Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Karardı evren ve yok oldu gün ışığı... Dönüp de gitmek ve bir an kalmak isterdim o durakta....ama yok...gidemem ki... Biliyor musun...insan sözüyle bilinirmiş... Sen benim sözünün eri insanımdın, ne oldu sana, bilemedim...Bir düşte mi yaşadım, yoksa yaşamadım mı...Gençliğimin en güzel günlerinde düşler denizinde savrulurken yüreklerimiz, ne çok severdik gelecekle ilgili günleri konuşmayı. Sen, ders aralarında bana gülümserken ben sana çay pişirirdim düşümde... Anlatılan ders kim içindi, hiç dinlemedim ki...Okul bittiğinde hiç ama hiç ayrılmama sözü vermiştik birbirimize de...Bu uğurda sımsıkı sarılmıştık birbirimize...Aynı yerde işe girdiğimiz o gün, bana dünyanın bütün çiçekleri derlenmişti sanki..Hayat...ne güzeldin...Sevmek, ne güzeldin..Bu tatlı sarhoşluğun adı mutluluk muydu...Gelinliğimle sana doğru ilerlerken ellerimdeki çiçeklerin yaprakları hiç dökülmesin istemiştim...Ne güzel kokuyorlardı...Tenin gibi...Her sabah seninle aynı çayın buğusunu paylaşmak, akşam yemeğinde seninle günün yorgunluğunu dindirmek...Buydu hayat benim için...Parasızlık hiçti, bulunurdu...Derdim parayla olmadı hiçbir zaman...Giden yıllar, giderken neyi sürüklediler ardından...bilemedim.Gözlerinin içinde kendimi bulduğum o günleri nerede bıraktım... Hatırladığım...sadece geç kaldığın geceler, sabah uyuyup benimle kalkmadığın o sabahlar...ve o kara gün...Senin en sevdiğin yemeği yapmak için alışverişe çıktığım gün durakta seni yıllar önceki pırıltıyla, o güzelim bakışlarla gördüğüm an...Keşke bana bakarken de gülseydi gözlerin, ama...baktığın, ben değildim... Gidişin habersiz oldu...Bunca sevginin ardından bir vedayı çok görürcesine.. Sanki hala bekler soframda o yemek, yüzümde gözlerinin izini bekler gözüm sanki...ama...ama sen gelmedin. 25.2.2005/ Serap Hoca ---------------- Sen Taş Olmayasın Böyle mi olacaktı, bunu da mı diyecektim? Hayatın insanı savurup bir tarafa attığına mı yanayım, omzumdaki yüklerin ağırlığına mı kızayım, yüreğimin sızısına mı bilemedim. Durup da düşünüyorum gidenleri, Ahmet Haşim'in Merdiveninin neresindeyim diye düşünüyorum. Çok mu düşünüyorum, hayır...Sorguladığım kendi yaşamım...Durup durup seni düşünüyorum, demiş ya şair, ben de durmadan, hiç durmadan seni düşünüyorum ve ciğerparem büküp de kalakalıyorum hayalinin huzurunda. Seni tanıdığım güne lanet ediyorum, diyenlere hayret ediyorum. Nasıl dili varır ki insanın sevdiğine bu sözleri demeye. Oysa ben …ben neler söylemek, neler yaşamak isterdim seninle…ve yok gülüm, yok…Bunlar hep düşler denizinde saklı…Seni, ellerimin içine hapsettim… Seni gözlerimin içine hapsettim…ve seni yüreğime sakladım…Nasılsın, nicesin şimdi… Seni, dağlara emanet ettim, seni yollara emanet ettim…Beni unutursun demedi hiç yüreğim, hiç demedi. Bildi ki yüreğim, silinmez bu sevda…Anladı ki gönlüm, unutulmaz bu sevda… Sevda bir coşkun nehir, kapılan çıkamaz kıyıya…Çıktığında…zaten sevdası bitmiştir. Yürek, yazmışsa sevilenin adını…mümkün mü unutmak…Git desen gidilmez, gel desen gelinmez bir dönemeçte kalakaldım. Gözlerimi seviyorum seni gördü diye, kulaklarımı seviyorum sesini duyurabildi diye, ayaklarımı seviyorum sana getirdi beni diye, ellerimi seviyorum sıcaklığını hissedebildi diye… Sen canım, bilirsin ki asırlardan beri sevda pınarında yıkanmamış yüreklerin taştan farkı yoktur. Sen beni unut istersen, sen beni sil yüreğinden istersen ama…sen taş olmayasın aşkım, sen taş olmayasın. 19.2.2005/ Serap Hoca ----------------------------- Seni Sordum Buğulu gözlerin derinliğinde, kar bulutunun güzelliğinde, gece mehtabın ışıltısında, gündüz hayallerin esintisinde seni aradım; seni sordum tüm evrene, herkes 'Burdaydı.' dedi... Dünyayı görüp de seni göremiyorsa bu gözlerim, gözlerime lanet olsun; tüm acıyı hoşgörüyle yoğurup güleryüzle sunan bu yüreğime lanet olsun seni hissedemiyorsa... Canımsın dediğimde bin kere sızlarken içim, senden bir haber getirmeyen rüzgara sözüm yok; belki-bir umut- selamını getirir diye. 15.1.2005/Serap Hoca
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serap Demirtürk Özaltun - SERAP HOCA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |