Sanat doğaya eklenmiş insandır. -Bacon |
|
||||||||||
|
Hani bazen umut çığlığı atar insanlar çok fazla karamsarlığa kapıldığımızı her zaman pencerenin en renkli köşesinden ve bahara gökkuşağına en yakın yerinden yaşama bakmamız gerektiğini salık verirler. Ve hep onların doğru söylüyor olması için bir tarafımızı sustururuz… Çünkü insan ve insana dair ayrıntılar en çok da umuda çırılçıplak sarılabilenlerin yaptığı resimlerde çoğalır… Bugün 6. sınıfa giden kızım için büyük gündü. Bir yıl boyunca okulun tiyatro klübüne devam ediyordu.. Hafta da 3 gün okul çıkışlarında oyunlarını çalışıyorlar coşkularına emek katıyorlardı… Kızım içindeki yeteneği önce kendisine sonra da insanlara yansıtarak birey olduğunun farkındalığını ispatlamak istiyordu… Ve amacının adını kendiliğinden koymuş oluyordu… Kızım ve rol arkadaşları sahnede koşturuyorlar son provalarını yapıyorlardı… Çocukların gözleri seyircilerin oturacağı koltuklara takılıyordu ara ara… Biliyorlardı ki emeği parlatan değerli kılan ve devam ettiren ona dokunma çabasına soyunan insanların kıpırtılarıydı…. Sahne tozu dedikleri şeyin içindeki sihri yeni yeni anlamlandırıyordum. O tozlar emeğin, sanatın, yaşamın ve geleceğin minik zerrecikleriydi… Ve o zerrecikler kocaman yürekli çocukların içlerindeki sanat aşkı ve bu aşka ortak olmak isteyenlerin renkleri ile dolacak dün bugün arasındaki köprünün altından geçen umut denizin enginlerine damlayacak damlayacaktı… İçimde garip bir korku vardı seslendirmek istemediğim seslendirdiğim vakit gerçek olmasından sakındığım bir korku… Saat gelmişti… Perdenin arkasında yaşama yeni yeni kokularını savuran yapraklarında taptaze duygularının şeffaflığını taşıyan güllerin kıpırtıları vardı…. Sahne önünde ise bu güllerin köklerine daha sıkı tutunabilmesi için can suyu olabilecek çınarların dev desteği olacaktı olmalıydı…. Evet korkumun adı yüreğime en arsız dokunuşunu yapmıştı… Ama hemen umudumu yitirmek emek güllerinin yapraklarına dolu yağdırmak olacaktı.. Her şey bu kadar basit olamazdı … Yaşama katkı sağlamak isteyen, katkılarını geleceklerine imza yapmak isteyen miniklere uzanan destek tonunda yürekler olmalıydı duyarsızlığın boşluğuna yapışan boş yürekler olmamalıydı… Ve sadece 10 ya da 15 kişinin doldurduğu salon perde açılınca dolacaktı dolmalıydı…. Kendi içimdeki yolculuğu duraklarda tek tek resmediyor kopyalıyor AN/ı çoğaltmaya uzatmaya çalışıyordum ki emek güllerine dokunacakların zaman ile işbirliğinde katkım olsun… Ve perde……. Harika bir sunum enfes bir gösteri saniyelerin nabzına sığdırırken esintisini, başarılarına ortak olanların yürek birliği ortama bir şiirin nakaratı gibi düşüyordu… Kızım ve arkadaşları ateş parçasıydı gurur duyuyordum onları izlerken her biriyle... Onlar sağlam geleceğimizin aydınlık geleceğimizin altyapısındaki temel taşlardı… Ve o kadar profesyoneldiler ki salonun boş olması sadece 15 kişiye oyun sunmaları benim kadar etkilememişti onları…. Mimikleri gözleri oyun üzerindeki hakimiyetleri sanki yüzlerce kişiye sunuş gibiydi… Şaşkındım sadece şaşkındım….! ! ! Son perde alkış seslerinde kapandı… Çoğu çocuk 20- 30 kişinin elleri kızarıncaya kadar alkışlıyordu aslında bu güçlü alkış hem oyuncuların başarısına hem de oyuna gelmeyen duyarsız büyüklerin küçüklüğünü kapatmaya çalışan kamuflajdı sanki... Önce emek güllerinin mimarına değerli öğretmenine gittik ona tebriklerimizi teşekkürlerimizi sunduk… Kızım tedirgin yorgun ama başarının huzurunu yüzüne yansıtan duruşunu da alarak yanıma yaklaştı… __ Anneciğim neden salon boştu….! ? Sorduğu sorunun cevabını başka yöne çevirsem olmayacaktı… Pahalıydı…. Mesai saati içindeydi…. Yerleşim yerine çok uzaktı…. Herkes hastaydı….. Ama bunların hiçbirini de söyleyemezdim… Çünkü söyleyeceklerimin her biri kendi içinde cevaplar barındıran sebeplerdi…. Bedava bir tiyatro gösterisi… Mesai saatleri dışında bir saat …. Ve aşağı yukarı okula gidenlerin hepsinin yakın çevrede oturuyor olmaları… Bu ayrıntıların her biri kızımın sorusunun cevap içindeki sancılı sorusuydu sanki….. Emek güllerine dokunmayan duyarsızların çoğu, kadın günlerini hiçbir şartta ihmal etmeyen, çarşıda alışveriş sebebinin gölgesine sığınan ya da bir kadın programının daimi izleyicisi görevini başarıyla yerine getirenlerdi….Babalarsa belki işten yeni gelmenin yorgunluğunu uzanarak geçiştirmenin garip bencilliğindeydiler... Bir çok sanal veli için önemli olan emeklerin sunuş şekli değil derslerdeki not şekliydi.. Ve notlarda yıl sonunda karneye teşrif ediyorlardı zaten…! ! ! Bu iç sesimin girdabında kıvranırken düşüncelerim hemen gülüme döndüm… __ Kim bilir kızım…Kimlerin hangi sorunu var ki gelmediler gelemediler…. Hangi koşulları hangi gerçek zaman çarkında sağlayacaklardı ki sizin bu güzelliğinize ortak olamadılar…. Söyleyecek başka bir sözüm yoktu olamazdı da… Çünkü her soru kendi içinde cevabını saklar… Kızımda bir gün ya yaşamın bu soluk tablosunun en canlı renklerine dokunarak yaşama, kişiliğine ve yeni renklere katkı sağlayacak… Ya da yaşamın arka sokaklarında duyarsızlığın şiirinde finalleri oynayacak…. Emeğe uzanacak ellerin boş zamanlara uzanacak ellerden daha çok olacağı umudunu hiç yitirmeyeceğim…. Bekle çocuk…. Geleceğin haritasındaki yolcuların Güneşe soyunması kadar çıplaktır umut…..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehtap ALTAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |