Kolay değil bir başkası için ağlamak. İnsanın çevresine ve kendine karşı bağımsızlığını ilan etmesi gerekir. Bir gün Cuma namazına gitmiştim. Namaz başlamadan önce imam dua etmişti. Allah’ım bütün Müslümanlara yardım et demişti. O an cami, cemaatin amin sesleriyle inlemişti. Ama ben yıkılmıştım. Cami yerindeydi, cemaat yerindeydi ama ben ise yerle bir olmuştum.
Bu nasıl din anlayışı. Sadece kendini ve cemaatini düşünen bir din olur mu? Başka insanlara dua etmeyi çok gören insanlar onları da hor görürdü. Bu nasıl din anlayışıydı ki başkalarını ötekileştiriyor, onları ayrı tutuyordu. Evet Kuran’da Allah insanları inananlar ve inanmayanlar olarak ayırdı. Buna bir itirazım olamazdı. Fakat insanların bunu yapması çok abesti. Hiç kimse hiç kimsenin Tanrı’sı olamazdı. Kimse kimseyi Allah’ın sopasıyla dövemezdi. Kaç kez cuma namazına gittim de bir kez olsun Haiti için dua edildiğine rastlamadım. Müslümanlığımdan utanır oldum. Bir gün de Rize’den Trabzon’a gitmek için durağa gelmiştim. Dolmuşum bütün koltukları doluydu, yalnız öndeki koltukta bir türbanlı bayan oturuyordu. Gelip onunla benim arama çantamı koydum ve oturdum. Aman Allah’ım bayan hiddetle kalktı ve bağırmaya başladı. Sonra çıkıp gitti. Çok utanmıştım. Arkaya dönüp ben bir şey yapmadım dedim. Bir dinin şerefi onun insanlara bakışındadır. Nasıl bir Yahudi’yi suçsuz yere asacakları sırada Émile Zola cumhuriyetin şerefi adaletindedir deyip itiraz etmişti. Evet kendi inancından olmayanı savunmak zordur. Çünkü insanlar daha çok bencil olmayı tercih ederler. İşin en korkucu bencilliğin din anlayışıyla ortaya çıkmasıydı. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki kültüründe sorun var, din anlayışında sorun var. İnsanlar cenazeye giderler, ölen için gözyaşı dökmemelerini bir yana bırak, kimin ne kadar ağladığına bakarlar. Kız çocukları töre kurbanı olur. Erkekler sakın çiğnemekten utanır. Öyle küçük sorunlar var ki ülkemde, tıpkı halının üzerine dökülmüş raptiyeler gibi. Ülkeyi o halının üzerine yürütmeye çalışır büyükler. Gel çocuğum gel buraya der gibi. Oysa ayaklar kan içindedir, görmez ya da görmezden gelir büyükler! Yapılması gereken eğitimcilerin amacının değiştirilmesidir. Eğitimcilerin ilk amacı örselenmemiş, tornadan geçirilmemiş nesiller yetiştirmek olmalıdır. Halkının yüzde doksanı Müslüman olan bir ülkede derhal Müslümanlar eğitilmelidir. Dinin ve törenin gençleri törpülediğini eğitimciler bilmelidir. Bu yüzden gerçek din anlatılmalıdır. Müslümanlara laikliğin dinsizlik olmadığı, laikliğin özgürlük olduğu ve dini de sadece özgür insanların samimice yaşayabileceği anlatılmalıdır. Ben her zaman dedim. İyi Müslüman olmak istiyorsan, Müslümanlardan uzak dur diye. Bir gün Rize’de çok tanınmış, şu an yaşamayan, bir din aliminin yanına gittim. Ona kafamı kurcalayan bir soru sordum. İnan Allah’ın kulusun bağırıp çağırarak camiyi ayağa kaldırdı. Sus diyorum susmuyor. Sorduğum soru hoşuna gitmemişti ve beni rezil etmişti. Ben bu tür olaylara irtica gözüyle bakıyorum. Böyle insanlar başımıza gelmesin. Müslümanlar ciddi bir eğitimden geçsin.