İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Paşakapısı cezaevinin önünden geçiyorduk, yaşlı bir adam elindeki topu cezaevine atmaya çalıştı ama top duvardan sekip bizim önümüze geldi oradan da yola fırladı. Yukardan bir ses duydum “ Topu atar mısınız?” temiz yüzlü genç ne uzun ne kısa ne şişman ne zayıf sıradan bir adamdı, bize seslenen. Eşim yola atladı, topu eline aldı, attı ilk seferde başaramayınca, yolun karşısından tekrar denedi. Ve top içeri girdi. Ben “Bravo! “diye bağırdım. Yürümeye başlayınca topu almak için yola indiği zaman arabadan birinin kendisine “O hayvan için ne uğraşıyorsun!” dediğini söyledi. Benim yanıtım, “O da insan…” oldu. Ve aklımdan şu düşünceler geçti: İnsan hata yapmadan öğrenemez, bu nedenle her insan hata yapar. Ve içerde ya da dışarda olmamızı belirleyen yasalardır. Ve genelde başkasına zarar veren ama veriş şeklinin açıklaması yasalarda yer alan kişiler cezaevinde tutulurlar. Oysa insanın kendi içindeki cezaevi –vicdan- uyutulup, yok edilmedikçe gerektiğinde en büyük acıyı verir. Televizyondaki haberlerde, kuş adasındaki patlamadan sorumlu teröristin ifadesini veriyorlardı. Ekranın üzerindeki yazı patlamadan sonraki gece teröristin uyuyamadığını ters bir dille anlatıyordu. O yazı bana kızgınlık, nefret, oh olsun denildiğini hissettirdi. Benim ise şimdi ki düşüncem, beyni yıkanan, yanlış yollarda kendini tüketen bir bireyin herşeye rağmen içindeki vicdanı yok edemediğinin kanıtıydı, bu ifadesi. Hatta onun kendini ifade ediş tarzında uyuyamadığını itiraf ederken buna kendisinin bile şaşırdığını varsayıyorum. Terörden herkes gibi ben de nefret ederim ve o kişileri de sadece insan olarak görmeye çalıştığımda, aklımdan bunlar geçti. Üstelik dünyada onların yaptıklarından daha kötü şeyleri çıkarları için yapan bir çok insan ve onların yaptıklarına tepkisiz kalan bizler gibi bireyler var. İki tarafı da sadece insan gözü ile değerlendirmeye çalıştığımda onların bir amaç uğruna kandırıldıklarını ve kötü yola düşen bir fahişe gibi o yoldan kurtulamadıklarını düşünüyorum. Yapılanlar, verdikleri acılar, aldıkları hayatlar, yok ettikleri umutlar herkes gibi benim de içimi acıtıyor. Çıkarları için insan hayatını hiçe sayanlara karşı kendimi daha nefret dolu duygularla buluyorum. İçerdekileri, insanca yaşama ve yaşatmak için bir umut ışığı olabilir görüşündeyim. Dışardaki bencil, çıkarcı kötüler için hiçbir hafifletici sebep göremiyorum. Elbette onların da kendince nedenleri vardır, sanırım henüz onları görmek ve düşünmek istemiyorum.Kötüler etiketini de sevmedim, neye göre, kime göre, ne kadar kötü. Sanırım bu son paragraf da değindiklerim, iki cümle ile geçiştirilemeyecek kadar derin konular. Konuya geri dönersem; kendime yardım ettiğim gibi, ihtiyacı olan birilerine de yardım etmek istiyorum. O topunu isteyen genci ilk gördüğüm an ona sormayı düşündüğüm soru; “Suçunun ne olduğuydu?”, oysa onun yerine adını öğrenseydim, belki onu ziyarete gidebilirdim. O olmasa da görüş günlerinde ziyaretçisi olmayan birinin yüreğine su serpmek, “Seninle konuşmak için burdayım.” diyebileceğim birini seçmek geçti aklımdan. Cezaevinde psikiyatrist var mı, bilmiyorum ? Onun gibi biri aracılığıyla bir tek kişiye de olsa yalnız olmadıklarını, her an olmasa da onları da düşünen, anlamaya çalışan birileri olduğunu hissettirmek fikri geçiyor içimden. Ama eyleme geçme konusunda kuşkularım ve kararsızlıklarım var. O insanı kendime bağlayabilir, onun hayatına girebilir ve ordan çıkmaya karar verdiğimde onu tekrar incitebilir, ya da hayatından çıkamayıp kendi hayatıma zarar verebilirim. Çevremdeki herkes bu düşüncelerimi duysa “Kızım delirdin mi sana ne elalemin zavallılarından- ya da- suçlularından” diyebilir. Ben işe yaramak,insan olduğumu hissetmek ve kendilerine insanca davranılmayan bireylerden hiç olmazsa, canı acıyan yüreği kanayan birine, desteğimle merhem olmak istiyorum. Daha doğrusu şimdilik sadece hayal ediyorum. Bunun için mesleki yeterliliğim yok ve bu bana ya da o kişiye zarar verebilir diye düşünüyorum. İnternette www.yoret.com diye bir site var. Rehber öğretmenlerle ilgili onlara danışmayı düşünüyorum, ne yapabilirim diye. Ama korkuyorum en çok da eşimin tepkisinden kendime zarar vereceğimden, zarar görebileceğimden korkarak beni engellemek isteyeceğinden. O yüzden şimdilik bunlar sadece hayaller aklımdan geçen düşünceler, hedef haline gelme olasılığı var mı zaman gösterecek. Bu desteği oyun odasına dışardan öğrencileri alarak ve onlarla konuşarak onlara sevgimi hissettirerek vermiştim. Hem ben hem de onlar çok mutlu olmuştuk, belki çocuklar açısından böyle bir şey düşünebilirim. Hayallerimin önündeki en büyük engel benim. Çocuk yetiştirmeye bile hakkım olmadığını düşünürken neler düşünüyorum. Belki bu düşüncelerin altında yatan bu isteğim ve bunun gerçekleşme olasılığının zayıf olduğunu bilmek. Bu konudan eşime bahsettiğimde önemli bir noktayı hatırlattı. Arabadan kendisine seslenen kişinin bir hata yaptığını söyledi ve ekledi. Bahsettiğim insan onuruna yapılan saygısızlık değil, onun haricinde topu bizden isteyen aslında bir mahkum değil, bir görevliydi. Çünkü, biz yolun kenarında yürüyorduk, topu isteyen kişi bizim 1m. üstümüzde dikenli tellerin arasından bakıyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Didem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |