..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Ahmet Savaş




10 Eylül 2001
Mektepli  
Ahmet Savaş
"Senin bir öykün var mı?" diye sordum.. Halbuki dünyaya gelen ve sadece üç gün yaşayan bir bebeğin bile aslında bir öyküsü olduğunu çoktan öğrenmiştim.. "Herkesin kitabı yazılmamış bir hayat hikayesi vardır, kimi ödül alır kimi sahaflarda yok olur gider


:DJIH:
"Senin bir öykün var mı?" diye sordum.. Halbuki dünyaya gelen ve sadece üç gün yaşayan bir bebeğin bile aslında bir öyküsü olduğunu çoktan öğrenmiştim..
"Herkesin kitabı yazılmamış bir hayat hikayesi vardır, kimi ödül alır kimi sahaflarda yok olur gider ama insanlar aslında hangisinin daha değerli olduğunu hep yanlış bilirler." dedi..
Sesi ve bakışları birbirine çok benziyordu; yorgun, puslu ve kısık.. Yüzünün çizgileri gri beyaz sakallarının altında gizlenmişti ama gözlerinin kenarlarındaki derin çizgiler çırılçıplak ortada kalmışlardı..Alnı doğudaki köylerde gördüğüm susuz çorak topraklar gibi şerham şerham yarıklarla doluydu..
"Kokumdan rahatsız olmuyor musun? İnsanlar hep kaçarlar yanımdan." dedi. "Evet, gerçeği konuşmak gerekirse çok kötü kokuyorsun." dediğimde "İşe yarıyor." cevabını verdi gülerek. "Bazen iyi adamlar yani iyi adam olan belediye otobüsü şoförleri otobüse binmeme izin veriyor.." Devam etmesini bekledim. " Otobüs nefes alınmayacak kadar dolu olsa da ben rahatça yolculuk yapıyorum çünkü kokum yüzünden yanımda, etrafımda kimse kalmıyor." dedi ve bir kahkaha patlattı. Dişlerinin beyazlığını ilk kez o zaman farkettim. İçnde bulunduğu bütün sefilliğe rağmen dişleri inci gibi beyazdı. "dişlerin" dedim, "Bu kadar çok ispirtoya, şaraba ve tütüne rağmen inci gibi." Önünde serili duran ve masa görevi yapan gazetenin üstündeki turpu işaret etti. "Yıllar boyu sofrandaki mezen bu olursa temizler." dedi. "Bir de bulursam eğer arasıra karbonat ile ovarım." diye ekledi.
"Hayat hikayen." diye tekrar sordum.. Şarap şişesini boğazından yakaladı "Sonu iyi biten hikayelerin şerefine!" dedi ve şişeyi dudaklarına dayadı. Gırtlağındaki kemik beş kez indi çıktı, şişe yarılanmıştı. Turptan da bir diş aldı..
"Ey kör! Bu yer bu gök bu yıldızlar boştur boş.. Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş..Şu durmadan kurulup dağılan evrende bir nefestir alacağın..O da boştur boş.." dedi ve bir süre sustu.. "Ömer Hayyam" dedi, "Bilir misin?". "Ne mutlu adı sanı bilinmeyene, ipeklere kürklere bürünmeyene.. Anka kuşu gibi iki dünyadan geçip, bu viranede baykuşa dönmeyene." dedim. Gözbebekleri kısa bir an ışıldadı ve Hayyam dörtlükleri aramızdaki kiliti tamamen açtı..
Sonra anlatmaya başladı..
İstanbul'un varlıklı ailelerinden birinin tek çocuğuymuş. Kolej okuduktan sonra ailesi tarafından Avrupa'ya eğitimine devam etmesi için gönderilmiş. Ailesinin hepsi, o Avrupa'da iken bir trafik kazasında yok olmuş ve tek varis olduğundan genç yaşında hatırı sayılır bir mirasa konmuş. Eğitimini yarıda bırakıp İstanbul'a dönmüş, hiç çalışmamış, hiç evlenmemiş ve mirası etrafındaki hercai avane ile birlikte hızla tüketmeye başlamış. Miras oldukça yüklü olduğundan bu bohem hayata rağmen uzun süre dayanmış ama bir gün oturduğu daire de elinden gidince artık bu masalın sonu gelmiş. Etrafındaki avanesi mirasın tükenmesi ile birlikte yok olmuş..
Bütün bunları anlattıktan sonra yine sustu ve şarabından derin birkaç yudum daha aldı..
"Çalışmayı hiç sevmezdim zaten, bu miskin hayat iyi." dedi. "Peki bir sevdiğin kadın olmadı mı hiç?" dedim. Gözlerime bir çocuğun hayal kırıklığına uğramış gözbebekleriyle baktı. "Paranın çok olduğu yerde sevginin azı dahi olmaz." dedi..
Hava iyice kararmıştı. "Dün gece mezarlığın dibindeki çeşmenin oluğu içinde kendime bir yatak hazırlamıştım, bizim mekansız tayfasından biri kapmadan ben gideyim." dedi. Gözleri bir an gömleğimin cebindeki sigara paketine takıldı. Uzattığım sigara paketini, dibinde bir kaç yudum kalan şarap şişesini ve yarısı dişlenmiş turpun kalanını artık rengi anlaşılmaz hale gelmiş ceketinin cebine tıkıştırdı. Ayağa kalkarken "İsmini söylemedin." dedim. Metruk mezarlığın içine doğru yürümeye başlarken "Mektepli derler bana." dedi..
Gözlerim mezarlığın içine doğru giden toprak yolda onun görüntüsünü kaybetmek üzereyken mekteplinin sesini duydum. "Sakın unutma evlat! Paranın çok olduğu yerde sevginin azı dahi olmaz."

Gece bütün heybeti ile hükümdarlığını kurmuştu zamana. Zaman ise insana hükümdarlığını sürdürüyordu..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anne, toprağın üşümesin
Mahur Beste

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Ateistin Duasını Duymak İsterdim [Deneme]
Farz edin ki bu gece son [Deneme]
Siz gidin, ben gelmiyorum [Deneme]
Hadi bana yalanlar yaz [Deneme]
Benim kelimelerim [Deneme]
Beni evcilleştiremeyeceksiniz [Deneme]
Tanrı'nın Güldüğü An [Deneme]
Bir kedinin kuyruğunu yakalama çabasıydı aşk [Deneme]
Yağmur ağladı melekler [Deneme]
Tükendik [Deneme]


Ahmet Savaş kimdir?

Bu satırların sahibi "hiç kimse olmak isteyen" bir adamdır. Yaşamın sadece kalbin iki atışı arasındaki zaman olduğunun farkındadır ve hayatı ciddiye almadan yaşamaktadır. Zaman ona elinde sadece kelimelerin, fotoğrafların ve anıların kalacağını öğretmiştir. İşte hepsi bu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bana güzel bir masal anlatan herkesi severek okuyorum..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Savaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.