..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Duran Çetin




19 Ekim 2002
Ocak  
Duran Çetin
Evlerinin önünde kendini oyuna kaptırmışken bir araba kornasıyla irkildi. Olduğu yerden doğruldu. Kapını önünde lüks bir otomobil duruyordu. Nurettin arabadan inenlere ürkek gözlerle baktı bir müddet.


:BGEB:



Nurettin her zamanki yaramazlığı ile evlerinin önünde bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Annesi babası çalışmak için tarlaya gitmişler, meydan Nurettin’e kalmıştı. Her istediğini yapma imkanı ortadayken boş durmak olmazdı. Kendince oyunlar üretiyor, bozuyor tekrar yapıyordu.
Evlerinin önünde kendini oyuna kaptırmışken bir araba kornasıyla irkildi. Olduğu yerden doğruldu. Kapını önünde lüks bir otomobil duruyordu. Nurettin arabadan inenlere ürkek gözlerle baktı bir müddet. Derken o ela gözleri siyah renkli araba üzerinde kaymaya başladı. Ama ne arabaydı be! İnsanın böyle bir arabası olsa, diye aklından geçirdi. Kendisinin olsaydı mı? Nurettin arabanın güzelliğine kendini o kadar kaptırmıştın ki, neredeyse oradakileri unutuyordu. Arabanın ön koltuğundan inen şişman; göbeği öne sarkmış olan adamın sesiyle tekrar kendine geldi.
-Oğlum! Musa’nın evi burası mı?
-Evet, burası.
-Bize çağırır mısın?
-Evde yok.
-Nerede? Ne zaman gelir?
-Babam tarlaya gitti. Ancak akşam gelir.
Adam kasketini elinin tersiyle hafifçe kaldırdı. Gözleri güneşe doğru yöneldi. Bu arada saatine baktı. Yüzünde oluşan sıkıntı gözlerine yansıdı.
Arabadan gözlerini ayıramayan Nurettin’in başında gezdirdi ellerini; okşadı:
-Ne güzel gözlerin var,dedi.
-…
-Adın ne senin bakiyim?
-Nurettin, dedi iştahla.
-Nurettin! Baban uzakta mı? Gidebilir miyiz?
Nurettin arabaya binmeyi hayal ederek “yakın” demek istedi ama diyemedi; çünkü babası yalan söylememesi gerektiğini öğretmişti. Yalan söyleyeni Allah’ın da insanların da sevmeyeceğini söylemişti. Babasının sözleri aklına gelince düşündüklerini söylemekten vazgeçti.
-Uzakta, çok uzakta, dedi içi giderek.
Adamın sıkıntısı iyice arttı. Hedefine tam da ulaşmışken bu da olur muydu? Diğerleriyle göz göze gelip bakıştılar bir müddet. Adam gri pantolonunun kemerini yukarı çekti. Çare bulmuş gibi gözleri parladı. Nurettin’in ela gözlerine baktı bütün sevecenliğiyle. İşini çıkıştırmayı hedefleyenlerin yapması gerekeni yaptı.
-Nurettin! Dedi bütün içtenliğiyle.
-Buyur amca, diyerek cevapladı Nurettin.
-Bize bir örtü: sergi getirebilir misin?
Nurettin nezaketle ve sempatik tavrıyla:
-Tabi, dedi.
İçeriye girip, biraz sonra omzundaki kilimle çıktı. Olanlara bir anlam veremedi. Adamların üzerine oturup babasını gelmesini bekleyeceklerini düşündü.
-Buyurun, dedi.
Adam kilimi iki kat yapıp, serdi. Ceketini çıkardı. Cebinden kemik saplı bir bıçak çıkarıp, ceketini yanındakilerden birine verdi.
Serdiği kilimin üzerine uzandı.
-Nurettin oğlum! Söyleyeceklerimi yaparsan beni çok sevindirmiş olursun, diyerek anlatmaya başladı.
Nurettin dikkatlice adamın anlattıklarını dinledi.
Adam en ince detayına kadar anlattı yapacaklarını.
-Şu bıçağı eline alacaksın. Fatiha ve ihlas suresini okuyup, bıçağı üzerimde dokundurarak gezdireceksin…
-Tamam dedi Nurettin hafifçe gülümseyerek.
Adam tekrar sordu:
-Bu sureleri biliyorsun değil mi?
Nurettin biraz gururla:
-Tabii biliyorum, dedi.
-Haydi bismillah, başlayalım o zaman.
Nurettin eline aldığı bıçağı adamın tarif ettiği şekliyle, bir anlam veremeden ve hiç düşünmeden iğreti bir şekilde dolaştırdı minik elleriyle, sureleri okudu kıpır kıpır eden dudaklarıyla.
Adam üzerinden büyük bir ağırlığın kalktığını hissedercesine doğruldu:
-Bu bıçak senin olsun ister misin? Dedi.
Nurettin utandı, cevap vermedi.
-…
-Al canım senin olsun.
Yine cevap vermedi.
Ama çok sevinmişti. Kendine ait bir bıçağı olmuştu. Nurettin bu sevinci yaşarken adam, giydiği ceketinin cebinden cüzdanını çıkardı. Eline aldığı parayı Nurettin’e uzattı:
-Al bakalım. Bu da senin!
Nurettin şaşkınlığını gizleyemedi. Olanlara bir anlam veremeden adamın yüzüne bakakaldı. Ne yapmıştı ki, adam bu kadar çok para veriyordu.
-Olmaz, dedi kesin kararlılıkla.
-Al oğlum.
-Olmaz. Babam kızar sonra.
-Almazsan benim ağrılarım geçmez ki!
-…
Nurettin ne yapması gerektiğini anlayamadan paranın cebine sokulduğunu hissetti.
Adamlar tekrar bindikleri otomobillerine binip oradan ayrıldılar. Nurettin adamların arkasından bakakaldı. Gerçi birazcık arabanın fiyakasına tutulmuştu. Karmaşık duyguları yaşadı bir anda.
Kaldığı yerden oyununu oynamayı düşündü; oynayamadı. Çünkü onun şimdi parası vardı, bıçağı vardı… Duyguları değişmiş, parasıyla neler yapabileceğinin hayallerini kurmaya başlamıştı bile.
Akşam babası geldiğinde ilk iş olarak olanları anlattı ayrıntısıyla. Babası olanları anlayınca yüzünde gülümseme oluştu. Hafif kahkahayla:
-O Musa, ben Musa, diyerek güldü.
Nurettin babasına:
-Kim Musa? Ne Musa? Diye sordu.
-Oğlum! Bu köyde iki Musa var: biri ben, diğeri Canavar Musa. Onlar “ocak” olarak bilinir. İnsanlar onlara gelip, ağrıyan yerlerini anlattığın gibi kıydırırlar.
Nurettin’in yüzünde oluşan gülüş yakışıklılığına uygun düştü. Babası kucağına bastırdı:
-İnanmışsa hiçbir şeyi kalmaz, dedi.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çocuk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çerçi
Tartalım Abi!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vuslat
Küp İçinde Küp
umutların bittiği yer
Öte Dünya
Ay Tutulması
Bir Garip Yolcu
İhtiyaç Anında Kırınız
Sel
Sorgulama
Yağ desen yağ değil

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ölüm [Şiir]
Özgür Çocukluğumuz [Şiir]


Duran Çetin kimdir?

1964 Konya doğumlu, öğretmenlik yapıyor. Hikaye ve roman çalışmaları devam ediyor. Yayımlanan kitapları: 1. Bir Kucak Sevgi, Öykü, Beka Yayınları (2. baskı) 2. Güller Solmasın, Öykü, Beka Yayınları (2. baskı) 3. Bir Adım Ötesi, Roman, Beka Yayınları 4. Kırmızı Kardelenler, Öykü, Beka Yayınları (2. baskı) 5. Yolun Sonu, Roman, Beka Yayınları 6. Portakal Kızım, Roman, Beka Yayınları, (2. baskı) 7. Sana Bir Müjdem Var, Öykü, Beka Yayınları 8. Gözlerdeki Mutluluk, Öykü, Beka Yayınları 9. Toprak Gönüllüler Roman, Beka Yayınları

Etkilendiği Yazarlar:
Ömer Lekesiz, Mustafa Kutlu, Necdet Ekici


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Duran Çetin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.