Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Aslında yazmaya Can Kardeş’le başladım. (Türkiye çapında çıkan bir çocuk dergisiydi Can Kardeş..) Lakin gazeteciliği; Yeni Ses’le sevdim. (Yeni Ses Gazetesi; Malatya’da yayınlanan haftalık bir gazete…) Ve Hakk’a Özlem Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü ile de bilfiil gazeteciliğe başladım… Bu güne kadar, ulusal ve mahalli olmak üzere bir çok mevkutelerde yazdım-çizdim. (Yani sözün gelişi, yoksa hiç çizmedim, ben hep yazdım...) Ama asıl yazma sevdası bende mektupla başladı ve ‘chatlaşmalar’, ‘mailleşmeler’, ‘facebookler’ çıkmadan önce ben hep mektup yazdım, sevdiklerime tonlarca mektuplar gönderdim… Elbette ki yazmadan önce okudum. Zira okumadan yazmak olmuyor. Lakin öyle büyük büyük okullarda okumadım ama kendimce ben de mektep-medrese gördüm. Ama yazmak için illa da büyük okullarda okumak gerekmiyor ama yazar; yazmak için mutlaka okumalıdır… Ben de okudum ve okuyorum… Açıkça itiraf edecek olursam, okumak; bana çok şeyler kazandırdı. Lakin yazmak… Yazmak, belki bir etiket verdi ama çok şey kaybettirdi… Bu güne kadar, bir düzine kitap yazan ve bunun ancak yarım düzinesini yayınlayabilen, ayrıca birçok gazete, dergi, mecmua ve buna bir de sanal gazeteciliği de katarsak eşek yükü ağırlığınca yazılar yazan bir yazar olarak yazmak; -lisedeyken, öğretmenlerimizin söyledikleri gibi- asla karın doyurmadı. Karın doyurmak haydi orda kalsın, dost da kazandırmadı… Dost kazandırmadığı gibi hasım sahibi etti beni yazmak… Ama her şeye rağmen bir kere kokusunu almışım o mürekkebin. Sanki yazmak için doğmuşum gibi kendimi hep yazmaya mecbur hissettim. Yazma eylemini bırakmam için; hep korkutuldum, itildim-kakıldım, azar işittim; yine yazdım… Tehdit edildim; yazmayı bırakmadım… Ekmeğimi, elimde aldırmakla korkutuldum ki; bu benim en zaaf yanımdı ama yine yazmaktan vazgeçiremediler beni… Yazma eyleminin benim için artık karın doyuramayacağını bile bile, hatta bu uğurda aç ve susuz kalma pahasına da olsa yazmanın cilvesine katlandım ve yazıyorum… Yazı yazmanın cilvesine katlandım/katlanıyorum çünkü yazı yazmayı sevdiğim gibi, yazı yazmanın zorluklarını da sevdim hep… Sevmenin ötesinde yazı yazma bağımlısı oldum… Uğruna dünyanın şatafatlı yaşantısını feda ettiğim yazılarım yarın bana nasıl şahitlik edecekler, bilemiyorum? Ancak bildiğim bir şey var ki; yazma eyleminin o muhteşem tahtında oturan birisi olarak kalemim, bu güne kadar olduğu gibi bundan böyle de mazlumdan yana, zalime karşı haykıracaktır… Ne pahasına olursa olsun ben hep mazlumun sessiz çığlığı olmaya gayret edeceğim. Devlet kurup, devlet yıkmasam da birilerinin hep korkulu rüyası olmaya devam edeceğim. Minnete muhtaç olmayacağım, namerde minnet duymayacağım… ‘Dost’ bildiklerim tek tek bırakıp gitse de ben kalemimle baş başa kalacağım. Kalabalıklar arasında yalnız ve kalemimle baş başa…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |