eylül

Uyanmak Bir İhtimal

Bir ihtimal uyanırsın, ama gerçekten uyanabilirsin ya da bir sonraki rüyayı bekler bihaber olduğun umudun. Kimbilir, bir ihtimal vardır bir yerde kendinle buluşman için.

Unutmak

Sokağın köşesinde seni beklemekten vaz geçmeyen unuttukların var, seni beklemekteler, gelmesen de...

Sözler

Sözler... cennete götüren kanat veya cehennemin dibine gönderen alevler olurlar...

Salkım Söğüt Hayat

Ölümü düşünme, bir çare değil, bir kaçış sadece... Belki bir çare görmüyorsun, hiç kimse anlamıyor seni, unutma, böyle düşünen sensin... Ölümle kucaklaşacağın an zaten korkunç, yetmez mi?..

Ah, Yaşamak

Oysa biriken düşüncelerle değil, onları çağıran Hayat'ın gösterdikleriyle doluydu avuçlarım...

Delirium

Aklımın ortasına sıkı bir yumruk yemek isterdim. Elimden tutup götürmesin diye beni.

Sevgi ile

Bazen buz tutmuş olsa da o pencere, inanmaktan
vazgeçmedim, sıcacık bir ateşin alevleri vardır diye içinde bir yerde...

Yüreğimin Üşümesi

"Dar sokaklar, medreseler, türbeler, ahşap konaklar, yüzyılların gölgesi düşmüş taş duvarlar arasında sessiz sedasız kendimi İstanbul'da saklıyorum. Yaralı köpekler gibi, saklanıp yaralarımın iyileşmesini bekliyorum... Hiç kimseye belli etmediğim yaralarım..."

Pusuya Düşmek Gibi

Düşünceler, aklımdan gelip geçen cümleler içimdeki sesi susturmak istercesine kalabalık ve gürültücü. Huzur, posta adresi olmayan dinginlik, gözlerden geçip gönlü okşayan manzaralarda kendini gösterir.

Arabesk Hayatlar

Düşlerimize yağdı peri tozları, kimimiz biriktirip sarıldı ruhuna, kimimiz buz tuttu ıssızlığında...

Baba Evi

Babam birazdan uyanacak. Annem kapıyı açıp hafif bir çığlık atıp bizi gördüğüne şaşırmış gibi yapacak. İçine doğmuştur çünkü gelişimiz, rüyasında görmüştür. Tatlı bir telaş yaşanacak, kahveyi babam pişirecek, sofraya ne var ne yok çıkarılacak, ille de elmalı pay olacak.
Şimdi sessizliğe bizi katma zamanı, İstanbul bir

Prelude

Ruhun yalnızlığı acı çektirir. Kapılarını kapattıysan gerçek kendine, yalnızlığı küstürmüşsündür yüreğine. Çakıl taşı gibi dökülür kelimelerin, acılarının acımasızlığı ile savurursun hayata kendini.

Simya

Bir gün derin uykudan uyanıverirsin, etrafına şöyle bir bakınırsın. Ezberin bozulmuştur, hiçbir şeyin o güne kadar bildiğin gibi olmadığını görürsün. Bir pencere açılır ufkunda, bambaşka, herşey bambaşka... Karşı evin çatısında soluklanan martılara takılır gözlerin, sılanın kokusu buram buram doldurur göğüsünü. Nerede o hasret durağı, düşünmek istersin, bir tek

Başa Dön