Aslı'nın Günlüğü
Öyle böyle bir can korkusu değil benimkisi, farklı bir şey, anlatılmaz. Kelimeler yok anlatacak, ifadeler yetersiz
Öyle böyle bir can korkusu değil benimkisi, farklı bir şey, anlatılmaz. Kelimeler yok anlatacak, ifadeler yetersiz
Bir gün, küçük bir gerçek kalbine saplanıp dayanılmaz bir ağrıya dönüşür.
O ağrı ki, tarifi zor, bedenin değil, ruhunda. Olan bitenin tek tanığı olursun.
Seslendiremediğin düşünceler aklının orta yerinde dönerken en nihayet kaderini kabullenirsin.
Hayatta kötü şeyler olur. Belki herkesin başına gelmez.
Sessiz, ekosuz, hiç kimsesin. Diyecek söz kalmaz geriye. Utanç olur, içini yakıp kavuran. Sesini duyuramayanların, yanlış notayı seslendirenlerin, kaderlerinden sıyrılamayanların utancı kalır üstünde. Çok ağır. Taşıyamayacağın kadar ağır. Silkinsen de aralıklarla, sorumlusu olmadığın bir yükten kurtulmak istercesine.
Bir gün, küçük bir gerçek kalbine saplanıp dayanılmaz bir ağrıya dönüşür. O ağrı ki, tarifi zor, bedenin değil, ruhunda. Olan bitenin tek tanığı olursun.
Seslendiremediğin düşünceler aklının orta yerinde dönerken en nihayet kaderini kabullenirsin.
Hayatta kötü şeyler olur. Belki herkesin başına gelmez. Sadece senin
Hayat, fütursuzca girer penceremden, benden bihaber. Alay edercesine zamanımın her zerresine hücum etmekte. Umurunda olmadan hiç bir şey, hiç bir kimse. Hep olduğu gibi, hayat devam etmekte.
Kelimelerimin hiç önemi yok, bir öncekiler, bir sonrakilerin bile. Cılız bir mum ışığı değil miyiz? Her birimiz. Yaşar gideriz.
Bir kolayımız yok şu hayatta. Bu yüzdendir insanlığımdan iğrenmem...
Ah be, neler var, neler!.. Kış boyu pencereme serçelerin ziyareti. Bahar uyanışı. Zamansız çiçek açan ağaçlara kalp ağrısı yapan merhametim.
Kutlanacak sebep bulmak kolay, hatta her gün için.
Bir an gelir, gündüzün, gecen aydınlanır. Coşkun denizler dalgalanır içinde, yüreğinden taşarsın. Özün, sözün aşk dökülür, iliğin kemiğin aşk olur, zamanın ötesine firar edersin.
Bunun adı: Kabileden Cumhuriyet 'e yürümek...
Sitemleri, soruları yutkunmak istersin, talihsiz, güzel ne varsa, birbirine katıp yaşarsın.
Umarsın. Beklersin. İsyan edersin.
Küçük küçük deneyimleriz, ömrümüzce yaşarız... Görüp, dokunup, kokusunu içimize çekip, canımızı acıtıp, keyiflenip yaşadıklarımız kısacık bir hayat.
Şu hayatın basitliği insanı deli eder.
Konuşsan, yazsan ayrı dert, sussan ayrı...
Oysa, bir mucizedir insan olmak. Hediye, lütuf, adına ne dersen.
Sorular, sorular, sorular. Hiç bitmezler. Tekrar ve tekrar cevaplarız ve döngü aynen devam eder. Sıkıntı olur. Kendimizi bir anda kaybedecek kadar sıkıntı olur. Sonra, buluruz; yüksek sesle dillendirmediğimiz cennetimiz veya bizzat hazır edip kabullendiğimiz cehennemimizde.
İnsan, başına gelenleri kendi kaderinden bilir, başka insanların hayatına etkileri akla düşmez...
yolcu
kağıt, kalem, klavye:) yazmak
Dünya, belki İstanbul
deneme,öykü, şiir
insan, hayat
Benzerlik kurmadım