Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. -Margaret Anderson |
|
||||||||||
|
Daima bir dakika ileri olan saatimi düzeltmezdim.o akşam bir dakika geri gitmeye başlamıştı içimin sıkıntısı saatimin sıkıntısı ile eşti.Her tıkırtı yaşadığımız dünya gibi değişim demekti.Kendimiz kedimiz olmaktan çıkıyorduk,değişiyorduk.Bense şimdiki zamanın tek düze,sıradan,yapışkan durağanlığında kaybolmadan yaşamak istiyordum.Her zaman kendimi geçmiş zamanı düşünürken bulduğumdan hangi zaman diliminde bulunduğumu bir türlü hatırlamıyor,kağıt ve kalem elimde sürekli yazıyor,içimdeki yüzlerce yüz ile konuşuyor,gerçek yüzümü hatırlamıyor!...ama O’nun sesini duyuyordum.Yüzlerce yüz arasındaki O benim çok özelimdi. Yazlığımdaki terasa çıktım.Akşam ortası idi.Rüzgar dinmişti.Birden sular karardı.Deniz geceye kaydı.Ay çıktı.Denizin üzerindeki buluttan ince bir ışık iniyordu.Serinlik ve fısıltıdan ibaret bir duraktı burası.Ay dinginlik serpiyordu.Titreyici ışık denizdeki her damlayı gümüş bir tel yapıyordu.Telkari cümbüşüydü,ay ışığı denizi ışık buğusunda sallandırıyordu.Sanki deniz milyarlarca gelin telleriyle sallanıyor,denize düşen ışık telleri kendi yollarında bulacakları rüyalara döne döne gidiyorlardı.Tıpkı tabiatın çok özel bir anını yaşadığım bu manzarada kalemim sürekli yazıyordu. Yapmak istediğim;harflerin,sözcüklerin,rakamların anlamlarına takılmaktı.Şimdiki zamanın içinde o geçişi yazıyor,çok özeli arıyordum.Bulduğumda geçmişi yaşamadan şimdiki zamanı bulacaktım.Aradığım yolculukta kaybolacaktım belki!...Ama Kaybolmayan Şimdiki Zamanı yazacaktım. Hızlanan kalbimin tıkırtısına kulak verdim.Onunla konuşmaya başladım.’Kendini şimdiki zamanın sıradanlığına yine kaptırmış,çok özelimi yazıyorsun?.Söylemiş olduğun çok özel kelimesinin arkasında gizlenen kimin yüzü hiç düşündün mü?’.dedi.Benim aradığım!... neydi ki?. Ben de bilmiyordum.Sözcüklerin anlamlarına takıldım.Çok; bol bol,dolu dolu olan her şey Özel;Kişiye ait olan her şey Çok Özel;Bol bol,dolu dolu, sahibi olan her şeydi!,,,Tıpkı yüzlerce yüz arasından benim olanı aradığım gibiydi!. .. Sevgiliyi mi?Dostumu?Arkadaşımı?Hiç kimseyi mi? Kendimi mi?Uzakta kalanı mı?.Arıyordum!..Uzak kaldıklarımla buluşma zamanını özlediğim için mi idi?.Kalıcı bir sevilme duygusu muydu?.Sevende sevilende ben miydim?Yoksa!...Başkalarının beni arzu etmelerini isteme duygusu muydu.Arzu;Benim için ne olduğunu adlandıramadığım,istediğimle ilişkimiz açısından kim olduğumuzu bilemediğimizi yansıtırdı.Benim arzu ettiklerimi bir başkası da arzu ederdi ki!... İşte o zaman benim olduğunu sandığım şey başkasının olurdu hep!...Çok özel dediğim gördüğüm şeyleri arzu ettiğim şekilde istediğim kadar anlatayım, söyleyeyim,göstermeye çalışayım,görünen şey hiçbir zaman söylenen şeyin içine sığmayacaktı.İfade edemeyecektim. Sudaki suretine aşık olan ve giderek zayıflayıp sonunda ölen ’Narkisos’’un katilleri gibiydi.İçimdeki Onlar!....Mitolojideki güzel gibiydim!...Kendi yüzüne karşı duyduğu hayranlıkla karışık bir şaşkınlıkla konuşuyordum.Onlarla yatıp,onlarla kalkıyordum. Yorulmadım;araştırıp ,okuyup,yazmaktan.Bu arada şimdiki zamanda akıp gitmişti.Yaşlandığımı;Uzun yürüyüşlerimin sonundaki bacağımın ağrımasından,kafamın popçuların şarkı sözlerini eskisi gibi anlamadığından ve bir de aynadaki yazılı yüzümden anladım.Bilgeleşmiştim.Bilgiyi içselleştirmiştim.Bende birçokları gibi okuyor,yazıyor ve her şeyi taklit ve tekrar ediyordum.Kişilerde nesneler gibi birbirlerini taklit ve tekrar ediyorlardı.Ancak böyle gerçeklik kazanacaklarını sanıyorlardı.Sanki onlar için örnek modeli olmayan her şey gerçeklikten yoksundu.Benim aradığımda İşte bu görüntü dünyasında kayboluyor,gerçeğini bulamıyordum.Böyle bir dünyayı elle dokunulmayan tehlikeli karanlıkta arayacak ve yolumu bulacaktım. İçimdeki kelimeleri bulma yoksulluğu ve çaresizliği gibi beldenin de her yerinde yoksulluk ve çaresizlik vardı.Yoksullukta,çaresizlikte değildi içime bu kadar işleyen beldenin her yerinde,fotoğrafçı dükkanlarının boş vitrinlerinde,kağıt oynayan işsizlerle dolu kahvehanelerin,gazinoların buzlu camlarında,boş meydanlarında aradığım yüzü bulacağımı sanmıştım.Burada gördüğüm unutulmuşluk ve yalnızlık duygusuydu.Sanki burası herkesin unuttuğu bir yer!...bende;bu unutulduklarını bilmeyenlerin arasında bildiklerimi unutmamak için yazıyor!...ve yolumu arıyordum.Tüm insanlar uzaktan da yakından da birbirine benziyor,değişik,tuhaf,anlaşılmaz görünüyorlardı.Onlara’ aramızdaki bu engelleri kaldırın!,bütün oyunları birlikte oynayalım!,birlikte seyredelim!,kendinize isimler vererek yaptığınız işlerle var olmayın!bütün sahte ünvanları,kurumları,insanın kendisini bir şey sanan Düzenleri yok edin!ortak noktalarımızı bulun!’diye şimdiki zamanda bağırmaya başladım.Sesleri vardı ama kendileri yoktu!...korktuğum bu insansız yolculukta kaybolup,unutulmaktı. Kelimelerle düşünüp,görüntüler yüzünden acı çekiyordum.Etrafım;her şeyin yıllarca aynı kalacağı bir dengeyi,bir iç huzuru arayanlarla dolu idi.bense;bize bütün dünyayı anlatan bir şey arıyordum.Yazıyordum.Bu insanların kırık hayatları için yapacaklarımı düşünüyor,araştırıyordum.Yaptığım bana özgü düşüncenin ve yalnızlığın kalbine yolculuktu.Yaşamın yalnızca bir düş olduğu bu düş alemindeyken O’nun sesi ile irkildim.’Yapmak zorunda olduklarını,yani yapacaklarını,tekrarlarını kala anlatıp yazıyorsun çok özeli hala arıyor musun?‘diye sordu.Bende;Tutsağı olduğumuz bu dünyadaki duvarları renkli biçimlere ve aydınlık görüntülere boyayan düşsel bir boyun eğmeyle günlerimi sürdürdüğümü ama!...şimdiki zamanda çok özeli aradığımı söyledim. Onunla birlikteyken sanki başka bir dünyaya bakıyordum.Bu dünyada düzenli ve canlı bir güçte değildim.Daha çok sezgiyle,karanlık bir güçle arzuyla hareket ettiğimi anladım.Duygularım bulanıklaşmaya başlarken ben düşlerin arasından dünyaya gülümsemeye devam ediyordum.Oysa onda gördüğüm yüz;kolay kolay dışa vuramadığı iç dünyasında her türlü basma kalıp değer ve davranışlara karşı savaş açmıştı.!Vücutlarımız birbirimize vereceğimiz en kolay şey!...asıl olan hayatlarımızın verilmesiydi.Onun için benimle ilgili olanı hatırlamıyor gibi yapıyor,beni düşündüğünü hissettirmiyor,her şeyime karşı ilgisiz bir kişi gibi davranıyordu.Yazdıklarımı okuduğunu biliyordum!...Ona anlatacaklarım insanların birbirlerini incitmeden yürüttükleri duygulardı!...Birlikte olmayabilirsiniz ama ;iki satır yazı,bir kitap gönderirisiniz,bir telefon sizin aylarca dirilmenize neden olabilir.İnsanlıkla ilgili her şey!...okudukça hayatımızı değiştiren şeyler… Ondan ;’Bana sadece yapabileceğim kadar yapıp daha da yapılabilirlikleri yapacaklara sunmamda yardımcı ol ‘dedim.İstediğim tüm insanlık için ayrı ayrı bir şeyler yapmaktı.Bunun imkansızlığını bildiğim halde ıstırap çekiyordum.Görünüşümde isteklerimde öyle bir saflık vardı ki ,yazacaklarıma herkes karışsın istiyordum.Istırap çekenler; benim gibi düşünmeyi henüz unutamayanlardı.Öyle insanların gerçek temsilcisi olmak istiyor,bunun içinde çok özeli arıyordum. Onunla konuşurken;yoksulların sulu çorbalarındaki yağ parçacıklarının eriyip gitmesi gibi konuştuğum sözcüklerin karmaşıklığı kafamdakileri eritip giderirdi.Yazılanlar ve konuşulan sözcükler bir sevgilinin çektiklerini anlatan dokunaklı öykülere dönüşürdü.Ayrıldığı m zaman anlaşılmayana karşı duyulan öfke ve kini duyardım.Onda beni cezbeden yaşama duyduğu kindi.Yeryüzündeki her şeye karşı alaylı düşmanca tavırları,kendi kendine ve karşısındakine duyduğu ilgisizliğiydi beni cezbeden.Aslında ben onun dostça ilgisine gerek duyuyordum.Kendimden hiç çekinmeden söz edebileceğim biri!...kopuk kopuk düşüncelerimin,türlü izlenimlerimin karmaşıklığını düzene koymaya yardım edecek biri olsun istiyordum. Her konuşması;kendisine duyduğum hayranlığın uyandırdığı hoşnut edici bir kibiri ve aramızda ki çekingenlik sınırının yokluğuna duyduğum dehşeti hatırlatırdı.O hiçbir şeyi görmeyen,duymayan,önünde olup bitenlerden hiçbir şey anlamayan,hiçbir şey hissetmeyenler gibi davranırdı.Ama ben biliyordum ki O;Benimle ilgili hiçbir şeye katkısı olmayacak,hiçbir şeyimi kurtarmayacak,hiçbir şeyimin sorumluluğunu almayacaktı ama!...yinede Her şeyimi düşünecek,her şeyimi yerli yerine koyacak,işe yarayacak hiçbir şeyin önünü kesmeyecek ve zarar verebilecek hiçbir şeye izin vermeyecek birisiydi!... benim için. Onunla arkadaşla sevgililik arasında uzanan o isimsiz alanda duygulardan hiç söz etmeden sadece karşısındakinin ilgisini hissederek dolaşmanın yaban yemişlerine benzeyen lezzetli ve kekremsi tadını duymak isterdim.O;hayatı boyunca her türlü kadınla karşılaşmıştı kuşkusuz!...çok güzel olanlarıyla,kıskançlıkları kızıştıran oynaklarıyla,zekalarını bir silah gibi kullanan alaycılarıyla,erkeklerle oynaşmayı zevk verici bir tür yakınlık haline getirmişlerle!...Ama!..O bence;sadelikleri karşısında hissettiği çaresizliği ve aşağılanmamayı hissettirmeyenlerle birlikte olmak isteyenlerden olmalıydı..Ben onun için hangisiydim? Bazı insanlar nasıl öğrenmek istemediklerini asla öğrenemiyorlarsa,görmek istemedikleri asla görmüyorlarsa,gerçekliğe yabancı duruyorlarsa,rüyalarına da yabancı kaldıklarından,kendilerini dünyaya istemediğimiz kadar yalancı sözcükler yazarak ifade ederlerdi.!...Yoksa ben de onlardan birimiydim?.Beylik sözlerimle dolu kalemimi sevmediğini biliyordum.Sanki bana;kendini,gözlerini zorla uzaklara dikerek bir şeyler aradığını sanan,uzaklardaki bu dünyada dokunulma korkusunun kazandırdığı dokunulmazların tadını çıkaranlar gibisin.Yaşlanan kadınlar nasıl cinselliğin dışına sürüklendiklerinde erkekler için bir arzu nesnesi olmaktan çıktıklarını sanırlar ve bir dokunulmazlık zırhına bürünürler,tıpkı ailelerinin bıraktığı eski eşyalar gibidir o zırh!...eski eşyalar insanın hayatını yaşamını engeller çoğu kez buna izin verip vermemek senin elinde at… o !...eski Eşyalarını!...bunlar eşyanın gücü kadar seninde elinde dediğini duyar gibi olurdum. Yoksa benimde;insanın ruhunu anlatan kelimelerim kendime yabancımıydı?...Kişiliğimin en temel ,en ham sorunlarını çözememiş miydim?.İçimden söylediğim sözlerin ürperttiği bir dirilik oluşmuştu.Mutsuz eden bir dirilik değildi !..Bu ;anlamayı kolaylaştırdıkça insana sabır ve anlayış kazandıran,çok kitap okumuş olmanın,çok film seyretmiş olmanın derinlik kazandırdığı azıcık kendimi bulacağım bir dirilikti. Onun; Kaybolmayan Şimdiki Zaman Albümindeki yüzlerce yüzünden bir kaçı ile konuşmaya başladım.biri;doğduğun günden beri lezzetli bir meyveye benzemek ve dünyanın her gün sana bakmasını,ağzının sulanmasını istiyorsun.Diğeri;Sen bir düşçüsün!...Var olmayan kişilerin düşsel gözlerinde yaşıyorsun!...Bir diğeri de;Perspektifimdesin,perspektifimde olmak;uzaklaştıkça küçük görünmek ama derinlik kazanmaktır.Yakınımda kendini göremezsin,yakınımızdaki renkli yüzler ufka doğru soluyor ve grileşiyorlar!...Seni yazılarını elinden bırakabildiğin anlarda kütüphanenin tozlu rafları arasında kendilerine has bir ışıkla yıkanan kitaplarınla oynarken başka hayatlar kuran ,kımıldamadan yazdığın mucizelerin gerçekleşmesini beklerken görüyorum.Dış dünyanın debdebesinden gerekli yada gereksiz tüm ayrıntılardan bunalmış olan insanlığa çok yakın olduğunu!...ama…mesafeyi bir türlü ayarlayamadığından yada;cesaretsizliğinden dolayı çıktığın o yolculuğun sonunda kendine varacak bir başka dünyanın kapısın aralıyorsun,şimdiki zamanda kaybolmayan çok özeli arıyorsun.!Bense; seni yazarken sarsılacağını bildiğim seni kendine götürürken,kendinden uzaklaştıracak yerine muhtemelen bir başka sen koyacak birini arıyorum.Yüzündeki çizgilerde her zaman senin hakkında bilemediğimden daha fazlasını görüyorum.Sende benim gibi sevilen yüzü arıyorsun.Arayanın sonu aranılanına ulaşmak!...Aranılanın sonu arayanına kavuşmaktır.Bana ulaştın!...,rüyalarımız karşılaştı!...Aynı noktadayız seninle bu nokta aynı zamanda dünyanın da merkezi…Zamandan çıkış mucizesi gerçekleşti!...Zaman durdu bizim için.Şimdiki zamanda çok özeli buldun.!... Yarattığın bu dille; Kaybolmayan şimdiki zamanın çok özeller albümünde seninde yüzün oldu oku !...yazdıklarını!…’dedi. Bende yazdıklarımı okudum.Terastan çıkıp,yatağıma gittiğimi,nasıl uyuduğumu,yine hatırlamıyor!...düşler aleminde seyre devam ediyor!..sürekli yazıyordum.!... 14.07.2008 ÇANDARLI
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nezihe ALTUĞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |