Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West |
|
||||||||||
|
Londra’daki yağmurun ona göre hiçbir romantik yanı yoktu. Aslında romantizm gibi bir derdi de yoktu. Onun şu andaki tek derdi, eve vardığında yemek ve televizyon faslından sonra odasına çekilmek ve arkadaşından bin bir güçlükle elde ettiği kokaini burnuna çekmekti. Anahtarını çevirip kapıyı açtığında işlerin düşündüğü kadar kolay yürümeyeceğini anlaması zor olmadı. Çünkü evde misafir vardı. Rüştü Amca ve ailesiydi gelenler. Babasının İstanbul’ da, birlikte minibüs şoförlüğü yaptığı arkadaşıydı. Onların bugün geleceği aslında birkaç gün önceden belliydi. Ama gün boyu bütün enerjisini kokaini temin etmek için harcadığından, onun için sevimsiz olan bu ayrıntıyı atlamıştı. “Kahretsin “ diye içinden geçirdi. Zoraki bir gülümsemeyle “Hoş geldiniz” dedi. Üç yıldır Londra’ da yaşıyorlardı. Sekiz yıl önce annesini meme kanserinden kaybettiğinde içinden büyük fırtınalar kopmamıştı. Birincisi, annesi kanser gibi tedavisi uzun ve sonucu az çok kestirilebilen bir hastalıkla herkesi zamanla alıştırarak bu dünyadan göç etmişti. Geç teşhis, kadıncağızın sonunu kaçınılmaz hale getirmişti. İkincisi de, annesiyle hiçbir zaman sempatik bir ilişkisi olmamıştı. Daha lise sıralarındayken, giydiği kıyafetten seçtiği arkadaşlarına kadar her şeyine karışmıştı. Kardeşleri Serpil ve Tuncay, küçük olduklarından henüz annelerinin kontrol ve baskı ağına takılmamışlardı. Böyle bir şansları da hiç olmadı zaten. Birinde arkadaşlarıyla Taksim’ de bir bara gitmişlerdi. Annesine, okuldan sonra arkadaşına ders çalışmaya gideceğini söylemiş, annesi de sayısız soru ve tembihten sonra, yine de akşam dokuzu geçirmemek şartıyla ancak izin verebilmişti. Annesinin izin vermesine neden olan da, arkadaşı Arzu’nun Bağcılar’ da, kendilerine yakın bir yerde oturuyor olmasıydı biraz. Okul çıkışında eve gelip üstünü değiştirmiş, annesini huylandırmamak için de saçına bir fırça dahi vurmadan kendini dışarı atmıştı. Zaten oldum olası makyajı ve süsü pek sevmezdi. Etek ve uzun elbise gibi kadınsı giysilere de ilgi duymuyordu. Bir erkeğin saçından biraz daha uzun olan siyah kısa saçları, beyaz teni ve minyon yüzüyle güzel bir kız sayılırdı. Fiziksel takıntıları pek yoktu. Sadece göğüslerinin küçüklüğü onu bazen düşündürürdü. Evde yalnız kaldığı kimi zamanlar aynanın karşısına geçer ve çıplak göğüslerini uzun uzun incelerdi. Biraz daha büyük olsalardı daha iyi olmaz mıydı diye içinden geçirirdi. Diğer kızlarla mukayese etmese, böyle bir şeyi belki hiç aklına getirmeyecekti. Erkeklerle ilişkileri, okul arkadaşlığının ötesine geçmiyordu. Erkekler ona; kaba, kıllı, kirli ve terli gelirdi hep. Bazen sınıftayken, bir erkeğin ter kokusu burnuna çalındığında, tiksintiden kusacak gibi oluyordu. Erkeklerden duyduğu rahatsızlık, özellikle yaptığı bir seçim değildi. Bunu sorgulayacak düşünceye de henüz sahip olmamıştı. Ta ki Taksim’ e gittikleri geceye kadar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hişyar Arıkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |