..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




8 Ağustos 2010
Meyhane Telefonu  
Mehmet Önder
Kıvırma, de. Öde paramı, de. Karı doğuruyor, de. Kavun bekler, de...


:AFAG:
MEYHANE TELEFONU



O zamanlar bir yerden bir yere göçünce en büyük sorun haberleşmeydi. Bunu hem işyerinde hem de evde telefonsuz kalınca iyice anladım. Doksanın ortaları, cep telefonları daha yaygın değil. Almağa kalksan bir servet. Araya adamlar koyup işyerine bir telefon bağlattık ama ev telefonu yok. Beşinci katta, telefonsuz, dünya ile bağlantısı kesiliyor insanın; Ağrı Dağı’nın zirvesinde mahsur kalmak böyle bir şey olmalı.

     Müşterilerden biri “Dükkanda fazla telefon var para yerine onu vereyim” deyince, havalara uçtum. Kesik olan bu telefon için bedelin iki katı birikmiş ücret ödemek bile sevincimi azaltamadı.

     O heyecanla numaramı yakın arkadaşlarıma, akrabalarıma, önemli müşterilerime bildirdim. O gün geç vakte kadar hiç arayan olmadı. İlk telefon gece yarısına doğru küfürbazın birinden geldi;

     - Aluuu!
     - Buyurun kimi aradınız?
     - Alu dedik ya.
     - Ben Mehmet. Burada öyle biri yok.
     - Sen mi devraldın?

Telefonu bana satanla postaneden devri yapan farklı kişilerdi. Kullanan daha bir başkası herhalde; hiç biri birini tutmuyor. Ama telefonu benim devraldığım doğru.

- Ben devraldım.
- Hayırlı olsun. Şimdi Osman’ı ver bakayım.
- Burada öyle biri de yok efendim.
- Ulan, cin oldun da adam mı çarpıyorsun ? Dipteki girintidedir. Alacaklılara görünmemek için orada içer. Yoksa, aradığımı söyle. Kavun aradı de. Bana bak sen bu işi beceremezsin. Böyle kibarcık kibarcık… Ali üç yıl dayandı, sen üç ayda topu dikersin.

Adam beni meyhaneci olarak yeteneksiz buldu.

     …

     Vakit geceyarısını geçerken de bir kız çocuğu; bizim dağ köylerinin ağzıyla:

- Meyhanacı amca, yolla gayrı bubamı; anam doğuruyi.

Hay Allah. Bir telefon için başıma gelenlere bak. Doğum da başka şeye benzemez ki… Anne çocuk, sağ salim kurtulsalar bari.


Belki bir yardımım olur, diye soruyorum, tanımasam da:
- Kızım senin baban kim?

- Kim olacak, celep Osman.

     - Burada öyle biri yok.

     Kız bir süre sustuktan sonra;

     - Anam, dedi.

Ben doğum oldu sandım.

     - Doğurdu mu?

     - Yok, doğurmadı. Senin için “Yalan söyliyi kerhanacı. Çabuk yollasın, namussuzluk etmesin” deyi.

     …

Alınganlık huyumuz yok da, Osman’ı nerden bulursun bu saatte. Tanımam bilmem. Önemli bir telefon gelir diye kapatamıyorum da.

     Bu kez bir genç bayan sesi.

- Alooo. Geleyim mi?

İşimiz var. Her türlüsü arıyor.

- Nereye geliyorsun?

- Kız ben Burcu… Namı diğer Şerife. Bira satışları açılsın öyle gel, iki ay izinlisin, dedin; üç ay oldu çağırmadın. Tın tınım vallahi.

Bizim Şerife, uzun tatilden sıkılmış. Bu arada ben de işletmeciliğe yavaş yavaş ısınıyorum.
     
- Kızım Şerife, işler hala açılmadı. İki ay daha izinlisin.

     - Üf yaa.. Peki, Osman abi uğruyor mu? Bana iş bulacaktı . Müdürlük filan.
     - Ara sıra uğrar da, müdürlük işini bilmem.

     - Karısı hala sık sık doğruyor mu?

- Valla, doğurmuyor desem, yalan olur.

     - Ne doğurgan kadın. Üç ayda yirmi sekiz doğum yaptı. Toplam çocuk sayısı bir. Gerisi geçersiz.

     


Saat sabahın üçü. Artık arayan olmaz, yatayım, derken, zırt bir telefon daha:

     - Aloo, beni arayan var mı?

- Önce sen kimsin?

- Abi ya. Bu saatte seni rahatsız edecek kaç tene canciğerin var?

Benim tanıdıklarımdan bu saatte arayacak kimse yok ama, günün gözde adamı da Osman.

     - Osman sen misin?

     - Ağabeylerin güzeli. Kardeşini unutmiyi be?

Sıra geldi arayanlara:

     - Önce ukalanın biri aradı. Kavun’muş.
     
- Onu geçelim. “Bizim kıçımız koklandı. Kalitemiz onaylandı; mert adamız” demek istiyor. Sakın borç morç alma, bitiremezsin. Adamın donuna kadar alır.

Kavunla karpuzla uğraşırken doğumu unuttuk.

     - Osmaan, karın doğuruyor . Çabuk eve git!

- Telaşlanma Ali abi. Benim garı otomatiğe bağlı. Her gün geceyarısına kadar bekliyi. Göremedi mi, sıfır sıfır beş sularında günlük olağan doğumunu yapıyi.

Boşuna telaşlanmışım.

- Sen nerdesin?

- Şehirdeyim. Malları sattım, muhasebede para bekliyim.

     - Baksana; Şerife’ye iş bulacakmıssın, ne oldu?

- Tamam abi ona burada iş ayarliyim. Uluslararası Sanayi Ticaret Turizim Holdink Şirketi. Böyük guruluş. Ücret dolgun. Buraya genel müdür oliyi.

- Güzel. Kız sevinecek.

      O an holdingte neler oluyorsa, Osman biraz bekledi, kekeledi. Heyecanlı heyecanlı:


      - Ali abi dur, dur. Garı gıvıriyi.

     Osman’ın da işi zor. Ticari ahlak çökmüş. Gece vardiyasında çalışan muhasebeci kadın ödeme yapmamak için bahaneler uyduruyor anlaşılan:

     - Kıvırma, de. Öde paramı, de. Karı doğuruyor, de. Kavun bekliyor, de…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.