Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Var! Bir tutku gibi, kahve gibi örneğin… Kendi içinde büyüsü olan bir hal. Nedenini bilmediğimiz bir durum. Sebep ararken zorlanıyoruz. Bazen bulduğumuzu sanıyoruz, farklı bir bakış açısıyla karşılaşınca şaşırıyoruz. Cümlelerini fazla “kesin” bulduğumu söyleyince, neden yazı yazdığını anlattı bir arkadaşım bana geçenlerde. Her yazarın bir iç yansıması varmış ve bunu ifade etmek için yazarmış. Burası tamam. “Kalemi eline aldığında, aslında “kesin” bilmediklerini, “kesin” biliyormuş gibi anlatmalıymış yazar ki okuyucu iyi ya da kötü bir yargıya varabilsin.” Düşündürdü beni bu cümle. Kelimeleri özenle seçip, yan yana getirdikten sonra estetiğine hayran kalabileceğimiz cümleler kuran bu arkadaşım, bütün bu cümleleri okuyucu iyi da kötü bir yargıya varsın diye mi kuruyordu yani? Tüm çaba okuyucu için miydi? İç yansıması ve yazmak istedikleri çelişki halindeyken nasıl bu kadar başarılı olabiliyordu? İşin bir de duygusal boyutu var tabii. Kelimeleri bir oyuna alet etmek gibi bir şey bu aslında. Harfleri, noktalama işaretlerini, heceleri kullanarak hiçbir zorunluluğu yokken bir yalan söylemek gibi bir durum sanki… Abartıyor da olabilirim, bunu da yazı yazmayı sahiplenmeme veririm. Potansiyel bencil değil miyiz bizler? Doğuştan getirmiyor muyuz bu özelliğimizi? En çok kendimizi ve bize ait olanları önemsemez miyiz aslında? En çok kendi düşüncelerimizi, kendi ailemizi, kendi vatanımı, dostlarımızı, sevdiklerimizi… Öyleyse… Kendimiz için de yazmaz mıyız? Yazılarımız arasında şahsi olanlar da vardır elbette. Hatta bunlar çoğunlukta olabilirler. Çünkü kendini tanımak, “iç yansımasını” daha rahat ortaya çıkarmak, bir süre sonra bu yazdıklarını okumak için yazanlar da yok mu benim gibi? Ya konuşarak anlatamadıklarını, yazarken daha kolay dile getirebileceğini düşünenler… Ya da iyi bir konuşmacı olduğunu düşünmeyip, kaleme kağıda sığınanlar… Düşünce ve duyuşlarını içinde tutmayı tercih edip, satırlara patlayanlar yok mu? . . . Nedeni olmak zorunda değil elbette. Sadece sevmek yeterli. Ancak sebep aramak gerektiğinde de okuyucu odaklı bir sebepten çok daha mantıklı sebepler var… Amacı okuyucu odaklı olan yazılar da olur haliyle, ama yazarın amacı tamamen buna dayanıyorsa çelişkiye düşerim, düşünürüm ben de. Ben yine de sebepler arayarak bu durumun büyüsünü bozup daha fazla somutlaştırmamaktan yanayım. Varsın o da gizemli kalsın!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hatice Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |