İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Ne büyük aptallık! Onu kaybettiğimden beri kendimi aptal hissediyorum. Gözlerim açıldı ama kötürüm kaldım. Sanki beynim yavaşladı, kocaman bir boşluk geldi oturdu kafamın deli gibi çalışan kısmına. Düşünemiyorum. Düşünmek istemiyorum hiçbir şeyi. Kalbimdeki, aklımdaki bütün yüzler ona dönüşmeye başladığından beri saçlarımın beyazladığının daha bir farkına varmaya başladım. Onun yanında yaşımı bile hissetmediğimi anladım. Yaşlandığımın bile farkında değilmişim meğer. Kabullenmek zor olmalıydı elbette, ama hiçbir şey bu kadar zor gelmemişti. Öyle garipsedim ki… Öyle yediremedim ki gururuma bu durumu… Ne zorluklar atlatmıştım, ne belalar gelmişti başıma. Hepsinden sıyrıldım, kurtuldum. Kendimi hiç bu derece çaresiz ve yardıma muhtaç hissetmedim. Kalbim donuyor, ruhum uyuşuyor, ölüyorum sanıyorum. Tek başıma televizyon izleyip tek başıma içiyorum çorbamı. Ve raylar görüyorum gözlerimi kapayıp da başımı yastığa koyduğum an. Bana doğru hızla gelen bir trenin ya da farlarını yakmış bir arabanın gelişindeki tehlikeyi bire bir yaşıyorum sanki. Yüreğim sıkışıyor, terliyorum. Hiç olmadığım kadar kötüyüm… Beynimdeki ve yüreğimdeki bütün yüzlerin bir ölünün yüzüne dönüşmesi ve o ölüyü bu kadar özlüyor, “onu” özlemek eylemini de bu kadar garipsiyor olmam kaldırabileceğim bir durum değil sanırım. Yılların yorgunluğu bir gecede üstüme çökerken benim aslında ona ne kadar âşık olduğum söyleniyor çevremde. Ona olan aşkım yüzünden sararıp solmuşum o gittikten sonra. Ne kadar vefalı bir eşmişim! Bir ömür geçirdiğim o kadına belki bir gün bile değerli olduğunu hissettirmediğimden, kendi egolarım için savaşırken ona hayatımı kolaylaştırması gereken bir araç ya da makine gözüyle baktığımdan olsa gerek tüm bunlar. Vicdan azabı olsa gerek. Hayattayken bile özlemediğim birini ölünce neden özleyeyim? Çektiğim bu ıstırap özlemden ileri geliyor olamaz… Biz âşık olarak evlenmedik. Evet, onu seçen bendim. Bu seçimim karşısındaki duygulanımlarını, heyecanlanmasını, şefkatle ve minnetle bakan gözlerini ciddiye almadım. Çünkü bu işe danışıklı dövüş olarak bakıyordum. O benim için uygun olan kişiydi, beni taşıyabilir, destek olabilir, çocuklarımı yetiştirebilir ve yerine göre davranmasını bilirdi. Bense ona istediği her şeyi verebilirdim. O zamanlar böyle düşünüyordum, o gidinceye kadar da böyle düşünmeye devam ettim. Arkama dönüp baktığımda, koskoca bir ömrü birlikte geçirdiğim bu kadına hiçbir şey veremediğimi fark ettim. Bu onu mutsuz ettiğim anlamına mı geliyordu? Mutsuz bir kadına da benzemiyordu oysa. Gözlerinde yanıp sönen ışıltıları gören herkes işlerin yolunda olduğunu düşünebilirdi. Ben de öyle düşünüyordum nitekim. Maddi sıkıntı çekmeyen, çocuklarını sessizce büyüten, misafirlerini ağırlayan, yeri geldiğinde göğsümü kabartan o şefkatli kadın kendi halinde yaşayıp giderken neden mutsuz olsun ki? Yüreğimin gözü kapalı olduğundan mı göremedim hiçbir şeyi? Bu körlük hali onu hiç mi rahatsız etmedi? Mutsuzluğundan bu kadar bihaber olduğumu şimdi fark etmek her şeyden önce gururumu kırdı. Başarısızlığımı yüzüme vurdu sanki. Bu hisse olan zaafım yüzünden hissediyorum şimdi bunları. Duyarlılığımın en yüksek olduğu iki duygu varmış: Başarı ve başarısızlık… Yeni fark ediyorum. Şu yaşımda hayatı ve dünyayı yeni keşfetmeye başlamanın geç kalmışlığı, yaşanmamış günlerin acısı, ona veremediklerim karşısında onun bana verdiklerinin altındaki ezilmişlik duygusu… Özellikle de yapılan iyiliklerin karşılığını verememek hep incitmişti gururumu. İşte yine o duygu ve altında kalmak iyiliklerin, ezilmek… Bu yaşta baş edebileceğim bir duygu mu bu, onu bilmiyorum. Ama yine de düşünmeye ve kendimi sorgulamaya susamışçasına sorular soruyorum kendime, o gidip de eve kendi anahtarımla girmeye başladığımdan, evin soğukluğunun farkına varıp iliklerime kadar donduğumu hissettiğimden, geceleri uyuyamadığımdan ve daha uykuya dalmadan kâbuslar görmeye başladığımdan beri. Anlamlandırmakta, kendimle yüzleşirken karşılaştığım o utanç duygusuyla baş etmeye çalışırken bir yanım bütün hatalarımı yüzüme vuruyor, diğer yanım ise hala büyük bir arsızlık ve hırsla bütün suçu o ölünün omuzlarına yüklüyor. Mutsuzluğunu sakladığı, beni her daim başarılı ve en üstün kılmak için elinden geleni yaptığı, bir tek sözcüğümden, bakışımdan mutlu olmakla yetindiği ve onu seçmemden dolayı bana duyduğu minnet borcunu hep şefkat göstererek ödediği için suçluydu. Bense o şefkatle bakan gözlere bomboş ve umursamaz bakışlarla karşılık verdiğim, hayatımda şefkatin eksikliğini hissettiğim anda gözlerini hatırladığım, bu körlüğü hayatım boyunca umarsızca taşıdığım için suçluyum. Şefkatin ne denli önemli bir şey olduğunu duyumsadığım anda ondan esirgediğim bir damla şefkatin ruhunda nasıl yaralar açtığını anlayabiliyorum artık. Cezamsa o gittikten sonra bu yaşımda sevgisizliğe mahkûm edilmek, şimdilik… İntikam almak, bir gün bunların hesabını sormak ya da beni yaralamak istemiş miydi hiç, bilmiyorum. Anladım ki bir kadının intikam almasına gerek yoktu. Yokluğuyla hayatımın en büyük cezasını vermiş, -hem de ben hiç ummazken- bunu da öyle masumca yapmıştı ki kızmaya bile çekiniyor insan. Sevgisizlikle baş etmek insanı öldürebilirmiş, öldüğünde anladım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hatice Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |