Aşktan ağzımız yandı çünkü ateşte pişirmeye çalıştık, bilemedik.. Oysa kebabın en güzeli; ateşi bitmiş külde, aşkın en güzeli de; alevi gitmiş gönülde pişermiş. Cahildik, cüheylanın önde gideniydik hemde. Büyük sözü dinlemedik, delikanlıydık ya.. Sevişirken mercimeği fırında unutacağımızı akıl edemedik, bok ettik herşeyi. Nefsimize yenik düştük, zayıf irademizin kurbanı olduk. Sonra utandık, söyleyemedik birbirmize yediğimiz haltları, sustuk.. Yüzümüze vuramadık ikimizde, yüzleşemedik.. Kavgacı değildik ki biz, sevmezdik kavga etmeyi. Ama sağlam küserdik, trip manyağıydık, konuşmazdık uzun süre. Sonra zamana bıraktık belki söner diye, bitip gider dedik kendimizce bu hatıralar, kaybolur.. Ama dayanamadık, sabredemedik, bikez daha iradesiz davrandık. Elimize bi çomak alıp eşeledik, dürtükledik soğuyan mangalın kömürünü. Bi taraftan birimiz yelledi bi taraftan diğerimiz üfledi, küllenen ateşi körükledik, kora çevirdik beraberce. Tam ellerimizi kavuşturuyorduk ki birimiz korktu tekrar yanmaktan, panikledi – ah şu panik atağı- ve getirip bi kova suyu boşaltıverdi üstümüze gitti. Ben ise söndürememiştim, soğumaya bırakmıştım sadece ağzımız yanmasın diye. Kıyamamışım meğer, ki o yelleyince ben de üfleyiverdim hemen tetikte beklermişçesine, ne de çok özlemişim onun sıcaklığını. Ne de güzel olucaktı oysa kor ateşinde aşkımız. Gönlümüzün yağları cızırdayarak eriyicek, o müthiş kokuyla iştahımız açılacaktı. Bu kez daha tatlı daha bir iştahlı sevişecektik, tadının kaldığı damağımız yanmayacaktı bu sefer. Ama olmadı, düşlerde kaldı bu hikaye, sonu gelmedi, oyuncu gitti ve yönetmen filmi çekemedi. Acı acı üşüyorum, tir tir titriyorum, soğuk iliklerime kadar işliyor şimdi söndürdüğü mangalın başında. Dumanı çıkıyor ıslak kömürlerin ve yanık kokusu hala burnumda tütüyor sevgilimin..
Ulaş Tuzak