Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Devlet daireleriyle ilişkilerimiz, özellikle personel ve malzeme tasarrufuna başlanmasından sonra büyük gelişme gösterdi. Personel eksikliğinden sık sık bizim çocuklardan yardım istenmesi bir yana, ivedi kırtasiye gereksinmesi için bile büromuzu onurlandırmaya başladılar. Kâğıt bitti gelene kadar ödünç ; ödünç mürekkep… Buna benzer olaylardan dairelerle aramızda bir yakınlık oluştu. Bu anlamda polislerle bile ahbaplıklar kurduk. Ama, vergi dairesi biraz ulaşılmaz geldi. Bir türlü ahbaplık kuramadık, yakınlaşamadık. … O gün, pencereden dışarıyı seyreden sekreterim, “Mehmet abi vergi dairesinden bir memur bizim binaya doğru geliyor” dedi. Önce çok önemsemedim. Ama olayla ilgili canlı yayın devam edince, belli etmesem de yavaş yavaş bir heyecan oluşmaya başladı. Sonra “Bizim işhanına girdi !” dedi. Ben yine de heyecanımı belli etmemeye çalışıyorum. “Girer” dedim ; sonra bizim işhanına girmeleri yasak değil ki. Ödeme emri tebliğ edecektir, açılış kapanış zaptı tutacaktır; iş dediğin biter mi ? Kırk küsur büro var. Bu arada benim eleman pencereden kapıya geçti, koridoru gözlüyor. “Bizim kata çıkıyor !”. Çıksın be yahu ! Şunun şurasında vergi kaçakçısı değiliz ya; bir çayımızı içer, iki tümcenin belini kırar, uğurlarız. Sekreterim “Mehmet abi tüm kapıları geçti. Bize ge…” dedi sustu. - Hoş geldiniz memur bey. Şimdi iş biraz ciddiye biniyor tabii. Bu zayıf, karayağız, bencileyin Anadolu çocuğu görünümlü genç adam bizi teftiş edecek anlaşılan. Olur. Devlettir. Başımız üstüne. … Memur beye biraz şirin davranmak gerek : - Ne içersiniz ? Çay, kahve ya da… Sol kaşını hafifçe kaldırdı : - Görev sırasında içmem. Hay Allah, nasıl ağırlayacağız şimdi ? - Memur bey yaz günü iyi gider; dondurma alır mısınız ? - Almam. Görev başında hiç bir şey yemem. Zaten devlet işi de ciddiyet ister. Al bakalım ! Ne olacak şimdi ? “Devlet kadrolarında işini bilmez memurlar var” derlerdi hani ya, biri bize rastladı. Üsteler miyim ? Devlet işi bu, “Devlet başım üstüne memur bey” demekle yetindim. Memur sert adam. Bunun böylesi hiç ikram kabul etmez. Cezayı da ne yapar eder keser. Trafik polisi gibidir. Havanın neminden üç dakikada dört tane kusur bulma yetenekleri gelişmiştir. İtiraz, karşı çıkma, kar değil zarar getirir. Cezayı ikiye katlar. … Ama memur işinin ehli, zamanı idareli kullanıyor. Daha fazla laf kalabalığı olmasın, diye elini çantasına attı, bond çantanın kapağı bir “Trink !” sesiyle açıldı.. - Sizi, dedi. Öfff ! Bana ateşler basıyor. Bizi. Hem de gözlerimin içine baka baka: “...izledik. Durumunuzu tetkik ettik. Emniyetten, tapu sicil müdürlüklerinden, bankalardan velhasıl, mümkün mertebe tüm kurum ve kuruluşlardan sorduk soruşturduk.” Ne çok çilem varmış. Bu adam şimdi en az otuz çeşit ceza yazar. Yüzlerce devlet dairesi, onun iki katı banka. Adliye teşkilatı, Merkez Bankası İl Müdürlüğü, say da say. Birkaçının sinirli yanına denk gelip “Sallaaa” dese sallandırırlar alimallah. Emniyete hiç gitmedim. Pederden kalan iki kırık zeytinlik hissesi için tapuda neyimi incelediler ki ? Adliyeye çok gidiyoruz ama , şahsımla ilgili vergi dairesine işlem yaptıracak borcum harcım yok. Memur saydı saydı bitiremedi de örnekleme ile yetindi. Bütün bunları ilgilendiren ne kabahatim olur ? Benim eleman “Yandık !” der gibi başını sağa sola sallıyor. Çıkış yolu arıyorum. Bari bir daha ikramda bulunma teklifi yapayım. - Memur bey bir içecek alsaydınız. Nerdeee ? Tavrında bir gram yumuşama yok. - Devlet işi ciddiyet ister. Eh artık, ne yapalım, “Devlet Başımız Üstüne”. … Heyecanla izliyorum. Az önce bir “trink” sesiyle açılan çantasından bir kâğıt çıkardı : - Sizinle ilgili araştırmalarımızda, dedi, olumlu sonuçlara ulaştık. Devlete sadık, yararlı bir işletme olduğunuz tespit edildi. Hay Allah. Havada beklenmedik bir yumuşama, bir güzellik. Sanki yağmur havası, ıpılık. - Devlet başımızın üstüne memur bey. Memur benim rahatladığımı görüp, duruma hâkim olmaya çalıştı : - Sadede gelicem. Elindeki kâğıdı havada sağa sola savurdu : - Bu kâğıt, önemli bir yazışmanın belgesidir. Yani devletin resmi evrakıdır. Öneme haizdir. - Ne demek memur bey. Devletin belgesi önemsiz olur mu ? Haaşa. Sözümü kesmeyin, der gibi yüzüme baktı : - Bunda bir yazım hatası yapılmış. - Hay Allah ! - Bizim şef, Mehmet Bey’e bir uğra, onlarda daksil vardır. Çabuk düzelt gel ! dedi. Acelem bundan. - Lafı mı olur memur bey ! Devlet başım üstüne…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |