..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Politik Olaylar ve Görüşler > ilker uğurlu




10 Kasım 2011
Toplama Kampı  
70 milyonluk bir toplama kampı, Türkiye...

ilker uğurlu


İnsanların toplama kamplarında tutulduğu bir ülke de yaşıyoruz. Daha doğrusu bir bütün olarak bakıldığında kendisi toplama kampı olan bir ülkede yaşıyoruz. Ve ben silaha sarılmadığı sürece, sırf yazarak, çizerek, konuşarak ikna edebiliyorsa şeytanın bile özgürlüğünden yanayım……


:BDED:
1- Geniş coğrafyalı, çok ırklı, çok dinli karma bir toplumda yaşıyoruz.

2- Türkiye denilen bu topraklarda yaşayan insanlar olarak neredeyse hepimizin ortak özelliklerini şöyle sıralayabiliriz. Kendimizi her şeyi en iyi bilen tek kişi olarak görmemiz, kibirli ve kendini beğenmiş olmamız, insanları biz ve başkaları diye ayırmaya bayılmamız, dedikoducu ve birbirimizi çekemez oluşumuz, biz dışındaki tüm dünyanın tek derdinin “biz”leri yok etmek, kullanmak, köleleştirmek için kafa yorduklarını düşünmek olduğunu sanmamız.

3- Böyle bir ruh hali içinde yoğrulmuş olan tüm türkiye halkları olarak birbirlerini anlamayan, karşısındakini anlamaya çalışmaktan çok kendisini dünyanın merkezinde sanan gruplar olarak karşı karşıya kalıp sonra da birbirlerimize çektirdiğimiz eziyetlerin tek sebebi olarak dış güçleri görmek gibi bir paranoya içine düşüyoruz.

4- Genel olarak Türkiye toplumuna paranoyak, obsesif kişilik bozukluğu hastalığından mustarip bir toplum olarak bakabiliriz.

5- Toplumumuzdaki çeşitli gruplardan Türkler ve Sünniler kaba kuvvetsel baskıyı diğerlerinden daha çok seven bir grup olarak ön plana çıkmaktadırlar. Özellikle Sünni Kürtler de tarihsel koşullar tam tersini sağlamış olsaydı aynı amaçlar için aynı şeyleri yapmaktan hiç çekinmeyecek bir yapıda olduklarına hiç kuşku yoktur. Türklerle Kürtler ying-yang gibi birbirinin ikizi durumdadırlar. Eğer Türkler sayıca tersi olup da ülkenin güney doğusunda daha az gelişmiş bir bölgede batıdaki Kürt çoğunluk tarafından kuşatılmış olsalardı bugün yaşanan olaylar arasında hiçbir farklılık olmayacaktı aslında. Birbirlerinin ruh ikizi olan hatta tüm Türkiye’de ırksal çeşitliliklerin hepsi birbirinin ruh ikizi, üçüzü, beşizi olan bir toplumda yaşamaktayız.

6- Anlanmak istenmeyen gerçekler: Uygulanılan baskıları görememek gibi bir kusurumuz var. Bu toplumun illa da gerçekler gözlerine zorla sokulana kadar yaptıklarını inkâr etmek gibi sorunlu bir kişiliği var. Elin İngiliz’i zamanında bu ülkeye geliyor okullar açıyor, İngilizce öğrenmek isteyenlere İngilizce dersi verilen okullar açmasına izin veriliyor. Sonra bu yetmiyor İngiliz’e matematik, fizik, kimya, biyoloji derslerini de İngilizce verebilmesine izin veriliyor. Aynı şekilde Fransız’a, Alman’a, İtalyan’a kendi dillerinde benzeri eğitimleri vermelerine izin veriliyor. Halen bu dillerde eğitim yapan bir sürü yasal hak olarak verilmiş okul var. Ama sonra Türkiye’de iç içe yaşayan gruplardan Türkler grubu yabancıya verdiği bu izinleri Kürtlere yasaklama hakkını kendinde görebiliyor. Sonra zaman geçiyor ve isyankar Kürtler’den bu durumu kabullenemeyenler “Türkiye toplumunun gözüne sokulana kadar görememe” özelliğinden dolayı kalkıp sorunu diğerinin gözüne zorla sokuyor. Bu kez yaptığının tam olarak halen farkına varamayan bir grup kalkıp diğer gruba yasal olarak kendi dillerini konuşabilme ve okullarda öğrenebilme hakkını geri veriyorlar. Ama halen bu ülkede nedense bir İtalyan’ın isterse İtalyanca bir okulda İtalyan dili ile matematik öğrenmesine karışılmaz iken yabancı bile olmayıp kendi insanlarımız olan Kürtlerin Kürtçe bir kolej açıp Kürtçe matematik dersi görmeleri yasalar tarafından yasaklanabiliyor. Ve ülkenin batısındaki yasakçı taraftan kimse gerçeği kendisine bile yalan söylemeden açıklayamıyor. Peki neden? Neden mi? Korkuyor çünkü, ya Kürtler sonunda kendisinden ayrılıp giderse Güney Doğu’da toprak altında olduğundan şüphelenilen petrolü kaptırırsa diye korkuyor. Korkuyor Gap projesi diye bilinen altın topraklardan kazanacağı paraları kaybederse diye korkuyor da ondan. Örneğin Musul Kerkük diye bir yerler var ve altından petrol fışkırması nedeniyle Osmanlının kaybettiği binlerce km karelik başka alanlar unutulurken bu ikisi unutulamıyor. Peki Neden? Neden? Neden?... Çünkü, para, para, para….

7- Gerçekte durum tersi olsaydı Kürtler de Türkler gibi aynı şekilde davranacak yapıda oldukları için bu iki benzeri grubun eşit haklarla donatıldıklarında, eşit hareket kabiliyeti kazandıklarında her iki toplumun da bozuk paranoyak, obsesif kültürlerinin birbiri ile geçinmesinin imkansız olduğunu kimse itiraf edemiyor.

8- Neden bir sürü insanın bir inanç ritülelini yaptıkları yeri Sünniler ibadethane olarak kabullenemiyor ve ellerindeki çoğulculuktan kaynaklanan gücü kullanarak yasalarca cem evlerinin tanınmasına engel oluyorlar? Çünkü ahirette Tanrı’nın buna nasıl izin verdiniz sorusuyla karşılaşırlarsa buna göz yumarak günah işlemiş konuma düşeceklerini düşündüklerinden uhrevi çıkarları ile çakıştığı için. Yalnızca kendilerini doğru sandıklarından kendi inançlarından başka hiçbir inanca içten saygı duyamadıkları için. İki yüzlü, kıskanç, fesatı oynamayı çok iyi bildikleri için. Kalpleri ahiret çıkarlarının hesabını yapa yapa kirlendiği için. Dinlerin ayrıştırıcı zehrine ve insanları birbirine düşüren radyasyonuna yoğun olarak maruz kaldıkları için.

9- Tüm Türkiye halklarının birbirleri ile uyum içinde yaşayabilmek için ruhlarını kirleten, insanları biz ve onlar diye görüp onların hep kötü insanlar, bizlerin ise hep iyi insanlar olduğumuzu sanmamızı sağlayan özellikle şu Sünni zehrinden kurtulmamız gerektiğini kabul etmemiz gerekmektedir. Gerçek sorunumuz şudur aslında: Neden kendimizi dünyanın merkezinde, her şeyin en iyisini bilen, en doğru, en iyi, en müthiş, en cesur, en akıllı, en mümin, en cenneti hak eden insanlar olarak görüyoruz. Çünkü ülkedeki yaygın din yüzyıllardır yalnızca kendisi gibi olmayı kabul edenleri insandan sayıyor, son nefesinde bile son anda o tarafa geçersen sonsuz koşullu merhametten yararlanılabileceğini öğretiyor. Peki bu bulaşıcı ırk ayırt etmez hastalıktan nasıl kurtuluruz???

10- İşin doğrusu kimse bizden daha üstün değildir ve biz de kimden üstün değiliz. Kimsenin kimseye nerede, neyi, nasıl konuşacağını, neyi hangi dili kullanarak öğrenebileceğini dikta etmeye hakkı yoktur. Kimse yurdundan ayrılmaya zorlanamaz, kimse kimseyle de aynı yurdu paylaşmak zorunda da değildir. Dünya üzerinde hiçbir sınır yoktur ki sonsuza dek kalıcı olsun. İnsanlar nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayabilmelidir. İsteyen istediği okula her yaşta başı örtülü olarak gidebilmelidir, istemeyen hiç kimseye zorla din eğitimi verilmemelidir. Kimseye zorla matematik öğretemezsiniz, kimseye zorla Türkçe öğretmezsiniz, kimseye zorla Kürtçe öğretemezsiniz. İstemeyen kimseye zorla eğitim veremezsiniz. İsteyen tarikata girer hayatını öyle yaşar, isteyen bilim okur Mars’ta sebze yetiştirir. Tek bir ortak payda vardır: Kimseye istemediği bir şeyi zorla yaptırmamak. Kimseyi zorla açamazsınız ve kimseyi zorla örtemezsiniz. Kimsenin kimseyi başkanlık, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı sıfatı ile yönetmeye hakkı yoktur, kimse tarafından yönetilmeye de muhtaç değiliz.

11- Peki böyle bir ülkede insanlar ülke bütünlüğü bozulmadan ama renklerini de kaybetmeden nasıl beraber yaşayabilir? Kapalı açığa karışmasa da açıktan rahatsız oluyorsa, açık kimseyi zorla açmıyorsa da kapalıdan rahatsız oluyorsa, o zaman aynı ülkede yaşama bütünlüğünü bozmadan uygulanabilecek tek yol bütün içinde özerk yapılı bir sistemdir bence. Amerika ve neredeyse tüm Avrupa ülkeleri federatiftir. İngiltere, fransa, italya, almanya, ispanya, kanada, rusya…. Yada bunun bir alt kademesi olan özerk belediyecilik tir.

Abd’de büyük suçlar hırsızlık, öldürme, gibi suçlar dışında eyaletler kendi yasalarını koyabilmektedirler. Peki Türkiye’deki insanlar neden bu bize uygun değil diye düşünüyorlar? Kendi hastalıklı taraflarının içten içe farkında olduklarından mı yoksa?

Bir de son seçimde oyumu kime attım onu da söyleyeyim. Oyumu yukarıda yazdıklarımın % 90’ına katılmayacağını düşündüğüm halde sırf yazdığı için, konuştuğu ve fikirlerini söylediği için içeri atılan birisinin, 13 Haziran da ailesine, çocuklarına kavuşmasının bir insanlık hakkı olduğunu düşünerek o yönde kullandım. ( kadıköy’de oturuyorum) . Sonuç bu kişi seçilemedi, içeriden çıkamıyor ve halen şiddete baş vurmadan konuşarak insanları örgütleyebilme kabiliyeti olan insanların toplama kamplarında tutulduğu bir ülke de yaşıyoruz. Daha doğrusu bir bütün olarak bakıldığında, kendisi toplama kampı olan bir ülkede yaşıyoruz.

Ve ben silaha sarılmadığı sürece, sırf yazarak, çizerek, konuşarak ikna edebiliyorsa şeytanın bile özgürlüğünden yanayım……



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın politik olaylar ve görüşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türban Sorunun Çözümü

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
2012 Gerçeği
Seksin Çıkışı ve Yaratılış Mucizesi.
Kurban ve Tanrı
Bilinç Kuşağı Dersleri - 4
Bilinç Kuşağı Dersleri - 8
Bilinç Kuşağı Dersleri - 10
Bilinç Kuşağı Dersleri - 1
Bilinç Kuşağı Dersleri - 9
Bilinç Kuşağı Dersleri - 6
Bilinç Kuşağı Dersleri - 5

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Umudu Olmayan Tanrı [Şiir]
İnsan Dostlarımız [Şiir]
Demir Evler [Şiir]
Ötenazi İstiyorum [Şiir]
Yol [Şiir]
Yatak [Şiir]
Kurban Bayramı [Şiir]
Gideceğin Yer [Şiir]
Pir'im [Şiir]
Ufuklardaki İnsan Hakkımı Fes Ettim [Şiir]


ilker uğurlu kimdir?

Yazdıklarımı okursanız beni tanırsınız.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ilker uğurlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.