Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Beynim zonkluyor, ellerim titriyor, desteksiz geçen bir günün ardından tek isteğim ona kavuşmak. Hiçbirşey umrumda değil, şu an kapıyı çarpıp gidebilirim. Kapının önünde, ardında, içinde dışında ne varsa bir kibrit çakıp hepsini kül edebilirim. Kitlenip kalmış durumda gövdem yatağın içinde, yastığı dişleyerek avunuyor dişlerim, parçalanan yastığın içinden taşan kırpıklar yapışınca dilime, midemden bir öğürtü yükseliyor, içim dışına çıkana kadar kusuyorum. Halsiz, bitkin yatağa seriliyorum. Hiç bir çare gelmiyor aklıma, ondan nefret ediyorum, yapışık ikizimmiş gibi bir türlü ondan kurtulamıyorum. Borç isteyecek kimse kalmadı, herkesin kapıları artık bana kapalı. Ne onların gidişi umrumda, ne de yenilerinin gelmeyişi. Arasıra benzerlerimle karşılaşıyorum, malımız yetiyorsa geçiniyoruz kardeşçe, hatta birbirimize içimizi döktüğümüz anlar bile oluyor nerdeyse. Kendimden sakladığım sırlarımı onlarda bilemez elbet, nefret edilmek bile umrumda olmasa da acımalarını, yüzlerindeki o iğrenç ifadeyi görmeye katlanamam. Elimdeki kesik, dün kırdığım aynanın hatırası. Kapılardan birini da kapatan da o oldu zaten bana. Ağabeyimin evindeydim, salonda otururken sorun yoktu, sonra tuvalete gittim, ağabeyim suçluydu, biliyordu aynalara olan nefretimi işe yaramaz doktorun önerisiyle her zaman üzerine koyduğu siyah örtüyü kaldırmıştı yerinden. Ne yapmamı bekliyorlar ki benden, dayanamıyorum gördüklerime, elime ilk geçen şeyi fırlattım camın üzerine, ufak şişe yetmedi, sadece oluşan bir iki çatlak, beni benden gizlemeye yetmedi, anında diğer şişelere saldırdım, herbirini fırlattım, paramparça olana kadar ayna durmadım. Önceden kilitlediğim için kapıyı açıp içeri dalamadılar, omuz vurup yıktığında kapıyı ağabeyim, her yere saçılan cam parçalarından yüzümde, ellerimde oluşan çiziklerle karşılaştı, önce sessizce durdu karşımda, arkasından eşinin çığlıklarını duydum birden “ du” dedi sustu. Bir, artık olmayan aynaya, bir etrafa, bir bana baktı. Gözünden iki damla yaş aktı, ağzından bir cümle çıktı: “Çık evimden dışarı.” Süklüm püklüm, ayaklarımı sürüyerek önce tuvaletten sonra evden çıktım. Evden, karı kocanın birbirini bastıran anlaşılmaz sesleri yükseliyordu. Dinlemedim onları, basıp gittim, uzaktaki boş arsaya. Geceki kriz geçmiş, aynayı kırmak da sakinleşmeme yardımcı olmuştu. Boş arsada, ağaçlar vardı, ilk gördüğüme dayadım sırtımı, rahat edemedim bir türlü uzandım toprağın üzerine güneş gözlerimi aldı, sanki biri beni sorguluyordu, kapattım gözlerimi geçmedi, ben de sırtımı döndüm, ağacı siper ettim güneşle yüzümün arasına, bir sorgudan daha kaçmıştım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Didem Duruöz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |