Her şey ancak sevgiyle satın alınabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Farkında olmadan yaşam akıp gidiyor. Sabah oluyor işe gidiyoruz. Akşam olunca eve dönüyoruz. Yemek yiyoruz, biraz televizyon izleyip uyuyoruz. Ertesi gün yeni aynı… Haftaları, ayları hatta seneleri fotokopi ile çoğaltılmışçasına bir örnek yaşayıp gidiyoruz. En son ne zaman keyifli, güzel bir gün geçirdiğimi anımsamıyorum. Yaşamayı istediğim her şeyi, bütün heveslerimi geleceğe öteledim. Yaz gelsin şöyle yaparım, hafta sonu şuraya giderim, hele bir tatil gelsin hepsinin acısını çıkarmazsam. Tatiller çoktan gelip geçti. Ertelediklerimi, özlemlerimi gerçekleştirecek zamanım var mı? Kim bilebilir ki. Geçenlerde gazetenin birinde görmüştüm. Avustralyalı yazar Bronnie Ware "Ölmek Üzere Olanların En Yaygın 5 Pişmanlığı" adında bir kitap yayınlamış. İnsanların ömrüne sığdıramayıp yeterince yaşayamadıkları pişmanlıkları da şunlarmış, "Keşke bu kadar çok çalışmasaydım." (Seçme şansımız varmış gibi. Karnımızı zar zor doyurabiliyoruz) Başkalarının benden bekledikleri yerine keşke kendi istediğim hayatı yaşayacak cesaretim olsaydı. (Daha doğduğum gün sorumluluklarım vardı. Hastalanmamam, emdikten sonra gazımı çıkarmam ve sürekli olarak uyumam isteniyordu.) Keşke duygularımı açıklayacak cesaretim olsaydı. (Bizim kültürümüzde duygulardan söz etmek delikanlıyı bozar. Sadece sarhoşken duygularımızı açık açık söyleyebiliriz. Zaten sarhoştu, ne yapsa yeridir deyip gülüp geçerler.) Keşke arkadaşlarımla ilişkimi kesmeseydim. (Ekmek büyüdüğünüz ve yaşadığınız sokakların binlerce kilometre ötesindeyse gel de kesme. Amacım mazeret yaratmak değil. Biz hala göçebe bir toplumuz. Yazar belki bunu bilmiyordur.) Keşke daha mutlu olmama izin verseydim. (Keşke ama nasıl? Mutluluk geldi bacadan içeri girdi de kolundan tutup kapı dışarı mı ettik? Kısmetimizde ne varsa kaşığımızda o çıktı. Biz de bulduğumuzla yetindik.) Gelecekte bir gün ben de pişmanlıklarımı yazmayı düşünüyorum. Beş başlık altında toplamakta zorlanırım belki ama yine de kararlıyım. Attığım başlıklar Avustralyalı yazarınkilerden doğal olarak farklı olacak. Birkaç ipucu vermem gerekirse Rüzgârın yönünü değiştiremediğim için pişmanım yazacağım. Devran döndü ama yüzüme hiç gülmedi. Sabırla bekledim ama benim sıram hiç gelmedi. Hem yenilen hep kaybeden ben oldum. Asıl tuhaf olan yalnız değildim. Benim gibi olan on binler, yüz binler, milyonlar hatta milyarlarca insan vardı. Şairin dediği gibi karıncalar kadar çoktuk. Sabırla, inatla, sessizce bekledik. Ne mabetlerin kapısına adımız yazıldı. Ne de ekmek derdimiz son buldu. Keşke benzerliğimizin farkına varabilseydik ve rüzgârın yönünü değiştirebilseydik. Keşke bir sabah uyanır uyanmaz bütün alışkanlıklarımı, tekdüzeliği ve sorumluluklarımı geride bırakıp uzaklara gidebilecek cesareti kendimde bulabilseydim. Neresi olduğu hiç önemli değil. Gücümün yettiği kadarına, bilet param beni ne kadar uzağa götürebilirse oraya gidebilseydim. İçimde hep gitmediğim ve hiç bilmediğim uzak insanları tanıma özlemim kalacak. Ve yeniden başlayabilmenin gizemli çekiciliği… Yenilirdim ihtimal, süklüm püklüm geri dönerdim belki. Veya bilmediğim o uzak ülkenin sokaklarında kaybolup giderdim. Keşke daha çok sarhoş olsaydım örneğin. Çünkü ayık kafayla çekilir gibi değil bu hayat. Ama öyle gecenin köründe in cin top oynarken değil. Arkadaş sohbetlerinin en lezzetli meze olduğu masalarda dönmeliydi başım. Üstelik şarabımız damağımızda kadife gibi yumuşak olmalıydı. Üzümlerini kendim yetiştirmeli, kendim sıkmalıydım tanelerini. Kokusu ve harmanı kendi kıvamımızda olmalıydı. Keşke daha çok balığa gidebilseydim. Farklı denizlere, göllere ve ırmaklara… Her balığı kendi mevsiminde ve olta ile avlasaydım. Izgara ya da tava kimin umurunda? Balık oltaya vurduğunda kolunuzu da çekip götürmeli örneğin. Sonra boşlamalı. Eyvah yine kaçtı diye üzülürken bir kez daha çekip götürmeli oltayı. Soluksuz bırakmalı adamı, nabız birkaç saniye içinde en tepeye fırlamalı. Ayna çakar gibi bir gümüş parıltısı yansımalı derinden. Son çırpınışların birinde suyun yüzünden havaya sıçramalı üstelik. Aldığımız keyif ve pençesine düştüğümüz avcılık tutkusu bütün bedenimizi esir almalı. Dünyanın bütün göllerinde, bütün denizlerinde ve ırmaklarında bütün mevsimlerde balığa çıkabilseydim keşke… Daha çok aşık olabilseydim ve daha çok ağlasaydım keşke. Çok saçma olduğunun farkındayım. Çünkü bana göre aşk mutlu son biten bir öykü değildir. Aşk özlemek, beklemek, umut etmek, çabalamak, direnmek ama kaybetmektir. Aşk çatışmak, aşk kıskançlık, aşk sabırsızlık, aşk sürekli yükselen bir kaygı halidir. Ömrünüzün hangi evresinde, yolun neresinde olursanız olun aşk için ağladığınız o günü her zaman taptaze anımsarsınız. O hüznün yüreğinize çaktığı çiviyi çıkarmak bir yana yerinden bile oynatamazsınız. Şaka maka değil zehirden beter bir acıdan söz ediyorum. Ama Antep biberi kadar da lezzetli… Çaresizlik içinde, nefesimiz kesilerek aşk için ağladığımız gibi başka hiçbir yitirdiğimizin ardından ağlayamayız. Ne içine düşmek, ne de düştüğümüz çukurdan çıkmayı isteriz. Şairin dediği gibi Mutlu Aşk Yoktur. Aşk her zaman bizi ağlatmanın bir yolunu bulur. Ağlamanın bu kadar güzeli, insana bu kadar yakışanı da yoktur. Her bahar değilse bile keşke daha çok… Seyfullah
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |