..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




6 Şubat 2010
Ali'nin Finosu  
Mehmet Önder
Zavallı yaşlı, iki saat ölümün nasıl geldiğini, nasıl alıp gideceğini dinledi korkulu gözlerle. Hep birlikte uyuyormuş gibi yaptık da, amcayı azrailin elinden zor kurtardık. Ali, uyumayan var mı, uyuyup uyanan var mı, diye bakındı durdu geç saatlere kadar.


:AHHG:
      ALİNİN FİNOSU
     

      Hastabakıcılarla konuşa konuşa, şakalaşa şakalaşa baş tarafından koğuşa girdi. Yanımdaki boş yatağa yatırdılar.

      “Arkadaş Ali; dipteki koğuştan. Tayini buraya çıktı” dedi, muzipçe olanı. On yataklı, dokuz hastalı sessiz koğuşumuza bir ses bir devinim geliyordu. İki haftadır yatıyorum, kolundan ameliyatlı Seyfi’yi saymazsak biz sekiz yatalak sessiz sessiz duvarları seyrediyoruz. Arada kapının önünden geçenler oluyor ama, sesleri yankılanıp homurtu gibi geldiğinden konuştukları anlaşılmıyor. Seyfi ara sıra salondaki televizyondan haberler getiriyor, doktorlar izlemesine izin verirse. İlk gol Sinan’dan ikincisi Tezcan’danmış. Bu yıl transferler isabetli. Seyfi, ikincide daha heyecanlı dönüyor salondan. İkinci Barış Harekâtı başlamış. Büyük olasılıkla yine karartma yapılırmış. Başbakan Ecevit “Ada’ya barış gelecek !” demiş.

      Bizler böyle Seyfi Ajans’la ite kaka vakti geçirmeye çalışırken Ali’nin gelişi büyük değişiklik oldu. Sessizlik yerini sohbete bıraktı. Dip köşede yatan yaşlı amcaya bile ilk kez ağzını açtırıp “Ali sen çok yaşa. Sessiz sessiz geberip gidecektik buralarda !” dedirtti.
          


      İlk birkaç gün sıkıntıdan kurtulmanın sevinciyle geçti. Fakat bizim Ali azıcık fazla mı hoşsohbetti, yoksa böylesine “Çenesi düşük” mü demek gerekiyordu bilmem ?

     Evet, yeni arkadaşımız açıkça susma özürlüydü. Koğuştaki herkes kırık çıkık özürlüsü iken bir de susma özürlü eklenmişti. Ali’ye “gık” demeyegör gık üzerine altı saat konferans veriyor, her ağzını açanın lafını kapıp o konuşuyordu.

     Bir ara karşısında yatan yaşlının karnı ağrımış olacak, oğuşturup yüzünü buruşturunca söze de gerek kalmadı. Ali “Bu” dedi “Ya bağırsak tümörüdür ya da düğümlenme. Şakası yoktur. Amcamı yirmi günde aldı sattı.”

      Zavallı yaşlı, iki saat ölümünün nasıl geldiğini, nasıl alıp gideceğini dinledi korkulu gözlerle. Hep birlikte uyuyormuş gibi yaptık da, amcayı azrailin elinden zor kurtardık. Ali, uyumayan var mı, uyuyup uyanan var mı, diye bakındı durdu geç saatlere kadar.
      …

Üç beş gün daha geçince koğuşa iyice hâkim oldu. Bir ara sıkılıp ağzımdan “Offf…” diye bir ses çıkarmış bulundum. Ali bir şey anlatacağımı sandı. Hemen sözü aldı.

- Abi, dedi, iki kez gittim.

      - Nereye ?

      - Of’a.

     Abisi askerliğini Of’ta yapmış. Babası hem memleket görsün, hem de abisiyle hasret gidersin diye iki kez götürmüş. İki üç saat kadar Of’u, yolculuk anılarını anlattı. Tabii ben de bir daha of çekmemeye yemin ettim.

     …

     Bir hafta içinde çocukluğunu, okul yaşamını, Of seyahatlerini, sünnet oluşunu, öğretmeninin evlerine nasıl konuk olduğunu, ayrıntılı askerlik anılarını bıkıp usanmadan ve yorulmadan otuzar kırkar kez anlattı. Her ağzını açanın lafını ağzından aldı o sürdürdü.

      Islık çalanlar sünnetini, o diyenler okul yaşamını, ö diyenler öğretmeninin evlerinin gelişini “Aa sus artık !” demeye yeltenenler askerlik anılarını
dinlemeye zemin hazırlamış oldu.

     …

      Anlayacağınız Ali’ ye karşı önlemi elden bırakmamak gerekiyor. Yoksa her sesi kötüye kullanıyor. Ama herkes bu olgunluğu gösteremiyor ki; özellikle hemşireler… Eğitimleri mi zayıftır, aile terbiyeleri mi kıttır bilinmez, gelmiş Ali’ ye ağrın var mı, diye soruyor.

      Var ! Ali’nin ağrısı olmaz mı ? Hem Ağrı’sı var hem de Muş’u.
Askerliğini de Çölemerik’te yaptı. Acemilik Burdur’da topçu. Komutanı o denli üstüne düştüğü halde çavuşluğu istemedi. Kendileri öyle kurs murs sevmezler öyle.

Hop hop hemşiranım ! Nereye ? Arının yuvasını bozdun; şu askerlik anısını kırkyedincisinde birlikte dinleyelim. Eh artık ikibuçuk saatinizi feda edersiniz !

      Nerde ! Çekti gitti. Tabii Ali canavarı onun umrunda mı ? Git öteki
koğuşlara; “Ağrın var mı, şunun bunun var mı ?” Ohhh. Gelsin dolgunundan aylıklar. Ninem de yapar öyle hemşireliği.
     


Sonradan öğrendik; Ali, dipteki koğuştan sürgün gelmiş. Bulmuşlar
sekiz sessiz adamla bir yerinde durmaz Seyfi’yi, bağışlayıvermişler !

      Ben de sizin alayınızı şikayet etmezsem. Taa Ağrı’ya
sürdürmezsem. Alışıksınız ya, hastaya sorarsınız artık:

- Teyze ağrın var mı ?

El cevap

- He vallah. Hem elim Agri, hem başım agri, hem de belim
agri.

     …

Hemşire gidince tüm koğuş, bağır çağır Ali’yi susturduk.

Ama, şeytan da dürtüyor. Bu Ali’ye bir oyun oynamalı, diye. Düşündüm düşündüm, buna bir “av” diyeyim. Acaba ne anlatacak ? Avcılıktaki hünerlerini mi anlatacak, avukatından şikayetlerini mi, avakado meyvesinin vitamin varsıllığını mı ortaya dökecek. Ali ne yapar eder bir şeyler bulur. Avludan, avarelikten de bir şey üretemezse avurtlarını şişirir, avcuyla vura vura “zort zort” ses çıkarır, yine sözü alır.


     Bağırış çığırıştan pısmış, sessis sessiz duran Ali’nin yüzüne
baktım. Sinsi sinsi, biri “gık” desin diye havayı kokluyor.

- Av, dedim.

     Ali’nin gözleri parladı. Somurtan yüz doğal kıvrımlarına kavuştu.

- Benim, dedi, küçücük bir finom vardı. Hiç yanımdan ayrılmazdı.
Gelene geçene senin gibi “av av av “ diye ürer dururdu…



      İki saat kadar finoyu anlattı. En son araç ezmiş, mezar kazıyor. Kendim ettim, kendim buldum diye diye, dinliyorum. Ama dayanmak zor. Herkes bana ters ters
bakmaya başladı. Yalvarmaktan başka çare yok:

      - Göm artık şu iti Ali. Kulun kölen olayım. Fino köpeğin olayım Ali.

     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Mehmet Önder, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.