Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides |
|
||||||||||
|
ATALARIMIZIN BIYIKLARINA MAAŞALLAH Gazete haberi; Türk erkekleri üzerinde bir araştırma yapılmış, sonuç: Esmer, etobur, bıyıklı. Sonuçlardan ilk ikisi bir çağrışım yapmadı da, üçüncüsü beni aldı yetmişli yılların ikinci yarısına götürdü. O günler daha televizyonlar tektük. Çoluk çocuğun az sayıdaki televizyonlu evlerde, insan tacirlerinin elinden son anda kurtarılmış geri kalmış ülke yurttaşları gibi çömelip televizyon izlediği, Almanya’dan izinli gelenlerin omuzlarında son sesi açılmış teyplerle, başlarında tüylü şapkalarla dolaştığı yıllar. İzmir, Çimentepe ‘de radyo teyp tamirciliği yapıyorum. Dükkana en yakın komşum Kamil abi. İlk ziyaretçim de o oldu. Yorgancı, öyle olunca ilk akla gelen Bayındır’lı olup olmadığı oluyor. Öyleymiş. Köylerimiz ayrı, ama yakın. Kamil abinin en önemli özelliği, özenle baktığı burulmuş kocaman bıyıklarının olması. Yorgan işinden çok bıyıklarını önemsediğini her an belli ediyor. Her sohbeti döndürüp dolaştırıp bıyığa getiriyor. Onun için “Hayatta en yüce değer bıyıktır” desek yanılmış olmayız. … O ilk günkü tanışma faslından sonra da, benim henüz dikkatli gözlerin fark edebildiği, jiletle tanışmamış on altı on yedi yaş bıyıklarıma bakıp, konuya girdi. - Seninkile de fena değil de bilader, neymiş o atılarımızın bıyıkları öyle pıransa gibi maaşallah süphanallah. - … ? Kamil abinin en önemli kişilik özelliği, özenle baktığı burulmuş kocaman bıyıklara sahip olması dedim ya; adam sanki yorgancı değil bıyıkçı. Çocukların ders kitaplarında Yavuz Sultan Selim’in Kanuni’nin resimlerini görmüş; günde kırk kez gelip “Neymiş o atılarımızın bıyıkları öyle pıransa gibi maşallah” diye diye sohbete başlıyor. Pırasaya da okkalı bir “n” ekliyor ki, bıyıkların azameti bir kaç kat artıyor. Konuk gelen kardeşini bıyıksız görünce, kapıdan çevirmişti. “Bu rezillikle kapıma dayanmaya utanmadın mı ? Defool !” diye haykırışını her sohbette ‘o’ harflerinin sayısını arttıra arttıra anlatıyordu. Bu da konuya ne denli önem verdiği gösteriyordu. … İlk zamanlar “Haydi bunun da gönlü olsun” deyip hoş görsem de, bıyık sohbeti benim işlerime de engel oluyordu. Bir gün dükkan sahibi geldi, yeni yılın kira artışını görüşüyoruz. Adam inatçı mı inatçı, yarı yarıya artış istiyor. Üstelik kendi kendine traş olmaya çalışırken yüzünü yaralamış, bıyığının bir yarısını kazayla kesmiş. Bir buçuk bıyıkla, gülünesi bir görüntüyle pazarlık yapıyor. Benim durumum güler misin ağlar mısın kararsızlığında. Hiç değilse artışı yüzde yirmibeşlerde tutayım, derken, Kamil abi damladı: - Yahu Mehmetçim neymiş o atılarımızın bıyıkları öyle. Naha böyle pıransa gibi, maaşallah. Dükkan sahibi bu sözün kendisine söylendiğini, alay edildiğini sandı. Bir celallendi. “Yüzde elli artış az oldu, altmış olsun” dedim de ancak yatıştırabildim. Biliyorum, içinde bir kötülük de yok, istemeden oluyor. Yine bir gün bir bayan müşteri geldi. Arızalı cihazlarını varmış. Hatta evinde sağlam elektirikli alet kalmamış tamir edilecek. Haftayı kurtaracak bir iş. Bizimki yine ısmarlanmış gibi bıyıklarını sıvazlaya sıvazlaya içeri girdi. Kamil abinin yalnızca “…muaşşallah “ sözünü duyan bayan tacize uğradığını sanıp soluğu sokakta aldı. … Sonraki gün bir müşteri ile konuşuyoruz. Elinde bir resimle çıktı geldi: - Şu atılarımızın bıyıklarına bak, maaşallah. Müşteri de bilgili çıktı. - Arkadaşım, benim bildiğim kadariyle o resim bir Rum’a aittir. Yınılıyor muyum? Müşterinin yaptığı işe bak sen. Adamın atasının bıyığına laf et, nazara karşı maşallah deme, bir de gevur diye hakaret et. Kamil abi buna dayanabilir mi ? İkisi bir anda karakucak. Bizim vitrin camı unufak. … Benim çektiğim bıyık işkencesi bitecek gibi değil. Daha bir sonraki gün çenesi kalabalık bir müşteri geldi. Sinirli de bir şey. Çok kısadalgadan yayın yapan Budapeşte Radyosu’nun sesi zayıf çıkıyormuş, “Bu aletten hiç bir keyif alamıyorum. Çabuk ayarla acelem var, gideceğim” dedi. Ne kadar ayarlasam olmuyor. Ayarladıkça parazit artıyor, ses azalıyor. Adam kafaya koymuş bastırdıkça bastırıyor. Gerilimin en üst düzeyde olduğu bir anda “Tüy dikmeye geldim odana” der gibi Kamil abi. Konu yine bıyık, hem de maaşallah demeden. - Yahu gardeşim neymiş o bizim atılarımızın bıyıkları öyle pıransa gibi? Ben artık o denli kanıksamışım ki maşallahları, atalarımızın bıyıklarının maaşallahsız anılmasına tahammül edemeyecek durumdayım. Şuna bak, atalarımızın bıyıkları ha, pırasa gibi ha, hem de maşallahsız. Bir an kendimi kaybetmişim. En son: - Maaşallah de ulan maaşallah de , nazar deyireceksin atalarımızın bıyıklarına, çığlıkları atarak saldırdığımı anımsıyorum. … Kendime geldiğimde karakoldaydım. Polis soruyor: - Neden saldırdın bu adamcağıza? Neden yoldun bıyıklarını? Hay Allah bir anlık sinirle neler yapmışım. Eğilip Kamil abinin yüzüne baktım. Küs küs oturuyor. Bıyığının bir yanı yok. Bereket versin öbür yanı yerli yerinde duruyor. Pırasa gibi maaşallah.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |