Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Her şey sıradan… Masanın üzerinde yerini almış kalem ilk kez bu kadar anlamsız duruyor. Yüzler bilindik, yağmur hep aynı şekilde yağıyor. Boğuluyorum, nefes almayı özlüyorum. Koşmak istiyorum ufuk çizgisine doğru. Yakalamalıyım onu, öyle sıkı çekmeliyim ki ikiye ayırmalıyım gökyüzünü. Paramparça olmalı gökyüzü. Hiç kullanılmamış gibi, tam istediğim gibi * Paramparça gökyüzüne yansıyan kent. Kent parçaları… Sokaklar, caddeler, evler, çocuklar ve ıslak yavru kediler. Savunmasızlığına, terk edilmişliğine, acınası hallerine ve soğuk kaldırım taşlarına bakmalıyım kentin, ilk kez görüyormuşçasına. Yaralarına dokunmalıyım tek tek, keşfetmeliyim. Parçalara yüzümü sürmeliyim, karışmalı gözyaşlarımız. Acılarımız, endişelerimiz ve bölük pörçük rüyalarımız çarpışmalı, kaynaşmalı. Evlerin sarı ışıklarını sevmeli, soğukluklarını sevmediğim florasan lambaları kırmalıyım bir bir. Bütün perdeleri kaldırmalı, tüm hayatları görmeliyim. Gülenleri, yas tutanları, ufacık elleri, anneleri… Annelerin kokularını duymalıyım. Gri kentin tüm ayrıntılarını içime almalıyım. Hepsini aynı anda hissetmeliyim. Sevmeliyim. Her şeye rağmen. Kendime rağmen. Sevecek gücümün kalmamasına rağmen. Teselli etmeliyim onu. Kenti, kentin ağlayan çocuklarını, süt kokulu annelerini, ıslak yavru kedilerini, gözyaşları yanaklarında sessizce yuvarlanan, yüreği kent kadar paramparça olmuş, kabarmış, göğe yükselmiş kim varsa, ne varsa dokunmalıyım tek tek; acılarıma, endişelerime, savunmasızlığıma, kafa karışıklığıma, içimin sıkıntısına ve aslında teselliye muhtaç oluşuma rağmen. Dinlemeliyim onu, o da beni reddetmemeli. “İyi ki geldin, bir daha gitme.” demeli; gideceğimi, kaybolacağımı bilmesine rağmen. Birleştirmeye çalışmalıyım parçaları ve her doğru parçayı buluşum iyi gelmeli kalbimin sıkışmasına. Kent parçalarına her defasında daha şefkatli dokunmalıyım. Rengini hiç bozmadan, ağlayan çocukları ve anneleri susturmadan, belki onlarla ağlayarak…( Pembe, mor, sarı ya da turuncu istemez ki kent, boyanmayı sevmez. Sen boyarsın onu kendi rengine, ben boyarım, belediyeler süslerler saçma sapan ışıklarla ve anlamsız ayrıntılarla.) Sarılıp ağlayarak temizlemeliyiz birbirimizi, gözyaşlarımızın birlikteliği genişletmeli ruhumuzu. Ben parçaları birleştirirken daha iyi hissetmeliyim, o da şefkatli dokunuşlarımı hissettiğinde. Öyle bir an gelmeli ki kentin parçaları tamamlamalı kendini, bense hiçbir şeyin sandığım kadar zor olmadığını görmeliyim. Hiçbir şey sandığım kadar, hissettiğim kadar zor değil! Göz pınarlarımda biriken yaşları silerken arkasını dönmüş, çekip giden sıradanlığın ayak seslerini duymalıyım. O beni terk ederken ben gözlerimin önünde akşam ışıkları henüz parıldamaya başlamış şehrin üstündeki yağmur bulutuna atlayıp düşmeliyim kentin üstüne, biraz buruk, biraz hüzünlü, biraz karmaşık… * …Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem … Attila İlhan
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hatice Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |