş, her yerim çürük ve yara içindeydi. Cem’in ve salonda babam ile dedem dahil herkesin gözlerine dimdik bakmıştım. Cem’in gözleri yaşla dolmuştu. Toplumun yasakları, ayıplarına karşı savaş verirken, benim harabe haline gelip koruyamamak, Cem’i incitmişti. Gözlerindeki acıyı hissetmiştim ama acıma karşı dik dur der gibi bakmıştım.

Cem beni bu cehennemden nasıl kurtaracağını düşünürken, dedem ile babamdan teklif gelmişti. Cem namusumu kurtaracak ve beni alacaktı. Yani namus satışıma tamam demesi istenmişti. Bana ise ne hissediyorsun, erkekler hakkında ne düşünüyorsun, neden Cem ile bunları yaşadın diye sormadan, yargısız infazım, yalnızlığa doymuş çocukluğumdan kadınlığa geçişimde son vurgun olarak yapılmıştı. Cem tek şart sunmuştu, okulumu bitirene kadar nişanlı kalıp, okulum bitince evlenecektik. Ve öylede olmuştu.

Ben Cem’i çok sevdim. Hala seviyorum. Neden mi? Bak işte bunun cevabını biliyorum. O yalnızlığa doymuş çocukluğumun sesi olmayı hep başardı, beni istemediğim hiçbir şeye zorlamadı, hatta ilk sevişmemizden sonra, beni sekse zorlamadı çünkü ben seksi kadınlarla sevdiğimi anladım. Ben onsuz nefes alamam. Neden mi? Öyle imza üstündeki evliliklerin kurallarını benle yaşamadığı için, gerçek hayat arkadaşım olduğu için. Evliliğe hep karşı bir adamdı ve özgürlüğünü bu evlilikte yaşamayı, yaşatmayı bildi. Toplumu değiştiremeyeceğini anladığı için evlilik onun ailesi içinde iyi bir kılıf olmuştu.

En yakın arkadaşının karısı Canan benim ilk aşkım olduğunu, Canan ile ilişkimizi öğrendiğinde, duygularımla başa çıkamadığım gecelerde onun koynunda ağlayıp, ona sarıldım. Sen ne yaptın, kaç yıllık karını bıçakladın, öldürdün, benle oturup, başında sohbet ederken polisleri beklemeye koyuldun. İşte böylede, teslimiyetçi, vasıfsız, dedem ile babamın yansımasısın sen ve sen gibiler.
***
Çıplak bedenime sarılı kanlı çarşafı sıkı sıkı elimle tutarak, Cana’nın kana bulanmış bedenin üstünden atlamadan önce, demin sürdüğüm kırmızı rujlu dudaklarından sıkıca öptüm. Yalnızlığa doymuş çocukluğuma yeni bir hüzün, aşk acısı ekleyip, yan daireye geçerek, gözyaşlarımı sonsuzluğa akıtacağım……




















Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sessiz Çığlık

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Canım Kocama
Bisiklet
Ne Dün, Ne Yarın, Sadece Bugün

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kızımı Ben Oğlumu Sen Öldürdün - 2. Bölüm [Roman]
Kızımı Ben Oğlumu Sen Öldürdün [Roman]
Kızımı Ben Oğlumu Sen Öldürdün - 3. Bölüm [Roman]


pınar kimdir?

en büyük silahım kalemim ve kalemimin ucundaki özgürlük. ve bu özgürlüğün çözümü ancak beni ifade edebiliyor. Biliyorum ki ben bir gün kağıdımın ve kalemimin ucunda son nefesimi vericem. Son nefesimde bir gülümseme olacak insanları aydınlattığım için.

Etkilendiği Yazarlar:
duygu asena, inci aral, elif şafak, orhan pamuk,hıfzı topuz, reşat nuri güntekin,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © pınar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.