..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Seda Han Doukas




29 Aralık 2010
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 6  
Seda Han Doukas
Odadan geri geri çıktı Kıpti Simay. Kömür rengi dalgalı saçları beline uzanıyor, ay beyazı teni kolsuz cepkeninden parıldıyordu. Boyu ne kısaydı ne de uzun. Çıplak ayaklarına halhallar takmıştı. Eteğinin altına giydiği pantolonun yanları baldırına kadar yırtmaç ile açıktı. Herkes bacaklara bakakalmış, acaba siması da ismi gibi ay parçası mı diye merak ediyordu.


:AGGJ:
Odadan geri geri çıktı Kıpti Simay. Kömür rengi dalgalı saçları beline uzanıyor, ay beyazı teni kolsuz cepkeninden parıldıyordu. Boyu ne kısaydı ne de uzun. Çıplak ayaklarına halhallar takmıştı. Eteğinin altına giydiği pantolonun yanları baldırına kadar yırtmaç ile açıktı. Herkes bacaklara bakakalmış, acaba siması da ismi gibi ay parçası mı diye merak ediyordu. Efsun’un dansı gibi hareketli değildi dansı. Tahir makamında bestelenen ağır bir güfteydi. Aşkı en saf haliyle anlatan bu dizelerde vuslat yerine ayrılık vardı sadece. Tutkuyla bağlanandan kopuş.

Arkasını döndü yavaşça Kıpti Simay. Elleriyle gerdiği tül bedeninin üst kısmını tamamiyle kapatıyordu. Hafifçe yana attı sağ bacağını, kalçası yaylanarak seğirtti o yöne doğru, elleri tülü sarstı bir an. Nefesler tutulmuş, tülün arkasına yoğunlaşılmıştı. Osman’ın ağzı yarı açık, marpucu elinde asılı kalmıştı. Selim keza benzer şekilde gözlerini dilbere dikmiş utangaçlığından eser kalmamıştı. Fatma, büyülenmiş gözlerle kendilerinden geçen bu erkeklerden koparacağı akçeleri düşündükçe seviniyor, eğer Osman Kıpti’yi isterse Kıpti’nin istemeyeceğini bildiği için hem Osman’a ne cevap vereceğini hem de Efsun’la nasıl başının derde gireceğini düşününce hop oturup hop kalkıyordu.

Tül, Kıpti kızın ellerinden usulca kayarak yere düştü. Beş erkek, aynı anda derinden öyle bir iç geçirdiler ki çalgıcılar şahikaya ulaştıklarını sandılar. Zilli gerçekten çok güzeldi. İri badem gözlerine sürme çekmiş, yanaklarına ve dudaklarına al basmıştı. Elmacık kemikleri dışa çıkık, çenesi gamzeli, burnu minicik ve kalkıktı. Dudağının sol üstüne yaradan bir ben kondurmuştu ki asıl o ben insanı mahvediyordu. Raksı ise bir yılanı kıskandıracak kadar kıvraktı. Kollarının ve belinin sallantılarında adeta onlar da o kollar ve belle gidip geliyorlardı. Bu kızda diğerlerinde olmayan bir şey vardı. Hareketlerindeki işve ve eda içinizde bir şeyleri tutuşturmaya yetiyor, kendinizden geçmenizi sağlıyor ama bunu yaparken de acıtarak ve yakarak yapıyordu. Tıpkı bir iğneyi bedenimize batırmadan önce ateşe tutmamız gibi o da aşkın iğnelerini ateşli dansında kavurup saplıyordu sinenize. Selim Kıpti kızı izlediğinden beri sevdiğini aklına getirmediğini hatırlayınca bir garip oldu. Sanki bu kızın yaktığı ateşin içinde erimiş, yokolmuş, başkasına varan sevdiğinin ardından açılan yaralar temizlenmeye yüz tutmuştu. Onun için kopuş başlamıştı. Osman bu anlamda istediğine ulaşmış ancak kendinin nar-ı aşka düşüşüne engel olamamıştı. Karşılıklı bir dönüşüm ve değişim başlamıştı. Bunu Afet Fatma da görebiliyordu. Selim’in geldiğinden beri her çengi ile asılan yüzü, çatan kaşları şimdi daha uysal, daha huzurlu bakıyor; tüm gece eğlenen, Selim ile dalga geçen Osman, adeta dut yemiş bülbül kesilmiş nefes almıyordu.

Kıpti raksını bitirdi. Başıyla odadakileri tek tek selamladı, yerden tülünü aldı ve yavaş adımlar ile arkasını dönmeden çıktı. Fatma, kızlara hemen hareketli bir şeyler çalmasını söyledi. Ortama neşe katmak ve ağırlaşan havayı dağıtmak için Efsun’u çağırmaya gitti. Efsun tüm olanları kapı aralığından izlemiş ve Osman’ın hallerine içerlemiş ve sinirlenmişti. Oynamak istememekte diretse de Fatma onu kolundan tuttuğu gibi içeri yolladı. Kimsenin Efsun’u görecek hali kalmamıştı. Önlerine bakakalmışlar, derin düşüncelere dalmışlardı. Efsun efendisinin beğenisini kazanmak için sallandıkça sallanıyordu. Bir süre sonra bu çok hareketli beste Osman’ın kulaklarını tırmalamaya başladı. Eliyle çalgıcılara kes işareti yaptı. İşte Fatma’nın korktuğu başına geliyordu. Osman’ın beraberinde gelen diğer üç delikanlı “Kıpti! Kıpti gelsin,” diye bağırmaya başlayınca Osman’ın kan beynine sıçradı. Onları mekandan kovdu. Hırslanan delikanlıların elinden bir şey gelemezdi tabii. Ceketlerini alıp sessizce çıktılar. Sadece Selim ve Osman sessizliğin içinde, divana çakılı kalakalmışlardı. Cebinden bir kese akçe çıkarttı ve masaya koydu. “Kıptiyi çağır ve şu içkileri tazele,” dedi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nazende Hanım ve Yusuf Ziya Bey
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 7
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 8
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 9
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 10
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 5
Deva Kız'ın Aşkı
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 3
Yandım Selim ve Bıçkın Osman
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 4

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Katıksız Ekmeklere Umut
Garip Köyde Yaşananlar - 1
Garip Köyde Yaşananlar - 4
Garip Köyde Yaşananlar - 5
Garip Köyde Yaşananlar - 3
Garip Köyde Yaşananlar - 2


Seda Han Doukas kimdir?

Kitap okumak benim için yazarların araladığı o sihirli kapıdan gözlerin kapalı olarak geçmek ve onun yanında otururken sana çevrende olup bitenleri kulağına fısıldamaları gibi gelirdi. Hala da öyle. Bana fısıldanan o hikayeler içimde yankılanarak dışarıya kelimeler olarak dökülmeye başladığında artık başka bir noktadan baktığımı farkettim. O yabancı bahçelere yazarlar ile girmek gibi değildi. Artık ben kendi bahçeme kendi okurlarımı kabul edebilirdim. İşte burada bulunma amacım da bu. İçimden çıkmak için çığlık atan hikayelere el uzatmak.

Etkilendiği Yazarlar:
Gabriel Garcia Marquez, Louis de Berniere, John Fownles, Nikos Kazantzakis, José Mauro De Vasconcelos, Irwin Yalom


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seda Han Doukas, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.