Ruhun Yarası

Sorgulanmış, hatta çok fazla sorgulanmış bir başlık. Sonrası gürültülü sessizlik. Ağır yük olmuş sükünet ile terbiye edilmiş insan. Belki öyle veya değil. Sorular çok fazla ve cevaplar yetersiz.

yazı resimYZ

Ruh yaralanır mı diye sorarsan, kendinle kalıp içine bak derim. İnkarları geçip iyice bak. Belki kabullenmen zor olur ya da kabullenmezsin, senin sorunun. Dürüstlüğün gerek sana, varsa.
Yaralar tedavi edilirse iyileşir. Oksijen suyu, tentürdiyot, yara tozu, merhemi, gazlı bez, yara bandı filan yeter. Çok derinse cerrahi müdahale ile uzun da sürse yine geçer. Umutsuz vakalar hariç.
İçindeki yaralar sinsi olur. Kişisel ve ciddi. Tortu gibi çökerler dibe ve zayıf anını yakalamak için derinde beklerler. Elinden geldiğince iyi bakarsın onlara, mahçubiyet ve sebeplerle. Suçluymuşsun gibi. Aile, dost yaralarıyla, hiç birini suçlamadan, sadece yaşarsın.

Yol
Çok kırgınım. Öncesi ile sonrası diye bir şey yok. Ruhum kırgın. Özüm yorgun. Ben kötü bir insan değilim. Fazlasıyla açık, fazlasıyla öngörülebilir birisiyim. Fakat onurum elvermez bunu sebepleştirmeye. Olsun, deyip geçiyorum. Önüme sunulana inanıyorum, sorgulamadığımdan değil, güvendiğimden Yanlışsam o yanlışın sonuçlarına bizzat ben katlanıyorum, Yine ilahi adalet diyorum.
Aptal olan ben miyim? Hayat dediğin sen misin? Bilmiyorum.
Her yolun bir sonu olur. Yol, yol değilse de...

Dostluk

Nadir ve kıymetli bir maden gibi. Sorgusuz, sualsiz, güvene dayalı, sessiz, eşsiz olduğunda gerçektir dostluk. Fenalıkları, suçları olmaz çünkü ortaklık değil, yarenliktir. Biraz da tango gibi, adımlar uyumlu. Laf olsun diye uzatmalara gitmez, sahici ve sorumlu. Dostluk zor bulunur.

Umut
Bugün farklı olmalı diye düşündüm. Dilek değildi, belki bunaltan bir sıkıntı veya başka bir şey. Günlerin birbirinden farkı sadece takvimde kalmamalı diye direttim. Elimden gelmez değiştirmeye, bilincindeyim, yine de umuyorum. Sonra birden gülümsediğimi hissettim, habersiz gelen, saf bir gülümseyişti. Her bir günü farklı renk ile adlandırıp notalarla bezediğim küçük oyunumu hatırlattı. Nerede unuttum onu, oynamayı mı vazgeçtim, cevabı bulamasam da saklı hazinemi buldum.
Bazı günler bembeyaz, patiskanın sık dokumasında. Bazıları ipeksi yumuşaklığı ile sarmalar, griler belirsizlikleri, kuşkuları, kararsızlıkları ile gelir. Yumuşak tonların ezgisi yüreğe dokunur, siyah ise hüzün veya öfke ile, kapımı hangisine açtıysam. Uçuk renklerde hayallerimi saklardım, hiç kaybetmemek üzere. Geceleri Ay ışığında dinlenirdi gözlerim, uykuya dalana kadar söylemesini beklerdim bir sonraki günün rengini. Ne güzel bir oyun, kaleydoskopumu bulmuş kadar mutlu, kaybetmediğim için umutluyum.

eylül

Başa Dön