Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Simitten kopardığı ufak bir parçayı ağzında çiğnerken, birden donakaldı. Karısı tam karşısında duruyor ve kendisine doğru gülümseyerek geliyordu. Ağzı dolu halde karısına çıkıştı: ‘’Sana demedim mi ben? ‘evde kal, gelme peşimden’ diye’’ Bağırdı adeta. ‘’Ya yine kalbin sıkışırsa? Ben sensiz ne yaparım sonra?’’ Kadın gülümseyerek: ‘’Meraklanma canım’’ dedi. ‘’Bana bir şeycik olmaz’’ Başını kocasının omzuna yasladı. Adam simitten büyükçe bir parça kopardı, karısına verdi. Özlemle bakıştılar. Birlikte merdivenleri çıkmaya başladılar. Mahkemenin olacağı kata çıktılar, soluk soluğa. Nedense asansöre binme fikri akıllarının ucundan bile geçmemişti. Burada mantık aramak boşunaydı. İkisi de duygu yüklüydü, akıllarına estiklerini yapıyorlardı. Koridorda tahta bir banka bıraktılar, yorgun bedenlerini. Adam bir sigara yaktı, karısına uzatmak istediyse de kadın nazikçe bu teklifi geri çevirdi. ‘’Söndür sigaranı!‘’ diye bağırdı bir görevli. ‘’Burada sigara içmek yasak!’’ Adam, sigarasından derin bir nefes aldıktan sonra, söndürdü sigarasını. Mahkeme koridoru bir anda insanlarla dolup taştı. Uğultular yükseldi. Herkeste bir telaş bir acelelilik vardı. Yardım edecek birini arayanlar, tabelaları çözmeye çalışanlar, sağa sola koşturanlar… Koridoru arşınlayan ayakların üstlerindeki başlar, sağa sola hızla dönüyor, kapı üzerlerinde asılı duran tabelalara göz gezdirdikten sonra, içeriye; salonlara dalıyorlardı. Birden koridorda bir bağrışma koptu. Yaşlı adam bağrışmanın geldiği yöne gözlerini dikip dikkatlice baktı. Jandarmalar öfkeyle kalabalığı yarmaya çalışıyordu. ‘’Yol açın! Yol açın!’’ Tüm gözler Jandarmanın arkasından gelen, elleri birbirlerine zincirlenmiş tutsaklara çevrilmişti. Tutsakların arkasında gene Jandarma vardı. Kimseye göz açtırmıyordu Jandarma, silahlarına sıkıca sarılmış ve elleri her an tetikteydi. ‘’Baba, anne, baba!’’ diye bir ses kopup geldi tutsakların arasından. Yaşlı adam oğlunun sesini tanımıştı. Ayağa fırladı oturduğu yerden, çevik bir hamleyle. ‘Oğlum, canım oğlum!’’ diye haykırıyordu. Kadın olanları izliyordu; şaşkındı, gözleri dolu, dudakları büzülmüştü. Dokunsalar ağlayacaktı oracıkta. ‘”Canım anam! Fedakâr anam!’’ diye bağırıyordu aynı heyecanlı ses. Ardını getiremedi. Jandarma sürekli olarak konuşmasını engelliyor, onu silahının namlusuyla dürtüklüyordu. Jandarmanın engellemesine karşın, havaya sıçrayıp kendini gösterdi yine de. Birkaç kez sıçradı, ona kelepçesi eşlik ediyordu, madeni sesiyle. Kadın oğlunun kokusunu, nefesini hissetti. Ağlıyordu. Mahkeme salonunun kapısı içerden aralandı. Mübaşir gözüktü. Elindeki listeyi okumaya başladı. İsimleri okunan tutsaklar içeri alındı. Tutuklu yakınları kapı önüne doluştu. Tüm çabalarına karşın içeriye sokulmadılar. ‘’Yasak kardeşim, yasak! Ablam yasak!’’ sesleri koridorda yankılanıyordu. Jandarmadan yardım istedi mübaşir. Jandarma yardımına koştu hemen; kapının önüne kendini siper etti adeta. ‘’Neden oğlum bizi içeriye almıyorsunuz?’’ diye sordu bir tutuklu yakını. Jandarma sesini yumuşatarak, ’’Teyze ‘‘ dedi.’’ Biz emir kuluyuz. Savcılar öyle istedi; ‘içeri alın’ deseler almaz mıyız?’’ Hem bahanesi hazırdı; salon küçük, tutuklu sayısı fazla, gizli oturum ya da tutuklu yakınlarının taşkınlıkları sebep sayılabilirdi. Yaşlı adam ve kadın çaresizce tahta banka yeniden çöktüler. Acılarını ve sıkıntılarını yüreklerine gömerek… Gözleri çaresizce aralanmış, mahkemenin yapıldığı salona kilitlenmişti. İçerden çıkacak mutlu bir habere susamışlardı. Yanlarından bir kadın hızla akıp geçti; kucağında bir bebek, sürekli viyaklayıp ağlıyordu. Yaşlı adam irkildi birden. Bebeğin acı feryatları ona oğlunu ansıttı; karısının ambulansla doğumevine taşınışını, koridorda saatler süren hummalı bir bekleyişini, bir biri ardına tutuşturduğu sigaralari, karısının çektiği doğum sancısı ve kendisinin dokuz doğurduğunu ve sonunda beyaz giysileri içinde güler yüzlü bir hemşirenin, ‘’ Müjde beyefendi bir oğlunuz oldu.’’ Deyişini aldığı haber karşısında sevinçte deliye döndüğünü bir film şeridi gibi ansıdı… Aradan otuz yıl geçmişti. Yüreği burkuldu, içi acıdı. Canı sıkıldı gözleri dolu dolu olmuştu. Oğlunu gözlerinin önüne getirdi. Acıdı ona.’’ Ben mi babalık yapamadım oğul sana, yoksa sen mi iyi bir evlat olamadın bana?’’ diye sordu kendi kendine. Öfkelendi. Bir şeylere kızdı, küfretti içinden. Kalkıp bağırmak istedi. Vazgeçti korkuları ağır bastı. Bu nasıl bir düzendi böyle? Zengini yoksulu eziyordu hep. Özgürlük isteyeni içeri tıkıyordu. Bu nasıl bir devletti? Kendi gençlerinden korkuyor ve onlar için Darağaçları kuruluyordu… Bir anlam veremedi. Düşüncelere dalıp gitti. Karısı onu sarsmasa uyanamayacaktı belkide. ‘’Bey, bey ‘’ diye dürtükledi onu heyecanla. ’’Bak kapısı açılıyor salonun’’ Bakışları biraz sonra açılacak kapıya yoğunlaşmıştı. Tutuklular ikişer ikişer çıkmaya başladılar içerden. İki kişi bir tek kelepçe ile bağlanmıştı bileklerinden. ‘’Anne, baba!” diye bağırıyordu oğulları. ’’Ben ve beş arkadaşım Tahliye olduk!’’ Kadın heyecandan kocasının üzerine abandı, ‘”Buradayız oğlum’’ diye bağırmaya başladı. ’’Anan senin yoluna kurban olsun!’’ Yaşlı adam sevinçten bir kez daha deliye döndü. Yüreği hafifledi ve bir kuş gibi havalanıverdi. Gözpınarlarına engel olmak istemedi. Ağlamaya başladı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |