..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




5 Aralık 2010
Babasına Çekmiş  
Mehmet Önder
- Hakaaan! - … - Aaaa Hakan! Yine duymazdan gelince bir ilenç savuruyor: - Hakanadların kapansın inşallah!


:AEJD:

      BABASINA ÇEKMİŞ



- Hakaaan!
- …
- Aaaa Hakan!
Yine duymazdan gelince bir ilenç savuruyor:
- Hakanadların kapansın inşallah!

      …

Huriye hanım oğlu Hakan ve kayınpederi ile birlikte oturur. Evleri iki katlı hanay, eski yazlık evlerden. Yazlıklığı da şu, tarım işinin yapıldığı tarlanın köşesine yapılmış bir tür kullanışlıca barınak. Sağa sola tek katlı yapılar eklenmiş; samanlık, hayvan barınağı. Sağda Durmuş dedenin oturduğu tek katlı bir ev daha. Üst katın arka odası gelineviymiş zamanında; Dursun çekip gidinceye kadar.
Hakan babasını çok iyi tanımıyor. Çok küçükmüş, babası kaçak güreşmeye başladığında. Arasıra gelişlerinde de geldiği ile gittiği bir olurmuş. Herkes alışmış yokluğuna, arkada bir görünüp kayboluşuna. Memiş dede, oğlunu soranlara “Bir yerlerden çıkar gelir eşek sıpası” demekten başka yanıt bulamamış hiçbir zaman.



O gün tüm bağırış çağırışa karşın Hakan’dan ses çıkmaz. Aslında her şeyi duyardı da, işine gelmeyenleri duymamış gibi yapıverirdi. Kimi zaman gerçekten duymadığı da olur, adı çıktığı için bunu kimseye inandıramazdı. Huriye hanım’ın sık sık “Babası dürzüye çekti bu ipsiz!” diye söylenmesi bundandı. Babası da böyleymiş, hatta daha da kötüsüymüş. Sorumsuzluk o denli yüksek düzeydeymiş ki, bir gün “Ödemiş’te bir işim var”demiş evden çıkmış; aylar sonra, Kemeraltı Karakolu’ndan köy muhtarına gelene telefona dek haber alınamamış. Bir kez de “Almanya ya işçi yazıldım “ diye bir şey uydurunca, borç harç cebine para konmuş, törenle uğurlanmış. Huriye hanım “Belki bizi de aldırır.” diye heves etmiş. “Hatta bir iş de bana bulunursa” diye hayaller kurmaya bile başlamış. Ancak, bir süre sonra memleketine giderken yolu düşen bir arkadaşı uğramış evlerine. Selam getirmiş; bir de mektup. İyiymiş, sağlığı yerindeymiş, çok da özlemiş... İyi de, ardından boncukla işlenmiş bir hediye; üstü yazılı, “Seni pek görcem geldi, bidenecik garıcım!” Hemen anlamış Huriye hanım, mektubun çeşmeleri yandan akan bir binada yazıldığını.

     …

Dursun baba, eş, evlat pek tınlamasa da kimi şeyleri unutmazmış. Özellikle de evin adresini. Hangi memlekette olursa olsun, borç senetlerinin adres kısmına evinin adresini yazar, eve sık sık haciz getirirmiş. Ev halkı uzun yıllar eve gelen hacizlerden almış Dursun’n sağlık haberlerini. Ancak icranın sarı taksisini kapının önünde görünce huzur bulmuş içleri.


Kapının önünde bir sarı taksi dururmuş, içinden iki tane eli çantalı çıkar, ezberledikleri sözleri sıralarlarmış :
- Dursun Bey’in evi mi?
Ev halkı yarı mutludur; çünkü Dursun, sağ salim, cehennemin dibindeki bilinmeyen bir köşede nefes almaktadır. Öfkelenirler, “Allah canını tez alsın, bu kaçıncı haciz.” Bildikleri tüm küfürleri yaparlar, arkasından borcu ödeyip memurları yolcu ederler.

      …

Dört beş yıl önce, gelen giden sarı taksilerde gözle görülür bir azalma olunca öldüğünü düşünmüşler. Yoksa borçlanacak bir sebep bulur, icralık olur, merakta bırakmazmış sevdiklerini.
Varlığı hep zarar olsa da, olası ölümü etkilemiş ev halkını. Annesi Hakan’ı yanına çağırmış:
- Hakan, sanırım baban öldü. Deden yaşlı, bundan sonra ailenin reisi sensin.
Bu sözler karşısında biraz şaşırmış Hakan:
- Bugüne kadar ailenin başkanı bubam mıydı ?
- Bubandı.
Hakan başlamış pılısını pırtısını toplamaya.


     




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet Önder, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.