..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Aysel AKSÜMER




13 Nisan 2011
Hayat Perdesi  
Aysel AKSÜMER
Kadife perde, çift taraflı kapanmıştı artık. Arkasında kalanlar ezber hayatlardan kendi karakterlerine dönmüşler, önünde olanlar ise oyun süresince attıkları kahkahaların yüzlerinde bıraktığı tebessümle çıkış kapısına doğru ağır ağır ilerliyorlardı.


:BAII:
Oyunda rol alan bütün oyuncular tekrar sahneye gelmişlerdi. Seyircileri selamlayıp, birbirine kenetlenmiş ellerini havaya kaldırdıklarında salonda büyük bir alkış tufanı kopmuştu.

Oyuncu ve seyirciyi aynı noktada buluşturan piyes, şimdi de herkesi bütünleştirmişti. Sahnenin tozunu hep beraber zevkle yutmuşlardı.

Kadife perde, çift taraflı kapanmıştı artık. Arkasında kalanlar ezber hayatlardan kendi karakterlerine dönmüşler, önünde olanlar ise oyun süresince attıkları kahkahaların yüzlerinde bıraktığı tebessümle çıkış kapısına doğru ağır ağır ilerliyorlardı.

Hayatın içinde başka bir hayat daha yaşanmış ve bitmişti. Şimdi akrep ve yelkovan gerçeklere doğru yol alıyordu.

Başrolde oynayan Özlem, diğer oyuncular gibi makyajını temizliyordu. Az sonra üstünü değiştirecek dinlenmek üzere evine gidecekti. Aynadaki kadın, bu sezon hep gülecek ve güldürecekti. Bir sonraki oyunda da belki hep ağlayacak ve rolünü iyi oynadığı için salondakileri de ağlatacaktı.

Hayatı iki kez yaşıyor gibiydi. Hayatının en kötü günlerini yaşıyor olmasına rağmen sahnede kahkahalar atıyordu. Rolünü oynamak değil gerçek hayatı zor geliyordu ona. Ama gönül vermişti bu mesleğe ve ağlarken de gülebilmeyi çoktan öğrenmişti.

Salonu terk eden seyirciler içinde Meltem ve Sedat’ın dışında yüzü asık bir kişi dahi yoktu. Her ikisi de dram veya gerilim türü bir oyun seyretmiş kadar gergin görünüyorlardı. İkisinin de bakışları oldukça sertti ve birbirlerine mesafeli yürüyorlardı.

Dışarıda ise hava iyice kararmıştı. Meltem hızlı hızlı yürüyor bir yandan da titreyen elleriyle kabanının düğmelerini ilikliyordu. Sedat’ın “Lütfen bekler misin? Bu saatte seni yalnız bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Seni evinden aldım, evine de ben bırakacağım” cümlesi sessizliğin arasında yankılanıyordu.

Civardaki insanların şaşkın bakışları arasında Sedat, Meltem’i kendine doğru çekti ve bir öpücük kondurdu yanağına. Meltem ise kendini geriye doğru çekti.

Gözyaşları, makyajıyla beraber siyah damlacıklar halinde elmacık kemiğine doğru süzülüyordu. Sedat eliyle sildi ve özür dilediğini söyledi. Ama Meltem’in yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik yoktu. Kaşlarını çatarak kahverengi gözlerini Sedat’a doğru dikti.

-“Sana layık bir kız nasıl düşünür, konuşur ve güler bunu bir kağıda yaz bari. Ben de evde çalışırım. Unuttuğum bir yer olursa da suflörlük yaparsın. Nasıl olsa metin sende olacak. Allah’ın aşkına Sedat kişiliklerimizi kendi belirlediğimiz kalıplar arasına sıkıştırırsak biz gerçek biz olabilir miyiz sence? Rollerini önceden çalışan oyunculardan ne farkımız kalır ki? Oysa biz oyun oynamıyoruz. Beni ben olduğum için sevmedin mi? Benim için de aynı şeyler geçerli. Peki şimdi ne değişti?

-Sana biraz yavaş gülmeni söyledim. Çünkü öndekilerin bakışından rahatsız oldum. Kötü bir niyetim yoktu.

-Gülünecek yerde gülünür, ağlanacak yerde de ağlanır. Koca salon kahkahadan çınlarken ben neden içimden güleyim ki. Üstelik önümüzdekiler de yanımdaki çocuk ayağını sallarken koltuklardan ses geldiği için dönüp baktılar. Yani gülüşümden senden başka kimse rahatsız olmadı. Bana hafif biriymişim gibi davrandın ve çok üzüldüm.

Sedat kafasını iki yana salladı ve Meltem’in ellerini tuttu. Gözlerinin içi buğulanmıştı.

-Canımın içi. Kesinlikle böyle bir şey aklıma bile gelmedi. Çocukluğumdan beri bizim evde hep ciddiyet hakimdir. Babamın kahkaha attığını hiç işitmedim. Annem ise ablamlar biraz fazla gülünce “Ne o? Kız kısmı o kadar gülmez” derdi. Hatta çok gülünürse başımıza bir felaket geleceği düşüncesiyle yetiştik. İnan ki kötü bir niyetim yoktu. Seni çok seviyorum.

Meltem ve Sedat bir süre konuşmadılar. Arabalarına doğru ilerlerken Sedat usulca Meltem’in elini kavradı. Meltem bu defa elini çekmedi. Aynı dünyada iki farklı iç dünyası olan çiftlerin birbirini tesadüf eseri bulmaları, tanımaları ve anlaşmaları ne kadar zor olsa da denemeye değerdi. Çünkü aşk emek ve yürek istiyordu.

Hayat, oyun içinde bir oyundan ibaretti. Sahnedekiler, sahne arkasındakiler ve sahte önündekiler. Perde tamamen kapanana kadar, hayat tekrarlardan ibaretti. Tıpkı gülmek ve ağlamak gibi.

Aysel AKSÜMER



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Keşke!
Depresyon - 2 (Son Bölüm)
Depresyon - 1
Küçük Anların Büyüklüğü

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Görmek ve Bakmak
Asansördeki Kadın
Düşme Sanatı
Hayat Kısa, Yollar Uzun
Anılara Yolculuk
Muamma
Yola Çıktık Bir Kere (1)
Kayıp Düşler
Yalnızlık Meskeni
Garip Bir Talep

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hayat Bu Ölüm Bu [Şiir]
Global Yalnızlık [Şiir]
Deliksiz Suskunluk [Şiir]
Gelişi Güzel [Şiir]
Kırık Bir Aşk [Şiir]
Yürekten Dökülen Dostluk Tanesi [Şiir]
Doğaya Karışmak İstiyorum [Şiir]
İstanbul Düşü [Şiir]
Bohçadaki Sözler [Şiir]
Erik Ağaçları [Şiir]


Aysel AKSÜMER kimdir?

Halkla İlişkiler mezunuyum. Devlet memuru emeklisiyim. 2 evlat sahibiyim. Ankara'da yasiyorum. Bir Oyku Kadar Kisa Bir Roman Kadar Derin Hayatlar isimli oyku kitabinin yazariyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Orhan Veli KANIK, Reşat Nuri GÜLTEKİN, Anton Çehov


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.