En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
on’dan geriye doğru sayıyorum. sonra durup o’ndan geriye doğru sayıyorum. matematiğim o kadar zayıf ki bir türlü “sıfır” diyemiyorum. evet, gitti. on günlüğüne. ama dönecek. iyimser tarafım bunu söylerken, gerçekçi tarafım soruyor: dönecek de nereye dönecek? cevabım yok bu soruya. aslında hiçbir soruya cevabım yok. eğer bir sürü soru varsa ve senin bunların hiçbirine cevabın yoksa, ya çok cahilsindir, ya soruların ait olduğu dünyaya ait değilsindir. biliyorum ki ikincisi. aynı dünyada değiliz. hatta ben dünyada bile değilim. uzay boşluğunda asılı kalmış bir yıldız gibiyim. yıldıza benzetince durumum havalı oldu biraz. aslında işi bitmiş, görevi tamamlanmış ve orda unutulmuş uydular gibiyim. anlamsız yani. belki bilmediğim bir galaksiden, gezegenden birileri gelip bulurda neymiş bu diye bakar. o zaman bir veri olurum en azından. yalan söyledim geçen gün. üç gün önce tam olarak. nasılsın, dedi. iyiyim, dedim. yalandı bu. ama daha büyüğünü sonraki sorusuna sakladım. ne yaptın, dedi. seviştim, dedim. uzun süre sessiz kaldı. dünyada başka erkek kalmasa bile benimle sevişmeyecek biri, gidip başkasıyla seviştim diye üzülmüştü. bir sürü şey söyledi. en komiği, beni severken bunu nasıl yaparsın, demesi oldu benim için. daha bir gün önce kendisini sevdiğime asla inanmadığını, söylediklerimi uydurduğumu, bırak sevmeyi sevişmek için bile kendisine karşı bir şey hissediyor olmadığımı vs vs vs söyleyen biri bu gün başkasıyla seviştim diye üzülebilir miydi? inanmadım tabi. ama detaya girdim. çok güzeldi, dedim. ağzına bile aldı, dedim. beş saat içinde tam dört kez seviştik, dedim. yataktan hiç çıkmadık, dedim. eve girer girmez yatağa girdik, ilk sevişmeden sonra şarabımızı açtık sonra da bir yandan şarabımızı içip bir yandan seviştik, dedim. penisimi kadehe sokup sonra da şarabı içirdiğimi, kadehten biraz şarap döküp, göğsünden göbeğine inen şarabı yudumladığımı, hatta kasıklarına doğru akıtıp kılların arasından süzülen şarabı içtiğimi bile söyledim. çok üzülmüş gibi yapıp bekleyerek veriyordu tepkilerini. tepkilerinin hepsi kırılmış, üzülmüş, incinmiş birinin tepkileriydi. yüzünü göremiyordum, konuşma msn’de geçiyordu. ve ben biliyordum. kırılmamıştı, darılmamıştı, üzülmemişti. mış gibi yapıyordu. cevaplarının gecikmesi o sırada başka biriyle kırıştırıyor olmasıydı. farkındaydım. ama aklına sadece küçük bir soru işareti düşürmek, acaba dedirtmek yetecekti bana… öfkelendi ayrıntılar karşısında. başım ağrıyor, uykum geldi gibi bahanelerin hepsini sıralayıp gitti. ertesi gün görüştük işyerinde. üzgün çok üzgün görünüyordu. konuşmaya çalıştım. sesi kırılgandı, titrekti. çok üzülmüş gibiydi. kısa kesti. git, dün kiminle seviştinse onunla konuş, dedi. gözleri doldu. ağlamak üzereydi. dur, dedim. ve yalanlarımı bir bir anlattım. gerçekte bir gün önce ne yaptığımı. gözleri ışıldadı, yüzüne bir gülümseme yayıldı. hayır. üzüldüğünü sanmıyorum gerçekten. kırıldığını hele hiç. peki niye söyledim. söyledim çünkü az daha sürdürsem yalanı, çok üzülmüş numarasının devamı olarak ağlayacaktı. ve ben ağlamasına dayanamazdım. numara olduğunu bilsem bile.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © s-ilgi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |