Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Kuran'ı Kerim'de geçen 'Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.' (Nisa Suresi, 48) ayetiyle Allah Kendisine şirk koşulmasını bağışlamayacağını bildirmektedir. Ancak insanlar Allah'tan başka bir varlığa inanmadıkları için bu büyük günahtan kendilerini uzak görürler ve farkında olmadan büyük bir yanılgıya düşerler. Oysa insanların çoğu hayatlarının büyük bir kısmını Allah yolunda yaşamak, O'nun rızasını gözetmek yerine eşinin, çocuklarının, sevdiklerinin ya da patronlarının rızasını gözeterek geçirirler. Bu aslında şeytanın sinsi bir oyunudur. Şeytan bu oyunla, insanları Allah'ın dosdoğru yolundan saptırıp Allah'a duymaları gereken sevgi, saygı ve korkuyu çevresindeki insanlara yöneltmelerini sağlayarak onların şirke düşmelerine neden olur. Herşeyi yaratan sonsuz güç sahibi Allah ise insanları "Ve yalnızca Rabbine rağbet et." (İnşirah Suresi, 8) ayetiyle uyarmaktadır. Elbette insanın çocuğunu ya da çevresindekileri sevmesi suç değildir ancak onları Allah'tan bağımsız birer varlık olarak görmek ve tüm hayatını onlara adamak büyük bir hatadır. İnsanların dünyaya gelme amacı ne iyi bir iş sahibi olmak, ne güzel bir aileye, çocuklara sahip olmak, ne de mal mülk sahibi olmaktır. İnsanın tek amacı Allah'a iyi bir kul olabilmektir. Yaratılış amacımız : 'Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım'. (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle açıkça bildirilmektedir. İşte tam bu noktada şeytan devreye girerek insanları çeşitli telkinlerle Allah'a kulluk etmekten alıkoymaya çalışır. Bu telkinlerin başında duygusallık ve romantizm gelir. Duygusallık ve Romantizm: İnsanı zayıflığa sürükleyen ve aklını örten bu davranış bozukluğu şeytanın en etkin olarak kullandığı yöntemdir. Özellikle karşı cinse duyulan tutkulu aşk ve romantizm masalıyla insanları Allah 'tan uzaklaştırmayı amaçlar. Bu masala inanan kişiler artık yalnızca aşklarını mutlu edebilmek için yaşarlar. Sabah kalktıkları andan itibaren sevdiği kişiyi düşünür, ona süprizler yapmayı planlar, onun için ağlar, onun için ailesinden hatta hayatından vazgeçerler. Bu tür insanlar duygusal oldukları için alıngandırlar ve kolayca kırılırlar. Bu nedenle ilişkilerinde sürekli sorunlar yaşarlar. Olaylara duygusal yaklaştıkları için akılcı düşünme yeteneğini kaybederler. Böylece nefislerinde bulunan kin, öfke, kıskançlık, bencillik gibi kötü özelliklerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Bazı insanlar ise duygusallığı koz olarak kullanır ve bu şekilde çıkar elde etmeye çalışırlar. Aldığı telkinlerle duygusal davranışlar sergileyen bu insanlar aslında zayıf düşerek hem hayatlarını, hem ahiretlerini etkileyecek çok büyük hatalar yaparlar. Aklını kullanan ve Allah'a iman edip sevgisini O'na yönelten insanlar ise şeytanın oyunlarına karşı uyanıktırlar. '(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.' (Araf Suresi, 201) ayetinden de anlaşılacağı gibi iman edenler Allah'ı anarak O'na sığınırlar. Olaylar karşısında duygusal tepkiler vermek yerine akılcı ve Kuran ahlakına uygun tavırlar sergilerler. Herşeyin bir hayırla yaratıldığına inanır ve yalnızca Allah'a tevekkül ederler. Böylece hem dünyada hem ahirette sonsuz huzuru yaşarlar. Allah'a yakın olmanın ve O'na sığınmanın verdiği huzuru... Allah Affeder Telkini: Şeytanın diğer telkini ise Allah affeder mantığıyla insanları günaha teşvik etmektir. Allah'ın affediciliğine güvenen insanlar kolaylıkla günaha yönelirler. Ancak şeytanın unutturduğu önemli bir gerçek vardır ki: 'Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil.' (Nisa Suresi, 18) dir. Allah'ı seven ve O'ndan korkan bir mümin için bilerek günaha girmek ise söz konusu dahi olamaz. Şeytanın yoluna ancak onun yandaşları tabi olur. Şeytanın müminler üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktur. 'Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir.' (Nahl Suresi, 100) İbadetleri Erteleme Telkini: Şeytan insanların Allah'a yakınlaşmasını engellemek için ibadet etmeyi sıkıcı gösterir ve insanları ibadet etmek yerine hayatın tadını çıkarmaya yönlendirir. Bu yüzden pek çok insan ibadetlerini hep yaşlılık dönemlerine erteler. Oysa 'Ertelemek ancak inkarda bir artıştır.' (Tevbe Suresi, 37) ve ölümün ne zaman geleceğini kimse bilememektedir. Geri dönüşü olmayan o an geldiğinde şeytan ve yandaşları için sonsuz cehennem azabı başlayacaktır. Şeytanın bu sinsi oyununa karşı Allah'a sığınan müminler ise hayatları boyunca yalnızca O'nun rızasını gözeterek yaşar ve ibadetlerini titizlikle yerine getirirler. 'Durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.' (İnşirah Suresi, 7) ayeti gereği zamanlarını ibadetle geçirirler. Ansızın gelecek olan sorgulama anına Allah'ın yolunda yaşayarak hazırlık yaparlar. Dünya Hayatını Süslü Gösterir: Dünya hayatını çekici ve süslü gösteren şeytan insanları sürekli bu geçici mekan üzerinde planlar yapmaya yönlendirir. İyi bir eğitim almak, iyi bir işe girip kariyer yapmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, onu en iyi şekilde yetiştirmek, daha iyi evlere, arabalara sahip olmak gibi sonu gelmeyecek amaçlara yönlendirir. Böylece insanların hayatları boyunca boş işlerle meşgul olmasını ve Allah'ı unutmalarını sağlar. 'Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.' (Ankebut Suresi, 64) ayetinin bilincinde olan müminlerin ise tek amacı Allah'ın razı olacağı hayatı yaşamaktır. Sonuç olarak şeytan pek çok yolla insanları Allah'ın yolundan alıkoymaya çalışır. Bu sinsi oyunlardan sadece Allah'ı seven , Allah'ı anan, O'na sığınan ve yalnızca O'ndan korkan müminler korunabilirler. Şeytana uyup dünya hayatını seçenler ise tuzağa düşenlerdir. 'İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.'(İbrahim Suresi, 22) Altuğ Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Altuğ Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |