Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Siz nesiniz, biliyor musunuz.Dünyanın en yakışıklı, en güzel, en iyi, en sevecen, biraz doğa harikası ve biraz da en cömert insanı. Ya da bunlar arası bir şey. Aslında ne olduğumuzu düşünmeye pek gerek duymuyoruz. Yada ezbere yaşayıp gidiyoruz. Eğer babam ve annem uygun zamanda aşk yapmamış olsalar ben diye bir şey olmazdı. Sizin için daha farklı bir yorum yapmak mümkün mü... bunu size bırakıyorum. Zamanı biraz geriye alıp, 35 yıl öncesine gidiyorum. Ben doğdum. Bir dokuz ay kadar daha önceye gidiyorum. Henüz ben diye bir varlık yok. Annemin yumurtası ve babamın sperminin bir araya gelmesi, belki basit bir doğa olayı. Ama ben diye bir varlığın meydana gelmesi , şekil alması için bu işlem gerekli idi. Aslında ben 35 yıl 9 ay önce, annemin karnında oluşmaya çalışan, o aşamada yalnızca sperm ve yumurtadan ibaret çalışma örneğiyim. Beni oluşturan şifreler o gün bir araya geldiler ve yeni ve özgün bir şifre oluşturdular. Beni ben yapan ilk parçalar, sanırım ancak mikroskop ile görülebilecek kadar küçük elemanlardır. Belki genleri görmek çok daha zor. Neyse. Doğal gelişmemi tamamlayıp , doğdum. Yani aslında ortam değiştirdim. Yine ben aslında, annem ve babama ait şifrelerin oluşturduğu bir şifreyim. Şimdi ben o halde olduğum zamanları düşünüyorum. Aslında sıradan bir zaman, ama bana göre geçilmesi gereken bir aşama idi. Gözle görülmeyecek kadar küçük bir şifre, bir hücreler kümesi. Aşık mıyım ben yoksa. İstanbul’da, Kadıköy’de şiir yazıyorum yağmurlu bir günde ve Karaköy İskelesi’nin önünde. Hayır, hayır...Maltepe’de, kim ipler Birleşmiş Milletlerin bilmem hangi kararını diyorum. Feci şekilde aşıkım. Çözmekte zorlanıyorum elbette aşkın ne olduğunu. İnciraltı’ndan Fahrettin Altay Meydanına koşuyor ve geri geliyorum. Demek ki şimdiki ölçülere göre bayağı gencim. Koşarken düşünmek çok güzel. İnsanın aklına neler gelmiyor ki...Enerji tüketimi, sonuçta olumlu şeyler düşünmeme neden oluyor. Hangi kızı ne kadar sevdiğimden, fakülteye, hocalara, derslere kadar pek çok soru sorulup, çözülüyor. Koşu sonrası içilen, çay kalitesi düşük bir çayın, sevdiğimiz insanlar nedeniyle ne kadar hoş olduğunu anlatamam. Bir bardak çayın 20 lira olduğu bir zamanda, dört güzel kızdan beşer lira alarak kendine çay almanın zevkini her babayiğit yaşamamıştır. Bu babayiğit, 35 yıl 9 ay önce bir araya gelmiş bir genler kümesi. İki olayı yanyana koyduğunuzda, maddenin komik hali hakkında fikir edinilebilir. Bu genetik şifre, diğer genetik şifrelerle paslaşıyor, onların ısmarladığı çayı, kahramanca içiyor. Çay bahane, işimiz sohbet... Şimdi ise, bu genetik şifrenin bulunduğu durum. Yaklaşık on yıldır avukatlık yapıyor. Müvekkilimin bu eylemi gerçekleştirdiğine dair inandırıcı hiçbir kanıt yoktur...diyor, diyor ve diyor. Adamlar idam kararı vermekte ısrarlı. Bu genetik şifre, başka şifrelerin kendi içinde tutarlı, ama gerçeklere aykırı eylemine karşı çıkmaya çalışıyor. Şansı yok. Şansı olmayan savunan ve savunulanlar...hepsi masum birer şifre
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |