..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Aşk ve Romantizm > leyla karaca




22 Şubat 2012
Yumuşak G Soruşturma; Şiirin Estetik Değeri  
Aslında bugün, adına şiir dediğimiz bir esrardan bahsediyorsak belli kriterlerimiz zaten var demektir; burada, bir açmazdan ziyade nihayeti bulunmayan bir “perdesizlik” halinden besleniyoruz hepimiz

leyla karaca



:BDHF:
Yumuşak G Edebiyat Dergisi Soruşturma Konusu: Şiirin estetik değeri ölçülebilir mi?


Ğ-Bugün şiirin estetik değeri konusunda belirli bir anlaşmazlık söz konusu. İki farklı insandan, aynı şiir ya da şair hakkında iki farklı estetik beğeni yargısı almak mümkün oluyor. Şiirin hissi bir tecrübe olduğu gerçeğini göz ardı etmesek de, herkesin değerlendirmesinde bazı kıstasları temel aldığına inanıyor ve merak ediyoruz:


-Sizin beğeni kriterleriniz nelerdir?

-Estetik kelimesi, eski Yunanca’da Tanrı’ya duyulan aşkın ifadesinden boy atmış bir sözcüktü. Biz, estetik değer dediğimizde sanat felsefesinin alanına giren teorilerin bütününden ve bu bütünden neşet eden çeşitlilikten bahsediyoruz. Güzel ve etkili olanın ne’liği sorgulandığında genel anlamda beğeniyi yargılamaktan çok estetik duyarlılığın ölçüsünü imleyen bir ihtiyaç sözkonusu...Şiirde estetik değer dediğimizde ise –belki yine derinlerde tanrısal aşkı yaşama ve ona ulaşma kaygısı yatsa da- duygusal bilginin hem içkin hem aşkın yönelimlerini hesaba katmalıyız. Şiirle gözgöze geldiğimde onda her şeyden önce ulaşılmış olmasını beklediğim bir yetkinlik, içkinlik ve aşkınlık ararım. Bildiğim kelimelerden bilmediğim sonsuza bir köprü atabilen şiir, duyusal bir yeterliliğe ve yetkinliğe erişildiğini resmeder. Bana kalırsa güzel olanın ölçüsü bu noktada varlığın kılıfını yok ile çekip sıyırmaktır, diyebilirim. Şiirde ehlileştirilemez devinimli yapı, sönmeyen bir dirim ararım. Eğer şiir, bir üst dil oluşturarak soyut ve somut olanı, hayal ile gerçeği iç içe geçirmişse, algılarımı tam burada ters yüz edebilir. Şiir, salt bir göz gibi gezindiğim mısralarda varlığın eksik kalan parçasını tamamlıyorsa ve bunu yaparken beni hem altüst edip hem olduğum yere mıhlıyorsa karşı karşıya geldiğim bu şey sahiden şiirdir...O ana kadar pek de farkında olmadığım bir ihtiyacımı, sunduğu anlam içinde bana aşikar edip onu bir de giderme yoluna gidiyorsa beni tamamen yakalamış, ele geçirmiştir.Yaşadığım zamanı, şiir, avucunda yeniden taptaze bir biçimde şekillendiriyorsa, rutin algılarımdaki sert köşeleri imgelerle yumuşatıyorsa ve ürperten bir kıvraklıkla yapıyorsa bunu .Varlığıma eklemlenmiş her şeyi/hiçbirşeyi kapsayarak yapmışsa bunu bu şiir’dir diyebilirim.

-Sizin beğeni kriterlerinize uymayan metin, şiir sayılabilir mi?

-Bunun adına tam olarak “benim beğeni kriterlerim” demek istemiyorum aslında. Böyle dersem kendi sözlerimi çok subjektif bir tarafa çekmiş olmaktan endişe edebilirim; çünkü şiir, tüm kendi kılınmış ifadelerden bağımsız ve özgürdür. Böyle bakarsak benim beğeni kriterlerimden ötede şiir, yeterliğinde ön kabul sayılabilecek bir illüzyonu yakalamışsa , hiç olmazsa bize bunu yansıtabiliyorsa bu metin zaten tüm zamanlarda şiir addedilecektir. Bu illüzyonun sınırsızlığının mahiyetini ise ilk sorunun cevabında izah etmeye çalıştım. Tanımadığımız ben’e bir kapı aralıyorsa, bunu kısa veya uzun vadede bir şok yaratarak yapıyorsa yine bir doğrusalda buluşacağız nasılsa…Aslında bugün, adına şiir dediğimiz bir esrardan bahsediyorsak belli kriterlerimiz zaten var demektir; burada, bir açmazdan ziyade nihayeti bulunmayan bir “perdesizlik” halinden besleniyoruz hepimiz...Şair, dili kullanmak zorunda ve yapmaya niyetlendiği şey dilden tamamen bağımsız bir yerde. Bunun yarattığı zorluktan ve acaiplikten kaynaklanan o üst dili yakalama çabasında , beğenmek algısının aslında ne kadar yolu imkansıza çıkan bir yerlerde durduğunu gösteriyor. Doğası gereği bazı değişkenleri göz ardı edemiyoruz şiirde. Atlara aşina bir seyisi hırçın bir atın asi tavırları şaşırtmasa gerektir...Kaygan zemin bana kalırsa tam burasıdır. Tüm bunların yanı sıra dille anlatmayan ama gösteren bir metin şiirse eğer , kendine özgür bir kurgu içinde okuyanda bir değişim, bir başkalaşım husule getirmesi benim beğenmem için gereklidir ve ancak böyle bir metni şiir sayabilirim.

-Ortak bir beğeni kıstası tesis edilebilir mi?

Estetik duyarlılık ve peşisıra beğenmenin değişkenleri, özel ve öznel diyebileceğimiz alanlarda ve biçimlerde yaşansa da, elbette edilebilir…Tüm bunlara rağmen şiirde evrensel kuralların işlediğine inanıyorum.Buna logos veya töz diyelim, şiir buna hiç durmadan ve bıkmadan göndermeler yapan bir etkinlik. İnsan olmanın zorluklarından ve olanaklarından besleniyor olması bir şiiri genel anlamda “beğenilen” yapar. İnsanın kendi bedeninde ve bu evren denilen koca evde ne işi olduğunu sorgulamak ve bunu estetik bir duyarlılıkla yapmak tam şiirin işidir bana kalırsa. Dilin akıtıldığı nehrin yatağı nasıl olursa olsun bazı ortak paydalar vardır ki, bunlardan önde geleni suyun oradan akıtılmasıdır. Rengine, çağıldayıp çağıldamadığına bakılmadan biz suyu (ve su olmayanı da) duymak ve görmek isteriz.Yani, birbirinden beslenen biçem ve biçim ve bu iki kanatla yükselen şiirde dile gelmeyen ama bunun işaret edildiği bir alan olmalıdır. Biçim ve usluptaki çeşitliliklere rağmen oklar aynı hedefi vurmalı: insanın olanaklarının sınırlarını zorlamalıdır . Bu da bir başka beğeni kıstasıdır, diye düşünüyorum. Şiir metninin ehlileştirilemez yapısı hayatın doludizgin akışında varlığımızı rahatsız eden, tabiri caizse arı kovanına çubuk sokan türden yeni bir koşutyaşam sunmalı. Bu da bir diğer ölçü olabilir. Bu, varolanla yetinmemek gerektiği tılsımını ruhlarımıza yağdıran bir merhamettir ve daha önceden sezilmemiş bir boyuta bizi taşıması açısından bir diğer maddedir...Ortak beğeni derken bu anlam havuzunun aslında çok derin ve geniş olduğunu da düşünmemiz gerek; bu elbette şiirin kapsadığı nihayetsiz ufuklardan kaynaklanır. Şiirin anayasası varsa eğer ilk madde belki, “ şiir dokunulmazdır.” olabilir.Aynı güneş etrafında dönen farklı gezegenler gibi aynı dirim ve hazinenin etrafında dönen define avcılarıdır şairler. Bizi ürpertecek güce sahip mısraları günışığına değdirirken, tebliğden, telkinden , mesaj verme kaygısından , didaktik bir kurgudan mümkün mertebe uzaklaşmalılar, anlam sahrasından şiir semasına ancak bu yolla varılır. Bu da bir başka kıstasdır. Şiir özgürlüğünü, kendi anayasasını kendi dirim ve deviniminden devşirmesiyle kurar ve mutlak surette özgür bir alandadır.

- Siz bir dergi çıkarıyor olsanız ve önünüze şu aşağıdaki şiir gelse, değerlendirmeniz ne olur? neden?


"YAKARIŞ


Su
Su bize su


Dev gibi denizler var göğsümde
Martılara su


Ateşi geçerek giderek güneşe
Martılara su


Alev soluklu umutlar
Martılara su


Bir kızgın çöl var içimizde
Su su
Martılara su"

-Temrin Dergisi’nde , gelen şiirlerin ilk etapta, teknik anlamda nasıl olduğuna bakıyorum. Bu şiir önüme gelse şu kriterleri kollarım: Bu şiir değerlendirmeye alınabilecek bir yapıya erişmiş mi? Bu aşamadan sonra bana hissettirdiği şeyin ardına düşüyorum. Şiirin sentaks ve semantik yapılarına bakarken bir yandan ses uyumunu yoklarım. Dahası bu şiirde ilk olarak yeni bir şey olup olmadığını gözetirim; yani bu metin sıfır mıdır? Ve ne anlattığından çok nasıl anlattığı, neyi yakaladığı beni cezbeder. Bu şiire ilk baktığımda frekansının çok yüksek olmadığını düşündüm ; bunu olumsuz anlamda kullanmıyorum. Teknik anlamda bir problem yok gibi duruyor. Hissettiğim şey ise bir yakarışın sayıklanması ve bunun uzak açılımları. Ses, uyumu semantik yapısı vs başarılı. Zaten bu başarılı olunca çağrışımlar güçleniyor.”Martılara su” redifi / ifadesi martının bize ilk anda çağrıştırdığı şeye, kendisinin muhtaç oluşunu anlatıyor, tekrarlar da bunu pekiştirmiş. Bana kalırsa bir şiiri açıklamaya kalkmak , onun vardığı noktadan geriye dönüp başlangıç noktasını bulmaya çalışmak mahrem bir maceradır ve biraz da boşunadır. Ancak şiirin belli bir seviyede olup olmadığını anlamak için buna ihtiyacımız da var. Şiirde “su” tekrarları bir yakarışın heceleri olarak şiiri besliyor demiştik.Yakarış paydasını şair, çok belirgin olmayan iletilere bölmüş; şiirde bir sayıklama haline bu sayede erişmiş…Şiirde sesi kısarak tınıları inceltmiş; su’ya duyduğu ihtiyacı ön plana çıkarmak için böyle yapmış olduğunu düşündüm…İlk mısralara baktığımızda hem anlam hem ses uyumu önemli bir ritm yakalamış, sesini bir ucundan suyla ilgili tüm çağrışımlara teğelliyor burada. Son bölümde şair , sözü, içindeki kızgın çöle vardırdığında tam bir vuruş yakalıyor, yani final etkileyici olmuş. Ateş, güneş , alev , kızgın çöl bize yanmayı hissettirirken , buna karşın ikinci mısralarda, su, martı, deniz ifadeleriyle tezatı güçlendirerek aynı anda bir serinlik yakalayabilmiş. Yine de tüm bunlara rağmen şiir özgün sesini yükseltebilirdi, bu şairin kendi tercihi…Böylece, ben bir dergi çıkarıyor olsam bahsi geçen şiir için yayınlanabilir, şeklinde bir değerlendirme yaparım, diyebilirim.

Leyla Karaca Tok


Yumuşak G Dergisi



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mey Uğrakları
……. Kanatlarım Kurşuni… Kanatlarım Har...
Bir Göç Hikayesi
Sahiline Mahkum Kulaçlar…. /…atmada Yürek
Darboğazda Bir Cennet Sökünü

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çeviri Günlükleri 2
Leyla Karaca / Üçüncü Mevki Dergisi İçin Söyleşi
Kırık Beyaz
Yaseminler Yavaş Açar
Çeviri Günlükleri 1
Sonsuzla Sek Sek'te Var mısın?
Leyla Karaca / Acemi Dergisi İçin Söyleşi
ve Şiir (1)
Muazzam
Bir Çocuğun Duası

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kalbinin Müziği [Öykü]
Sabit Bey"in Kımıltısız Yaşamı [Öykü]
Gökyüzü Notları Ya da Asıl Adıyla Göğsündeki Gökyüzü [Roman]
Göğsündeki Gökyüzü - Sevgili Büşra Ay'a Teşekkürle... [Roman]
Gitmek Ya da 'Kız Getmirsin?' [Deneme]
Duymak, Düşünmek ve Yanmak Üzerine Bir Kitap: Göğsündeki Gökyüzü [Deneme]
Güneşi Kestirmeden Doğduran Özgürlük İksircisi; Yasak Delme Saati [Deneme]
Bu Dünyada Sevmeyenler Ahrette Neye Yarar?* [Deneme]
Saf Bir Suyun Seyri: Berneva [Deneme]
Eski İstanbul’un Büyüsünde; Aslında Hüzün ve İstanbul [Deneme]


leyla karaca kimdir?

Ruh bedende ihtiyar olarak doğar; beden ruhu gençleştirmek için ihtiyarlar. (Oscar Wilde)


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © leyla karaca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.